Sokakta Biri Var
Evrende gördüğümüz her yaratılanın ayrı bir konumu vardır. En beğenmediğimiz birşey yaratılış amacına
uygundur. Hoşumuza gitmeyen bir taşı kaldırdığımızda altında bir hayat olduğunu görürüz. İnsanoğlu her
her bilgiye sahip değiliz. Sahip olduğumuz bilgi kadar görür, değerlendiririz. Hayatımızda da bu böyle.Ne
çözümsüz olay vardır en başında düğümlenip kaldığımız. Biz bu acıyı neden yaşıyoruz deriz. Bu olayı, bu
istemediğimiz, sevmediğimiz şeyleri. Biz belkide yaşantımızla bir şeyler vermekteyiz çevremizdekilere
yaşanacaklara bir katkıdır önceki hayatımız.
Zaman deriz tümüne içinde bulunduğumuz soluduğumuz anlara. Bizden öncekiler ve sonrakiler de içinde
olacaktır onun. Bir önceki gün ancak bir kaç duygu bırakarak geçecektir üstümüzden. Önceki güne dönüp
baktığımda her hangi bir kişinin gördüğü gibi görmedim Ayten’i. Karşıdan bakıldığında görüntüsüyle tam
bir sefil ya da deli. Doğru şizofreni tanısı konulmuş durumuna. Artık en, en uçları yaşıyor.Giysileri öylece
ardılıvermiş sanki. Babasının bol ve uzun ceketi sallım saçak. Altında pantolonu da dökülüyor. Başındaki
yemenisi boz renkle pantolon ceketli uyum içinde yaşamamışlığnıı temsil eder gibi ama elinde durmadan
salladığı kırmızı beyaz renkli bayrağımız ve yerlerdeki beyaz karlar yaşadığının kanıtı.Elindeki bayrağı hiç
bırakmadan sallıyor. Bu görüntü az sonra değişecek. Yere kurduğum hamur tahtasının önünden hamurlu
ellerimle pencereden bakacağım ona. Bir kaç saat sonra elindeki bayrakla karları deşecek. Karın altında
daha önce dayımın arabasına bıraktığı, onun da alıp yere attığı yorganını temizleyecek sözde. Daha sonra
buranın onun evi olduğu kanısına varacak. Sabah börek hamurunu yoğurup kıyma almak için çıktığımda ne
yapıyorsun, niye burda duruyorsun Ayten diye sorduğumda ; Birini bekliyorum. Beni Ankara’ya götürecek
dedi. Ankara’da gezeceğiz. Neden burada ama- demedim. Saat beşte gelecek dedi beş parmağını açarak
bana doğru uzattı.
Ayten artık elindeki bayrağın sapıyla yerde bir şey arar gibi karı deşiyor.Yerden bir çöp alıp onu inceleyip
tekrar yerine koyuyor. Sanıyorum bu da birkaç saat sürüyor.Sonra önündeki yolun karşısındaki evine gidip
tuvalet süpürgesini alıyor. Bir süre ona da bayrak görevi veriyor. Daha sonra yine karları süpürüyor. Bu iş
akşama değin sürüyor. Böreğimi pişirip yola koyulduğumda Ayten yine yerinde. Beklediğin gelmedi mi
diye soruyorum. Yine elini kaldırıp dört parmağını gösteriyor. Saat beş oldu diyorum. Saat beş. Susuyor.
Ben gerçekten birinin geleceğini sanmıyordum. Akşamüstü Ankara’daki amcası ve eşi gelmişler. Onu alıp
götürmüşler.
Ayten’in bu durumunu şiire yansıtmıştım biraz:
Gerçeğe Küçük Bir Bakış
şiire dedim
gerçeğin elinden tut, yürümeyi öğren
bir bebe ağlıyor düşlerinde
aya in diyorsun tepelerden
papatyaya ulaş
seni bekleyen var mı bak o ağacın altına
hızını almış araç, dur diyemiyorsun
dur şurada ikindi vakti, göl kıyısında
gözlerinde iç hayatı, dinlen
daha kimler geçiyor bu yoldan, görmeden
çok şey bekliyorsun yarından, bugün geçti
dün oldu duaların, ellerin dünden farksız
açıyorum pencereyi orda yavru köpekler
çöpü eşeliyor, birbirlerini kovuyorlar kırıntı çöpten
bakıyorsun sadece, bağlı değil elin kolun
Ayten yine gitti geldi hastaneden, bir aylık iğne yapılarak
sesi duyulmuyor evinden, bugün hapı yuttu
bugün belki üstüne yorgan alıp uyuyacak
başına çekmeyecek hırkayı
anlayacak biraz
babasının öldüğünü..
Ayten’in bayrakla sokağa çıkmadan bir gün önceki durumu girmişti şiirime. Zaman nasıl da hızlı işliyor sağlıklı
kişilere. Ne kadar ağır geçiyordur hastalara, açlara, susuzlar ve daha kimlere. Bugün sokak Ayten’siz. Yorganı
çöpçüler almış. Bir renkli kırıntı görünüyor uzaktan. O bana Ayten’den bir parça gibi geldi. yileş de gel Ayten.
Sana yine kahve pişireyim. Senin yaptığın kadar güzel olmasa da. Sen de bana seni kimler üzdü, görmezden
geldi anlat. Saat dokuz buçuk oldu der az sonra. Bu kadar oturmak yeter..
08. 02. 2017 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
glenay
İnşaallah iyileşip gelecek.
Yine içeceğiz, karşılıklı kahvemizi..