- 868 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
İNSANI İNSAN YAPAN DEĞERLER
İNSANI İNSAN YAPAN DEĞERLER
İnsanı insan yapan, sağlam bir iman, sevmeyi, bilen, şefkatli olan, dinlemesini bilen, topluma faydalı olabilmek için gayret gösteren, ailesi mensuplarına elinden geldiğince iyi davranıp kollayan, okuyan, feyiz almaktan hoşnutluk duyan, sevgi ve saygıda kusur etmeyen ve tüm buna benzer olumlu ahlaki değerleri taşıyan kâmil varlıktır.
Bütün bu üstün davranışlar insan ruhunun taşıdığı toplum tarafından saygı gördüğü olgulardır. Beden ise et ve kemikten yüzdesi yüksek sudan oluşur. İşte bu beden bu mükemmeliyeti taşıyan anatomik yapıdan ibarettir.
Âlimler, bilim adamları, adaletle hükmedenler, Salih ve cömert kişiler Allahın velilerim dediği insanlar böyle kişilerden çıkar. Ve lakin makamını maddiyatını kullanarak korku salma, zulüm yaparak ve benzeri durum da olanlar da bazı kendini bilmezler tarafından saygı görürüler. Bu saygı gerçeklikten uzak sahte bir gösteri ve riyadır.
Bakınız şu bir gerçektir. İnsanın etik yapısını izaha çalışırken güzel bir örnek Kömür ve Elmasın yapısıdır. Her iki maden de temel olan karbondur. Birisi değeri düşük diğeri ise kıymetlidir. Kömür yakıt olarak tüketilirken Elmas kadınlarımızın ziynetini oluşturur ve maddi değeri yüksektir. İnsanların yapısı da bunun gibidir. Aynı anatomik yapıya sahip oldukları halde davranış ve alışkanlıkları ahlaki davranış fonksiyonları ayrı ayrıdır. Toplumda da gördükleri münasebetler buna göre oluşur.
İşte yukarıda açıklamaya çalıştığımız üstünlük arz eden değerleri ruhlarında taşıyanlar Elmas hükmündedirler. Bu değerleri taşımayanlar ise maalesef kömür benzetmesinden farksızdırlar.
İnsan bedenine Allah kendi ruhundan üflediğini belirtirken; varlıkların en güzelini ve değerlisinin insan olduğunun bilinmesi gerekir. Çünkü Allah insana ilmin, kudret in ve diğer tüm imkânları tanımıştır. Fakat onu değerlendirmeyi insanın gayret ve çabasına, kendini geliştirmesi için çalışıp uğraş vermesine bırakmıştır.
Dünya üzerinde var olan her varlık bir nimettir. Yenilip içilen her şey ise canlı varlıklar için birer rızktır. Yaşamak, güzel hayat, tabiatta mevcut hikmet canlılara verilen birer nimettir. Âlemde görebildiğimiz her bir şey birbirlerine gerekli olanlardır. Hiçbir varlık boş yere var edilmemiştir. Her canlı birbirinin hizmetkârıdır. İnsanlarda birbirlerinin hizmetkârıdır. Bu böyle olmasa dünya üzerinde hayatın devamı da olmazdı.
İnsan yaratılırken yeryüzünün halifesi unvanı verilmiştir. Aynı zaman da Allah’ın velileridir. Bu verilen payelere lâyık olmak için çalışı gayret göstermelidir. Bu liyakati becerenler Allah’ın meleklerinden bile mertebe itibariyle üstün kılınmışlardır.
Etrafımızda gördüğümüz cansız varlıklara şöyle bir bakınız. Taş taş olarak daima vardır. Değersiz gibi gözüken bu gibi cansız varlıklar bile gereğin de bir ihtiyacı giderir. Toprak ise bir menba kaynağıdır. Su ile buluştuğun da havanın da etkisi ile canlılar için yaşamın üretim fabrikasını oluştururlar. Toprağa veriri ekersen misli ile yüksünmeden bağrına basar yetiştirir, meyveler, yemişler ve çeşitli gıdalar verir. İnsan dediğimiz varlıkta bu toprak gibidir. İlim ve irfanla, buluşlar, icatlar, dünya için varlıklar için nimet ve rızkları çalışma ve araştırmaları ile var ederler.
Bir yazıda okumuştum. Müellif şöyle diyor. Toprak ve su Allah’ın var ettiği bir fabrikadır. Bir ağaç toprak ve su yardımı ile muz veriyor. Tüm meyveler de olduğu gibi. Yine İnek ot ile beslenip bunu süte dönüştürüyor. Bu sütü insanlar işleyip değişik rızklara çeviriyor. Yine toprakta elde edilen şeker pancarı yetişiyor. İnsan yapısı fabrika da işlenip şeker dediğimiz nesne ortaya çıkarılıyor. Bal arıları kendileri bir fabrika gibi çalışıyorlar. Bir sürü arı bu işletmenin işçileri. Çeklerden topladıkları usareleri kovanlarında dünyanın en güzel tatlısı ve rızkı olan bala dönüştürülüyor.
Gerçekte müellifin belirttiği gibi dünyada yaratılmış olan her canlının ve varlığın bir görevi ve çalışma alanı var. Bütün bunlar büyük bir çiftlikte çalışan imece usulü işçilere benzetilebilir. Her yaratığın birbirine ihtiyacı ve yardımlaşma gereksinimi var.
İnsanı insan yapan önemli bir durum da insan nefsi ve mal edinme hırsıdır. Nefsinin esiri olup mal tamahına düşense ariflik vasfını kaybeder. Nefis ve mal hırsı insanı ahlaken çökertir. Küfre yönlendirir. Adalet duygusunun ve hakkaniyet ilkesinin kaybına yol açabilir. İnsanın kibre kapılmasına sebep olabilir. Büyüklük ve gurur hastalığına insanı düşürebilir. Kendisini yüksek gördüğü gibi, dostlukları ve muhabbeti zayıflatır. Daha fazla nefsinin esiri olup zenginlik hırsına kendisini kaptırabilir.
Aslında nefsin esiri olup mal mülk edinilirken yükseldiğini zanneder ama bilmez ki çöküşün çukuruna düşüşün başladığını göremez. Hal bu ki esas olan ruhun ve bedenin sağlıklı tutulması en önemli olanıdır. Malı olan olmayana yardımcı ve destekçi olması gerekir. Çalışarak yükselmek, elde edilen değerlerin ihtiyaçtan fazlasını ihtiyacı olanlar ile paylaşmak en güzel erdemdir.
Bu güzel dünyada insan olma şerefi ile hayat sürüp yaşamak en güzelidir. Bu güzellikten nasiplenemeyenler elmas misali kömüre dönüşürler.
Durmuş Karabağlı