- 806 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
0004 - ALDI BELİĞ - İĞDE DİKENİ
ALDI BELİĞ
”başa çıkması çetin, bağlı olanın
gücü de yetmez ki çözülüp ayrılmaya
sen, düşünü kurduğum sıcak buluşma!
bir de düşte kalmayan, yürek inciten
soğukluk verici fikir olmasa!"
...
Ebubekir EROĞLU
İĞDE DİKENİ
(Şiir müzevirdir. Yani dedikoducu, laf getirip götüren, gammaz… Neler neler der okura! Neler neler… Şairin en gizli sırlarını der. Utanmazlığını ve arını der… Dününü bugününü ve yarınını der. Yârin kaşını gözünü, dudağını der. Kendisine bile itiraf edemediklerini, fısıl fısıl elaleme der.)
Evli bir adamı anlatır şiir, bir solukta… Olanca açıklığıyla, çıplaklığıyla… O adamcağızdır ki ev bark sahibidir. Başa çıkması oldukça zordur, aile bağlarıyla. Düşünür taşınır ama nafile… Gücü yetmez eşinden ayrılmaya, yavrularını dağıtmaya… Boşanması imkânsızdır bir macera ya da bir aşk uğruna… Oysa içi kıpır kıpırdır… Hep onu özlemekte, sıcacık buluşmalar düşlemektedir. Fakat gerçekler, zindan duvarları gibi sopsoğuk ve katı gerçekler asla geçit vermemekte, ruhunu kıvrandırdıkça kıvrandırmakta, onu çaresiz bırakıp bunalıma sokmaktadır.
Sevgili bir şeyler bekler geleceğin beraber, mutlu mesut günlerine dair ama hiçbir şeyin değiştiği de değişeceği de yoktur. Yavaşça uzaklaşmaktan başka çaresi kalmadığını anlamış, gürültülü patırtılı ya da sükûnetle çekip gitmek zorunda kalmıştır.
Bir de ne yaparsan yap, ne dersen de aldırış etmeyen, fırsat vermeyen, karaçalı gibi arada kalmaktan ve hayatı karartmaya kararlı biri vardır ki döv öldür gitmez! Yüreğindeki kara sevda da öyle… Ayrık otu gibi yayılmıştır bir kere! Bir türlü yakasını kurtaramaz ikisinden de! Biri, çocukların anası, arıbeyi, evin orta direğidir, diğeri kalbindeki iğde dikeni… Ne aşktan ne kök salan bu asırlık çınardan ne de umursamadan arkasını dönüp giden sevgiliden uzak durmanın imkânı vardır.
Onlarla da olmaz, onlarsız da… Evlilikten, aşktan, geçim derdinden, makamdan mevkiden, her türlü beklentiden vazgeçip bir köşeye çekilmek, dazıra dazır yaşanan hayattan elini eteğini çekmek, hısım akrabadan, eşten dosttan sebepsiz uzaklaşmak da olmayacağına göre… Hele etraf cadı kazanı gibi dedikodu, yalan dolan kaynarken… Haydi tak sevgiliyi koluna da çık dışarıya bakalım! Etraf düşman doluyken, olanca kıskanç yaklaşımlarına rağmen…
Ah o gözler!.. Canı kendisine çeken, her bakışta bir can alan gözler!.. Ne diyebilir o gözlere biçare! Nasıl özür dileyebilir onlardan! Nasıl diyebilir ki: “İşte böyle böyle… Ben seni şöyle seviyorum ama oğlum kızım, yerim yurdum, yuvam, işim, kariyerim… Falan filan…” Nasıl dile getirebilir içinde bulunduğu cenderenin azabını! Bir yüzüklük çemberin boynuna oturduğunu… Bir imzalık müebbede mahkûmiyetini… Nasıl bir özrü olabilir, beklenenlerden hiçbirini veremeyişinin!
Arka arkaya özürler sıralasa, mazeretler beyan etse… Bilir ki ne yaparsa yapsın yalnız tek öpücüğü bile hak etmemekte, edememekte…
Sevgili yakında, yanı başında da olsa o kadar uzaklardadır ki artık! Değil sarılmak, öpmek, yanına yaklaşmak bile hayaldir. El ele tutuşmak ve gözlerden uzak yerlerde dolaşmak ne mümkün! Kaldı ki birlikte uzletin başköşesine kurulmak!
Ne güzel, ne kadar özgürce gezmektedir etrafta sevgililer! Âşıklar sarmaş dolaş parklarda bahçelerde dolaşmakta… Tenhalaşmak, onlara göre… Tenhalara teklifsizce çekilmek…
Uzaktır yârin illeri artık… Elleri yakında olsa da uzakta… Tüm yolları kapanmıştır. Soğukluk girmiştir bir kere araya… Belki henüz bahardır ya da halen yaz... Her taraf bembeyaz… Gönül buz kesmiştir, umut karakış… Kar adam boyudur, adam çaresiz… Hiçbir yol kalmamıştır ulaşmaya, uzlaşmaya, aşka, vuslata…
(İşte kulağıma fısıldananlar… Şiirin dedikleri… Demedikleriyse… Demek ki bütün bunları ben uydurdum.)
Onur BİLGE
ŞİİR FISILTILARI - 0004
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.