sokak esintileri..
Her insanın çocukluğundan kalma hayatında iz bırakan unutamayacağı anıları vardır mutlaka.
Hani Kavafis’in bir şiirinde:
‘Yeni bir ülke bulamazsın,
başka bir deniz bulamazsın,
bu şehir arkandan gelecektir
ve sen yine aynı sokakta dolaşacaksın…’
dediği gibi sizin de unutamadığınız birçok hatıranızın olduğu bir sokağınız olmadı mı hiç?
Jorge Amado’nun çok anlamlı bir sözü geldi aklıma bu yazıyı yazarken.Şöyle diyordu:
’İnsanın ana yurdu çocukluğudur.’
Hep özleyeceği ve gitmek isteyeceği...
Küçük bir kasabada sokak yolunun başında tek katlı,evin önünde boydan boya kerpiçle örülü duvarları birleştiren, boyası neredeyse silinmiş üzerinde şu an hatırlayamadığım ama benim de mutlaka bir şeyler eklediğim değişik şekillerden oluşan siyah bahçe kapımız vardı...
Bu, rengini hiç sevmediğim siyah kapı sokağımıza açılıyordu işte : Yavuz Sokak.
Çocukken her sabah erkenden kalkar, ayaküstü bir şeyler atıştırıp sokağa atardık kendimizi. Adeta sözleşmiş gibi kapıda bulurduk birbirimizi. Saatler süren keyifli oyunlarda yorgun düştüğümüzde her birimizin evinden getirdiği salçalı tandır ekmeğini keyifle bölüşürdük.Bazen de oyun araları birbirimizin evine gider,mısır saçlı bebeklerimizle oynadığımız evcilik oyununu gerçeğe dönüştürür,aynı tabaktan yemek yemenin tarifsiz sevincini yaşardık.
Sokaklar, özgürlüğümüzün en özel en gizemli düş barınaklarıydı.
Ben ilk defa bu sokakta hissettim mutluluğun sevinç çığlıklarını,bir oyunda mücadele ederek kazanmanın haklı gururunu, haksızlığa uğradığımda ise kavgayı…
İlk kez bu sokakta yedim koca bir yumruğu, takım arkadaşımı korurken.
İlk aşkımı her gün batımı bu sokakta bekledim.
Bu sokakta öğrendim emek vermenin kutsallığını, insanların dayanışmasının güzelliğini…
Tandırda ekmek pişiren komşularımız mis gibi tandır ekmeğini bizlere bölüştürdüklerinde öğrendim paylaşmayı. Ve aslında ne kadar farklı olsak farklı yerlerde yaşasak da kocaman bir aile olduğumuzu.
Sokakların da bir ruhu vardı bana göre..Bir akşam vakti akasya çiçeği kokusunda hüzün şarkıları söyleyen rüzgar...Sabahın ilk ışıklarıyla yüzüme dokunan en tatlı sıcaklığıyla gün ışığı.Gün batımında ise bir şenlik bahçesine dönüşen...Ve en güzeli o birliktelik duygusu...Yaşlı amcalar, teyzeler, yengeler… Gençler ayrı bir havada bir yerde sıcak çaylarını yudumlar iken yaşlı amca ya da yengeler bir ağacın gölgesinde ya da bir duvarın bitişiğinde sohbet eder, gün batımında serin rüzgârın keyfini sürerdi. En özgür olanlar biz çocuklardık, sokak bizimdi adeta…Rüzgarla dans ederdik çılgınca söylediğimiz şarkılar eşliğinde.Sevgi ile büyüdük yıllara bile aldırmadan…
Lisede okuduğum yıllardı. Sokakta bir arkadaşımla gün batımında gezinirken oldukça yaşlı yengem bana doğru yaklaştı. Ayaklarında ağrılar olduğu için elinde asa yavaş yavaş yürüyordu. Yanıma yaklaştı. Yılların verdiği yorgunluk bir bulut gibi çökmüştü üzerine, nasır tutmuş elleri, çukurlaşmış ve yorgun bakan gözleri ile etrafı dikkatle süzüyordu. Hafif bir gülümseme kapladı yüzünü. Ellerini iki yana açıp:
’Bak bana’ dedi. ‘
Bak nasıl da çöktü bu beden, ayakta bile duramıyorum…
Bazen ah keşke ölsem de bu ağrılardan kurtulsam’ diyorum.
Ama bu gün batımı… Bak nasıl da esiyor.
Bütün acılarım, ağrılarım yok etmiyor yaşam sevincimi bu rüzgarı duyumsadığımda...
Bak,bu esen rüzgâr bile insanın yaşaması için bir sebep…’
O, yanımdan ağır ağır uzaklaşırken, ben yıllar sonra bile anımsayacağım bu sözleri düşünüyordum.
Yıllar geçti...
Tanık olduğumuz bunca ölümler, tüketilen pek çok güzellik,yitirilen sevgiler,yaşanan korkunç olumsuzluklarla ruhumuz ne çok yaralandı....Acımasız ve çıkarcı bir çağda yaşamanın verdiği kaygılar içinde mutsuzluk adeta yazgımız oldu.
Her şeye rağmen tamamen umutsuz değilim aslında,az da olsa iyi olana dair umutlarımı korumaya çalışıyorum.Geleceğe yönelik ciddi kaygılar içinde bazı gün batımları yine o sokakta dolaşıyorum, hiçbir zaman unutamayacağım anılarımın geçtiği o sokakta....
Hem çocukluğumu hem bize öğretilen ve hissettirilen değerleri kısacası insan olmanın sıcaklığını hissettiren o güzel eski günleri özlüyorum.
YORUMLAR
Yok ben gitmezdim çocukluğuma. Çok güzel anılarım yok çünkü. Herkes şanslı gelmiyor dünyaya. Herkes çocuk olarak da kalmıyor. Ben erken büyüyenlerden, hatta çocukluğunu transit geçenlerdenim.O yüzden belki de hiç büyümüyor içimdeki kızın bir tarafı. Nereye mi dönmek isterdim? Bir düşündüm de: Hayatı omzuma aldığım üniversite yılları belki. Geceleri prematüre ve çocuk servisinde çalışıp uykusuzca okula gittiğim yıllar, ölümle iç içe geçen zamanlar, ama yine de vardı güzel zamanlarım.
Yazın güzeldi hena. Böyle duygulu ve içten yazıp dokunuyorsun içimizde bir yerlere. Ama iyi insanlar var evet, çok iyi insanlar hem de. Güzellikler var hala yeryüzünde yoksa başka nefes aralığı yok insanın.
Ben en çok çocukları ve kuşları seviyorum. Onlara güvencim tam diyerek bitirmek istedim yorumu
Saygıyla
sokaklar İnsanın kendisini Özgür hissedeceği ilk alanlardır.
sıkıldığımız,sıkboğaz edildiğimiz Zaman'larda kendimizi sokakğa atar rahatlardık.
fakat şimdikî Zaman'da böyle bir özgürlük alanı yok maalesef! sokaklar daha güvensiz ve korkulan yerler haline getirildi.
tümden ümitsiz olmamakla beraber şimdilik yada yakın gelecekte durum böyle gözüküyor.
saygıyla
hena
Ne çok şeyin anlamı değil mi?
Çok teşekkürler Can Fırat..
"çok eskidendi çok eskiden" demiş ya şair gerçekten de çok eskilerde kaldı güzel yaşanmışlıklarımız. Şimdilerde görüp te artık çok şaşırmadıklarımız için "ne yazık" diyebiliyoruz yalnızca. Umudum bu manzaraya göre çoğu zaman kara renkten çıkamıyor...
Sevgiyle kalın
hena
Haklısınız, her şey o kadar gri renkte ki...
Çok teşekkür ederim,değer kattınız.Saygıyla..
insan en çok kendisiyle konuşur gözlerini kapatıp uzaklara dalınca
biraz anılarda, biraz hayallerdedir aradığı huzurun adresi
yaşadıklarını inkar gelmeden ve düşlerini küçümsememekti aslolan
ki bu yazıdaki özlemde de net görüyoruz
nereye gidersen git
geçmişin hep yanında gelir/herkese her şeye rağmen
zamanın kudreti yetmez eskitmeye
büyüdüğün sokaklarda bıraktığın hatıralara
dinlediğin bir parça müzikte ve ya okuduğun romanın bir pasajında
olmadı içinde kaybolduğun bir şiirin hikayesinde
çocukluğuna rastlarsın
*
içi ne muazzam duygularla örülü ömürden gelip geçiyoruz
kıy(a)metini unutmadan!
ve her gidenin ardında bıraktığı “umut”
biriktirdikleri iyi ve güzel insanlara emanet etmiştir
dün
bugün
ve
yarına dair ne varsa
yaşasın
yaşatılsın diye!
hena
Çok teşekkür ederim şiirlerin,dostluğun ve güzel yorumun için...
Daima dostlukla,sevgiyle...