Tamı tamına yir mi yıl...
Tamı tamına yir mi yıl
Can sıkıntısından ne yapacağımı bilmiyor, durmadan ofluyor, püflüyordum..Güzel bir çay dememiş ve oturmuş o çayı tek başıma içiyordum. Tek başıma içtiğim o çaydan da hiç mi hiç tat alamıyordum. Hep böyle değil mi, insanlar en lezzetli mutluluğu kalabalıklarda bulur diye’’ya da ben mi yanlış biliyordum yoksa?
Bir arkadaş gelse de şu demediğim çayı beraber içseydik, ne iyi olurdu diye-diye yudumluyordum çayımı. Nerede o günler, nerede öyle arkadaşlıklar? Belki de hiç olmamıştı, yoksa bana mı rast gelmemişti bilmiyorum ama bir arkadaş aradığım kesindi’, ve hiç kimseler yoktu, üstelik birazda üşümüştüm.
Hani bazı insanlar sohbet aralarında derler ya, ‘’biz yirmi yıldan beri arkadaşız’’ her daim birlikteyiz, her anımızı birlikte geçiyoruz diye.Okadar istememe rağmen, bunun içinde çaba harcadım, kendimden de çok eminim üstelik.., ben neden? Böyle bir arkadaş bulamamıştım? Benim de tam istediğim böylesi bir arkadaştı işte, ama yoktu.
Arkadaş dediğin gelecek, kalacak, hatta senin ne istediğini, içinden geçenleri hissedecek kadar yakın olacak sana, böyle bir arkadaş, var mıydı? Yoksa sadece hani aynı mahallede büyüdükleri için, arada bir birlerine giderek bir bardak çay içtikleri için mi, arkadaşız diyorlardı, yok ya. ‘’Bunun adına komşuluk diyorduk biz eskiden’’. Şimdi artık o komşulular da kalmadı ya, neyse..,
..Ya ben arkadaşlığın ne olduğunu bilmiyorum, ya da benim istediğim tarzda böyle bir arkadaşlık yoktu.
..Gençliğimde bir arkadaşım vardı.. Onunla olmak, onunla konuşmak, paylaşmak bana çok büyük bir keyif veriyordu. Her anımız birlikte geçmiyordu ama yan yana geldiğimizde ise pek çok şeyi konuşup, , birlikte geçirdiğimiz o zamana birlikte çok değer katabiliyorduk..
.Sonra ne oldu da bu arkadaşımdan ayrıldım?-bilmiyorum.Bildiklerimde arkadaşlığın aralanması için neden değildi.Her ikimizde evlenmiş, çoluk çocuğa karışmıştık.Uzaktan da olsa birbirimizden haberdar oluyorduk ama hiç birbirimizi aramak, aklımıza mı gelmedi? Yoksa aman, o arasın tavırlarına mı yattık bilemiyorum ama bildiğim tek şey, o arkadaşımla yaşadığım, ya da paylaştığım şeylerden aldığım tadı hiç kimseden alamadım, burası kesindi..Aradan çok uzun zaman geçmesine rağmen, yine ben bir hamle yaptım ve o arkadaşımı arayıp bulmuştum….,Tamı tamına yirmi yıl geçmişti aradan, dile kolay.. Oysa aynı şehirde,yaşıyor, aynı havayı soluyor, çoğu zaman aynı sahilde dolaşıyorduk, birbirimizi göremeden, birbirimizden haberimiz olmadan, çok ilginç, öyle değil mi?.Memleketimiz aynı, aynı mahalleden olmasak ta, aynı köyün iki güzel kızlarıydık biz ikimiz…
Arkadaşımı bulduğum da ise, ona bazı sorular sormuş, bazı açıklamalar istemiştim ondan.. Bana çeşitli mazeretler anlatmış, yığınla neden sunmuştu bana,ama elbette ki ben tatmin olmamıştım, onun bana verdiği cevaplardan.. Aradan onca yıl geçmesine rağmen hala bir araya gelememiş, hala telefonda konuşuyorduk, inanılır gibi değildi, ama öyle..Çok uzun bir zaman bir araya gelmeden’’telefon da konuştuk, uzun bir zaman.Henüz arkadaşımla yan yana gelip, abuk sabuk, saçma sapan şeyler konuşamamıştık, ama ilk fırsatta yan yana geleceğiz, bunun için zaman kolluyorduk her ikimizde, onca yıldan sonra, hala zamandan bahsediyorduk..Arkadaşımın gelmesi daha kolaydı, çünkü her ikimizin de ortak kullanmaya elverişli mekan vardı ama her nedense bunu yapamıyorduk, yapacaktık inşallah..
..Arkadaşımın kocası yanındaymış, yani ne boşanmıştı, nede ölmüştü, yani istediği zaman, istediğini yapamıyor, istediği zaman istediği yerlere gidemiyormuş..
Bana bu bahane çok da inandırıcı gelmedi, Çünkü arkadaşımı çok iyi tanıyordum, bu tür şeylere boyun eğmeyeceğini çok iyi bildiğim için, bana çok daha geçerli nedenler bulmalısın deyince, güldü..
Kendisi ne kadar değişmişti bilemiyorum ama, gülüşü hala aynıydı..İnce yumuşak, biraz alaylı ve de sessizdi.., Çok rahatsızlandım, çok hastalandım, bir süre de tedavi gördüm, şimdi, çok iyiyim dedi.Nasılsa yan yana geleceğiz, o zaman detaylı konuşuruz, telefonda olmaz, haklıydı, gerçekten de telefonda hiç tat alamıyordum konuşmalardan ama arkadaşımla konuşmak bana çok iyi gelmiş, ben çok mutlu olmuştum onunla yeniden konuştuğum için…
.. Arkadaşım, evliliğinde aradığı o mutluluğu bulamamış, benden sonrada hiç kimseyle öyle derin arkadaşlık ta kuramamıştı, tıpkı benim gibi..
Genç kızlığımızda ikimizde çok güzeldik ve her ikimizin de gözü yükseklerdeydi, beklide o bedeli ödüyorduk’, kim bilir..
Ben çok uğraştım öyle bir ortamı yeniden kurabilmek için, ama başaramamıştım, yani arkadaşımın söylediği gibi, her ikimizde hayattan istediğimizi alamamıştık.Her ikimizin de ikişer çocuğu olmuştu ve ikimizin de en memnun olduğumuz anlar da bu anlarmış, iki şer çocuğumuza kavuştuğu anlar yani... Bundan sonrası için mi? çok zor, çok. Şimdilerde ise,İnsan yüzüne hasret gideceğiz neredeyse Aynı çatı altında yaşadığımız insanlarla hiçbir irtibatımız yoktu Görebildiklerimiz de rahatsız ve mutlu İnsanlar değillerdi.. Hepimizin, toplum olarak herkesin bir psikologa ihtiyacımız vardı, hemen herkesin psikolojisi bozuktu. Bazıları hastalığının farkına varıp, doktora gidiyordu, bazıları ise reddediyordu bu durumu,
..Allah bir kolaylığını verir nasılsa,diyor, başka hastalık olmasın, gerisi önemli değil, yani psikolojik rahatsızlığı, hastalık olarak görmüyorlardı. Ben Allah’a sığındım, o bana yardım eder, yanındaki çocuklarını göstererek, bunların hatırına bana yardım eder, o beni görür, ben her akşam ona yalvarıyorum beni koru Allah’ım diye, ben ona sığındım diyor ve bu şekilde korunup tedavi olacağını düşünen insanların sayısı, küçümsenmeyecek kadar çoktu..
Bu sorun bende de vardı aslında. Ben geçici çözümler bulup erteliyordum sorununu? İnsanlarla konuşuyor, onları dinliyor, onlarla kendimi karşılaştırıyordum. Benimle konuşan insanlar rahatlıyorlardı ama ben mahvoluyordum, onlardan ayrılıp eve gelip tek başına kalınca daha bir kötü oluyordum. Güya çevremdeki insanları dinleyerek, kendi sorununu mu halledecekken, bambaşka sorunlar alıyordum kendime
Okuyor, sonrada aklıma gelen böyle ne kadar saçma sapan şeyler varsa yazıyor, yazarak bir nebzede olsa rahatlatıyordum kendimi aslında’, ama bu ne kadar etkiliydi, onu da zamana bıraktım.. Bende kendimce böyle bir çözüm yolu bulmuştum kendimce ama işe yarıyordu
. Konu gene dağılmış, nereden nereye gelmiş. ee insanların başına o kadar sorun olursa toparlaması da öyle zor oluyor işte. ‘’Sıkıntılar ve sen böyle bir yumak haline gelirsen,’, karma karışık oluyorsun, bir ucunu çekeyim derken, ötekilerde geliyor ve çözümsüzlük de başlıyor.
Neyi nereden saracağını bilemiyor, Sabır, ya sabır desende, nereye kadar? Ya sabır diye diye bir sürü insan göçüp gitti bu dünyadan, ne yaşadığının farkına varmadan, yok olmuştu İnsan bunları düşününce üzülüyor, ne var işte ‘’her şey olacağına varır’’ desen de olmuyor, yapamıyor, boş veremiyorsun. İnsan kendisini ikiye ayrılmış olarak görüyor bu durumlarda. Bir yanını çekerken, öte yanın ağırlaşıp, yere düşüyor ve o yarını yerden kaldırmak, hiçte kolay olmuyor..
Bütün bu sıkıntıları tek başına ben yaşamıyordum, elbette ki. Bu ülkede yaşayan insanların, hemen hepsi sıkıntı çekiyor, hemen hepsi yumak halini almış sorunlarla boğuşuyordu..
‘’ Bu hoş bir düşünce değildi belki’’ ama yalnız değilim, düşüncesi ister istemez biraz olsun beni rahatlatıyordu. Böylece, Sünni bir moralle kendimi daha iyi hissediyordum. Başka ne yapabilirdim ki?
..Ben kendimce okuyor yazıyorum.Çevremle de oldukça ilgiliydim.. Televizyon programlarında da oldukça seçici davranıyorum. Son zamanlarda izlediğim T.R.T birdeki Metin Uca’nın sunduğu yarışma programı, çok dikkatimi çekiyor ve seyrediyordum. Belli bir yaşın üzerinde bilgi birikimi olan bir sunucu Metin uca. Konuştuğu her şeyi bilerek konuşup, üzerine basa basa söylüyordu ve bu durum ayrı bir renk katıyordu o yarışmaya. Hep bakıyoruz, yukarılarda belli başlı kişiler var. Neden bu ülkede yeni seslere, yeni düşüncelere, yeni siyasetçilere yer açılmıyordu? Her yerin tepesinde hep o insanlar oturuyor, neden?, Metin Uca sıyrılıp çıkmıştı, nasıl çıkmıştı bilemiyorum ama iyi ki de çıkmıştı. kalabilecek miydi?, O vardı işte. (7 / 4 / 2005 / Perşembe: )
,,
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.