Yüreğimin Ezberi
Bugün seninle beraber bütün şehiri dolaştığımız ayakkabılarımı attım çöpe. Eskimişlerdi zaten.
Sokak çocukların yaktığı ateşin is kokusunun sindiği siyah deri ceketimi de bir yoksula verdim. Kokusu hala çıkmamıştı. Gülüştüğümüz o köşe başından ne zaman geçsem sesini duyar gibi oluyorum. Tüm sokağı görmezden geliyorum sonra. Dün aynı yokuşu tırmanıyordum tek başına. Yol kenarında tombul bir teyze izledi beni, kaşlarını çatıp "yavrum, o topuklarla nasıl çıkıyorsun şu yokuşu" diye sordu. İlk defa gülümserken ağlamaklı oldum. Koluna girip omuzuna yaslanmak için en güzel bahanemdi o topuklar, tutunurdum sana "bırakma sevgilim, bak düşerim ama!" derdim. Bıraktın beni sonra.
Düştüm.
İlk akşam yemeğimizi yediğimiz restoranın peçetesi sıkışmıştı çantamın köşesine. Uzun zaman atmamıştım. Onu da attım bugün. Sana yazıp göndermediğim mektupları, bana bıraktığın notu, hepsini attım. Saçlarım yüzüme düşmesin diye taktığım o kırmızı kurdelayı da attım. Hani çok sevmiştin. Daha bir çok şeyi kaldırdım içimdeki raflara. Sonra aynada yüzümü görünce duraksadım. Gözlerinin izleri, dudaklarının izleri yandı tenimde. Kendimi kaldırıp atamayacağımı anladım. Sana ait, seni hatırlatan şeyleri atmak bir şeyi değiştirmeyecekti, çünkü sana ait olan en büyük şey kendimdim. Ben hala sana aittim.
Anladım ki herşey nâfile.
Anladım ki unutmak aklın işi, oysa sen yüreğimin ezberindesin...
✒T.Y.
.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.