- 680 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
A N N E C İ L İ
Gerek televizyon programlarında gerekse yakınlarımızda nişanlı iken veya evlendikten sonra ayrılanlara soruyoruz, ‘’Neden ayrıldınız sorusuna karşılık, ‘’Ne yapayım dayanamıyorum, o da çok anneciliydi.’’ Her iki tarafın birbirleri üzerindeki İslami açıdan görevlerini hiç kimse öğretmemiş mi?
Öyle ya büyüten okutan iş sahibi yapan borçlanıp evlendiren ana babanın hiç hakkı yok, itibar edemez, sarılıp hasret gideremez, beraber bir yere gidemez. Ama bu bayanların kocalarından göz ardı ettikleri bir şey var, canı gibi sevdiği büyüklerinden ayırmaya çalıştıkça kendileri de hüsrana uğruyorlar. Hevesleri de gırtlaklarında kalıyor. Evleneceğinizde ana baba fikri ve rızası alınmadan olursa sonuçları da işte böyle hoppala olur.
Kadın sorgulamaları bitmiyor. Kendileri yakınlarını arkadaşlarını davet ederken kimseye sormuyor, yüze gülüp en güzellerini aldırırken kimse hesap sormuyor. Kendi paran için, her gün ‘’paranı ne çabuk bitirdin nerelerde harcıyorsun, annenler torunlarını bahane ederek sık sık bize gelmesinler, karşımda görmek istemiyorum, annenden dışarı çıkmıyorsun, ben onların yanında sıkılıyorum.’’ vs. Ama kendi anneleri geldiklerinde senden güler yüz beklerler, muhabbetler yapılır güzel sofralar hazırlanır.
Adacağız herhalde ağacın kovuğundan çıkmış olmalı ki, sadece kendine ait olsun istediğim gibi evirip çevireyim. Dediğini anında yapacaksın, sözünü dinleyeceksin, tatil yaptıracaksın, yoksa ipler kopmaya başlar. Benim sevdiklerimi sevsin, benim beğendiğimi giysin, her istediğimi alsın derken hiç kendilerini yargılamazlar çünkü hep onlar haklı, bir adım ilerideler.
İnsanlara örnek olan evlenme programları var. Üzülerek izliyoruz, nice endamlı, ahlakı düzgün, yakışıklı adaylar geliyor, ama onlar kendileri için dört dörtlük ve kendilerine tapacak erkek arıyorlar. Öncelikle sordukları soru şu, ‘’Gezmeyi sever misin, aylık kazancın ne kadar, anneni çok sever misin, benim yaşadığım şehre gelebilir misin, vs. Karşısında duran erkek adayda o anki tavırlarının etkininde kalarak, ne inançlarını ne kıyafetini ne de ailesini araştırır. Daha da ilginci karşısında oturan mini etekli bayana ne neden bacakları açık, kendini teşhir etmeye mi geldin veya dini konularda ne kadar hassassın’’ Sorusunu yöneltmezler. Hele bir sesini çıkarsın kadın hakları ve özgürlük hemen karşına çıkar, söylediğine de pişman ettirirler.
Onların sesleri bizden daha yüksek çıkan dokunulmazlıkları olan yirmici asrın özgür kadınları, onları ve yakınlarını canından çok sevmelisin, Her dediklerine boyun bükeceksin, ya aile huzurun bozulur ya da bırakıp ailesine giderler. Ya pasif olur mutlu olursun ya da bir yerden patlak verir.
Sonuçta inançsızlığın tezahürü ifrazatlarını ortaya çıkarıyor. Şimdi yuvan yıkıldığında anneciliyi gördün mü, ne işler açtı başına
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.