- 768 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AŞK TEK KİŞİLİKTİR ASLINDA
Herkes kendince yaşıyor aşkı.Hayalinde yaşattığı gibi.Erkek kendince,kadın kendince.Herkes hayatında ne eksikse onu arıyor aşkta. Mesela Celile Uğuraldım nam-ı diğer "Ela gözlü pars" Nazım Hikmet Ran’ın annesi. Hocası Yahya Kemal ile büyük bir aşk yaşıyor.Ya da büyük bir aşk yaşadığını sanıyor.Celile aile isteğiyle evlendiği Hikmet Nazım’la bir iki kez boşanma girişiminden sonra yeniden ayrılmak üzereyken Yahya Kemal’le tanışıyor. İkili arasında önlerine geçemedikleri bir çekim yaşanıyor. Ve Celile eşinden boşanıyor.Yahya Kemal’in de etkisiyle (çünkü Kemal adayı çok seviyor) Büyükada’da minik bir ev kiralıyor iki aşık artık biraz da gözlerden uzakta buluşup aşklarını doyasıya yaşıyorlar.Celile kendinden geçmiş, aşkına herşeyini vakfederken Yahya Kemal çok sevdiğni söylediği bircik aşkına şiirler yazıyor. Aslında ikisi de sevgilinin gerçek yüzünü görmeye cesaret edemeden ya da görmezden gelerek aşklarını kutsuyor.Ta ki Nazım Hikmet’in de öğrencisi olduğu Heybeliada Askeri Lisesi’nde(Bahriye Mektebi) dedikodular yayılıncaya kadar.Yahya Kemal Bu okulda Edebiyat öğretmenidir.Nazım’ın ve pek çok öğrencinin öğretmeni. Dedikodular duyulunca öğrencilerin de diline düşerler.Yahya Kemal.Birkaç gün okula gitmez ama gitmemek çözüm değildir. Kısa bir aradan sonra okula gittiği ilk gün öğrenciler tarafından alayla karşılanır.Necip Fazıl Kısakürek de öğrencilerin arasındadır.Ve şaire kapıdan girer girmez sınıfın huzurunda ayağa kalkıp "Kibrit suyu içerek intihar ettiğinizi duyduk.Bu duruma çok üzüldük der..Tabi ki cezası da ağır olur.Artık yahya Kemal aşkının duyulmasından rahatsız olmuştur.Nazım ’ın da duyma ihtimali onu korkutur. Mizacı da korkaktır öyle aşkına sahip çıkacak yürek pek yoktur onda.Ne yazık ki.Ela gözlü parsını herşeyden çok sevmemektedir.Bir gün ada’ya gittiğinde gizlice gitmelerinden başka Nazım’a özel ders vermek için de gitmektedir.Nazım hocasını uğurlarken ceketinin cebine bir pusula koyar. Yahya kemal vapura giderken cebine el attığında pusulayı bulur."Hocam olarak girdiğiniz bu eve asla babam olarak giremeyeceksiniz." Diye yazmıştır. on altı yaşındaki Nazım.iyice panikleyen şair ela gözlü parsından iyice uzaklaşır.Bunu hisseden Celile ile adada oldukları bir gün tartışırlar. Celile onu iskelede bırakarak Beyoğlunda kiraladığı birlikte oturacaklarını hayal ederek döşemeye çalıştığı eve gideceğini söyleyerek son vapura biner.Şair üzgündür. O hepimizin bildiği ve çok sevdiğimiz "Sessiz Gemi" şiirini yazar.,
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Şair dargındır,üzgündür.Sevgilinin ardından.Sevgili dönüp bakmamış,ne bir mendil sallamış ne kolunu kaldırıp veda etmiştir. Son vapurdur.Koşup ardından gidemez. Ama tam o anda bir gazete küpürü dikkatini çeker.Bir balo verilecektir.Büyük ihtimal sevgili en güzel haliyle giyinip kuşanıp o baloda arz-ı endam edecektir. Çıldırır.Delirmiş gibi ne yapacağını bilemeden sandalcılara koşar.Lodos patlamıştır hiçbir sandalcı karşıya geçmeyi göze alamaz.Şair kıskançlığın pençesinde delirmiş gibi sandalcılara elindeki tüm parayı teklif eder.Nihayet birini razı eder. Küçücük bir sandalla koca fırtınaya kafa tutarak karşıya geçmeye çalışırlar.Hava öyle kötüdür ki bir ara sandalcı küfredip üzerine yürür sana uyup bu denize açılanın diyerek yakasına yapışır.Nihayet kıyıya vardıklarında sırılsıklam olmuştur şair.O hal ile Celile’nin evine varır.Kapıcıya sorar evde mi diye.İnanmaz zilini çaldırır. Nihayet emin olur ki sevgili evdedir.Karşı sokaktaki meyhaneye gider ve sabaha kadar içer. Sabah Celile, şairi perperişan bir halde karşısında görünce hem çok üzülür hem de aşkının kendi için göze aldığı ölümüne yolculuğu düşünüp mutlu olur. Ancak Celile şairin kıskançlıkla bunu yaptığını anlayamaz.Sevdiğine yorar. Oysa ki aldatılma duygusu şairi bu yola itmiştir.Celile’yi çok sevdiğinden değil.Şair,biraz da üst tabakadan birine yakın olmanın,aşk yaşamanın kendine iyi geleceğini düşünmüştü.Celile paşa kızıydı.ressamdı.Sanattan anlardı onunla uzun uzun sanat sohbetleri yapmak şaire iyi de gelmişti. Ama evlilik ona çok uzaktı.Celile evlilik için sıkıştırdıkça Yahya Kemal iyice ürker.Sevgiliyi kendine yakıştıramaz.Bunca dilde olan bir kadınla evliliğini açıklayamayacağını düşünür.Zayıf,iradesiz,korkak bir yapısı vardır. Sevdiğinin ardında duracak yürek yoktur onda. Bir osmanlı hafiyesi de kulağını bükünce iyice korkan şair. Sırra kadem basar.ortalıktan yok olur.Celile ile tüm bağını hiç bir açıklama yapmaksızın koparır.Yıllar sonra Celile böyle bir adamı nasıl sevmiş olabildiğine şaşıp kalmıştır.O çok bunalımlı günlerimde karşıma çıkmasaydı,onun aşkına sığınmak zorunda kalmasaydım,onun korkaklığını çok önce görür onu sevmezdim muhtemelen der.
Ve yıllar sonra Celile’nin de itiraf ettiği gibi. Aşk çoğu zaman herkesin kendince yaşadığı tek kişilik bir hikayedir aslında.....
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.