- 772 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
FISILTI RÜZGÂRI
İnsanlık bir fısıltı rüzgarına kapılmış; sormadan ve kendini yormadan yoluna emin adımlarla ilerliyor. Hz Osman’ın katli ile kırılan fitne kapısının, yine bu fısıltı rüzgarlarına kulak vermekle başladığı, acı gerçeğini isminin yaratıcı mühürlü tecellisi ile unutarak…
Toplumsal anlayışta gündemi sürekli kan kaybeden o eski muhabbet ve ilişkiler ile sebepler çeşitli argümanlar çerçevesinde ilişkilendirilmekte ve nihai çözüm noktası hususunda her zaman olduğu gibi sınırlı bile olsa ‘’samimiyet’’ de karar kılınmaktadır.
İnsani ilişkilerin temelini ortam ve mekân fark etmeksizin ‘’samimiyet’’ ile onun kan kardeşi ‘’itimat’’ oluşturur. Nitekim bugün gönül coğrafyamıza şöyle bir baktığımızda güvenden yana sürekli kan kaybeden ve dinmeyen sızısı ile her daim nükseden bir duygusal çöküş ile içler acısı bir hayal kırıklığı süslemektedir. Güvendiğimiz dağların başımıza yıkılması elbette az olmamış bu mahiyette samimiyet ve itimattan güç alan bir toplumsal birliktelik kurulamamıştır.
Hayatın fısıltı rüzgarında, ayaklı gazeteci olmaya ve fitne değirmenine su taşımak ne acıdır ki bu kimsenin kaderi olmamalı! Dahası bu rüzgârın havasına ve dokusuna aldanıp; insan özünden asla ödün vermemelidir ki; nitelikli insan olabilelim ve insanlığın muhabbet kırlarında samimiyetin mutluluk ve huzur papatyaları olarak gururla boy verip sevgi güneşinin cömertliğinde doyasıya açabilelim dostlar!
İşin ilginç yanı, bu güvensizlik ortamı geçtim şahsi husûmet ve kırgınlıkları toplumsal kamplaşmaya davetiye çıkarıyor. İnsanları fikir ayrılıkları bakımından, muhatabını yargılayıcı ve kimliğini sorgulayıcı haksız bir zorba (amirâne) anlayışa sürüklemektedir. Bu konudaki canlı örneği bizâtihi yaşayan kardeşiniz olarak; bir İstanbul seyahatimde sırf Allah rızası için tanımadan selam verdiğim birçok insanın, selamı alıp ‘’ af edersiniz, tanıyamadım’’ sorgu suali ile karşılaşmak beni ziyadesiyle yaraladı.
İşte dostlar; kurum, mekan ve ortam fark etmeksizin samimiyet adına yaklaşımların art niyet adına fitneye evrilmesi ve ayaklı aparatları ile virüs gibi her söylemi oradan oraya yayması, ‘’toplumsal güvensizliğin’’ fitilini ateşledi.
Ne yazık ki hırs ve dipsiz arzular insanları ayrıştırmaya ve kardeşlik bilincini geliştirip güçlendirmek yerine; hırsla boyuna kendi kendini değirmen taşına çevirdi samimiyetleri. Buradan hareketle ne bu uğurda emek veren kimseler mutluluk adına nasiplenebildi bundan ne de ayrışmayı seçenler sevgisizlik ve güvensizlik zararından korunabildi.
Geldiğimiz noktada kaçımız karşımızdaki muhataba sırf Allah rızası için dahası onun iyiliği için bir sır verebiliyoruz? Kaçımız aramıza yeni birisi katılınca onu her bakımdan ölçüp biçmeden muhabbette Allah rızası uğrunda yol alabiliyoruz? Dahası kaçımız bir dostumuz zorda kalınca bir miktar borç isteyince iç geçirmeden gönül rahatlığı ile yardımcı olabiliyoruz?
Şahsi kanaatim odur ki dostlar; ben bu konuda ağzı iyi niyetinden dolayı defalarca yanmış bir kardeşiniz olarak kimseye kolay kolay güvenemiyorum. Allah rızası için o kimsenin iyiliğini istesem bile bu niyetimi sümenaltı etmeyi tercih ediyorum; cesaret ettiklerim de cabası tabi.
Bu hususta bizim kaybettiğimiz esas nokta; muhabbet denizinde dalgaları yara yara giden samimiyet gemisinin dümenini usta bir kaptan edasında fitne rotasından çıkarıp kardeşlik ufkuna kırmaktı.
Ne yazık ki bunu başaramadık ve daha ‘’ yâ Allah bismillah yelkenler fora kaptan ’’ bile diyemeden uçsuz bucaksız şu ömürlük insan denizinin dalgaları arasında küçük bir damla olmada karar kılıp; kayıpları ve zayi olanları oynadık.
Gazoz olma efsane ol hesabı, bizim ikili ilişkilerde, hayatın fısıltı rüzgârında fitne değirmenine boyuna su taşımak ve gönülleri acımasızca yaralamak yerine, yapıcı bir samimiyet ile karşılıksız sevgiden güç alan muhabbet fedaileri olmamız gerektiği inancını taşıyorum.
Kalemdâr
15 / 02 / 2017 Çarşamba
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.