- 904 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞAMA ANLAM KATIN...
Yaşam hızla akıp gidiyor. Günlük koşuşturmacalar durup ne yaşamı ne de kendimizi gözden geçirmeye fırsat vermiyor. Gizliden gizliye bir yarışın içindeyiz. Madde yarışı. Madde ile anlam kazanma yarışı. Yaşama madde ile anlam katma yarışı. Ne kadar çabalasak ta, maddi varlığımızı ne kadar çoğaltsakta hala bir şeyleri eksik hissediyoruz. Hala istediğimiz o anlamı katamıyoruz yaşama ve kendimize. Anlamı yanlış yerde arıyoruz çünkü. Anlam dışımızda değil. Anlam maddede değil. Anlam içimizde. Anlam ruhumuzda. Anlaşılmayı isteyen, anlaşılmayı bekleyen o. İçimizde ki sızının sebebi o. Sızladıkça dışa vuruyoruz kendimizi. Oysa ki bize anlam katacak büyük değer içimizde. Evet değerliyiz. Gerçek değerimiz, hazinemiz içimizde. Kendimizi küçük ve değersiz hissetmeden, içimizden gelen bu masum çağrıyı takip ederek, gerçek değerimizi önce kendimize göstermeliyiz. Kendi değerimizi anlamalı, yaşamımızın ne kadar önemli olduğunu görmeli ve başrolünde bize verilmiş olduğunu bilmeliyiz. Yardımcı oyuncuların ve figüranların repliklerine takılıp kalırsak kendi rolümüzün hakkını veremeyiz. Bu rolün altından hakkıyla kalkıp yaşam senaryomuzu keyifle seyredeceğimiz şekilde yazmalıyız. Yaşamımızı cennete çevirmeliyiz.
Yaşamımızı anlamlı kılmak için, bizi mutsuz eden tüm olumsuzlukları bir bir yoketmeliyiz. Yerine olumlu ve bize mutluluk verecek anlamlı uğraşlar bulmalıyız. Bunları kendimizin ve yaşamımızın bir parçası haline getirmeliyiz. Yaşadıkça ruhumuzu bunlarla zenginleştirip çoğaltmalıyız. Fakir olmak değil, fakir bir ruha sahip olmak mutsuzluğa sebebiyet verir. Ruhumuzu zenginleştirebildiğimiz ölçüde mutlu oluruz.
Mutluluk ve anlam içimizdedir, ruhumuzdadır. Dışarıda ve maddede aradığımızda, içimizde ki gerçek mutluluk ve gerçek anlam saklı kalacaktır. Aradığımızın dışarıda olmadığını anlama zamanıdır. İçimizde ki anlama ulaştığımızda yaşam da anlaşılır olmaya başlar. Daha anlamlı ve anlaşılır akmaya başlar. Kendi büyüklüğümüzü görme zamanıdır artık. Kendini küçük görenler, ruhlarında ki büyüklüğü göremezler. Ruhumuz bilmediğimiz kadar büyüktür ve zengindir. Bunu görmek için, gerçek zenginliği yaşamak için yapmamız gereken sadece kendimize dönmektir. İçimize bakmaktır. Ruhumuzdan gelen çağrılara kulak vermektir.
Ne yazık ki kendine dönen, içine bakan, ruhunu dinleyen çok azdır. Çoğunluk kendini görmekten korkar haldedir. Kendini görmemek için gözlerini ve dikkatini kendi dışına yöneltmiştir.
Kendini görmekten korkma...
Kendinle başbaşa kalmaktan korkma...
Kendinden nefret etme...Kendini sev...
Aradığın anlam, sevgi ve mutluluk tohumlarını kendi içine serp. Serp ki, önce içinde yeşerip büyüsün. Sonra dışına uzansın. Dört bir yanını sarsın.
Ruhunuz tohumlarınızı ekmenin zamanı geldi diyor size.
Ruhunuzdan gelen çığlıkları duyun.
Tohumlarınızı ekin ki dolsun ruhunuzda ki, içinizde ki boşluklar.
Ekin ki, dışarıda aradıklarınız içinizden dışınıza yayılsın.
Dışarıda bulamadınız işte...Daha ne bekliyorsunuz ki ?..
...
YORUMLAR
KENDİNİ SEVEN BAŞKALARINA KÖTÜLÜK YAPIP O AĞIRLIĞI RUHUNA YÜKLEYEMEZ...
KENDİNİ SEVEN, KENDİ GÖNLÜNDE YATAN ASLAN KADAR, HER GÖNÜLDE BİR ASLAN YATTIĞINI BİLİR VE KENDİNİ HERKESİN YERİNE KOYUP HİÇ KİMSEYİ İNCİTEMEZ...İNCİTMEZ...İNCİTSE BİLE YAPILACAK BAŞKA BİR ŞEY KALMAMIŞTIR VE KENDİNİ SAVUNMAK ZORUNDADIR...
BANA GÖRE, BENİM GÖRÜŞ AÇIMA VE GERÇEĞİME GÖRE SİZİN ANLATTIĞINIZ HER ŞEY KENDİNİ SEVMEYENLERE AİT...HER GÖRÜŞ AÇISINA, HERKESİN GERÇEĞİNE SAYGI DUYUYORUM, SİZİNKİNE DE...
VE KENDİNİ SEVMEK, HER ŞEYE RAĞMEN, YARADANDAN ÖTÜRÜ YARADILANI SEVMEK, SEVEBİLMEKTİR...
KENDİNİ SEVENLER ÇOK AZDIR, ONLAR BİR IŞIK GİBİ FARKEDİLİR GİRDİKLERİ HER ORTAMDA...ÖNCE KENDİ İÇLERİNE, KENDİLERİNE GÜLÜMSERLER ÇÜNKÜ...BURNUNDAN SOLUYAN BİR İNSANA KENDİNİ SEVİYOR DİYEBİLİR MİSİNİZ...BEN DİYEMEM...KENDİNİ SEVEN DENGESİNİ KENDİNE OLAN SEVGİSİYLE KURAR VE O SEVGİ DIŞADA BİR IŞIK GİBİ YANSIR...
BU KONU BÖYLE UZAR GİDER...EN İYİSİ SEN DE HAKLISIN DEYİP KENDİ GERÇEKLERİMİZE OLDUĞU KADAR BAŞKALARININ GERÇEKLERİNE DE SAYGI DUYMAKTIR...
SAYGILAR EFENDİM...YORUM İÇİN TEŞEKKÜRLER...
Çok güzel yazılmış anlatılmış ancak
Kendini sevmeyen kaç kişi var acaba ?
Gözlemlerim beni yanıltmıyorsa insanlar enelerini
çok seviyorlar,bu yüzden ne hayatı ne insanları sevebiliyorlar,Kavgalar.yıkılan yuvalar,savaşlar
neden?Hep kendini sevmekten başkalarını sevmemekten değil mi?
Kendini sevmek başkalarını sevmemek demektir
gibi geliyor bana.Beraberce düşünelim birde bu pencereden.Selam.
Ruhunuz tohumlarınızı ekmenin zamanı geldi diyor size.
Ruhunuzdan gelen çığlıkları duyun.
Tohumlarınızı ekin ki dolsun ruhunuzda ki, içinizde ki boşluklar.
Ekin ki, dışarıda aradıklarınız içinizden dışınıza yayılsın.
Dışarıda bulamadınız işte...Daha ne bekliyorsunuz ki ?..
Sabahın ilk saatlerinde kendimi buldum bu satırlarda ve anında geldim kendime.
Uykulu değildi gözlerim, yalnızca akşamdan kalma bir hayali düşlüyordum ellerim koynumda ve ruhumda esen fırtınaları dindirmenin yollarını arıyordum ki, sizin döktüğünüz bu güzel yazıyı buldum. Dışarıda bulamadığım güzelliğin aslında içimde olduğunu anladım.
Teşekkür ediyorum sevgili şairim bu güzel yaşam dolu yazınız için. Sevgiler yüreğinize
Keyfim yerinde gibi gibi…Barış Manço’nun eski şarkısı gibi gibi…
Yeni pabuçlarımın ayağımı acıtmasını umursamadan Kordonboyu’nu eskitiyorum. Uzanıyorum Pasaport’a martı seslerine karışan çay kaşığı şıkırtılarını dinliyorum. Herkese selam veriyorum. Serin bir mart akşamı , üşüyorum belli etmiyorum.Yürü diyor içimden bir ses…Yürü çünkü; Siz ona gitmezseniz, beklenen asla size gelmiyor…Herkesi seviyorum bu akşam..İzmir’i seviyorum…
Hanımefendiler, beyefendiler, tüccarlar, fahişeler, terk edilenler,terk edenler, memurlar, işçiler, çok sigara içenler, kimsesizler,zenginler, yoksullar, siyasiler, makamlılar, makamsızlar, kandırılmışlar, kandırmışlar, faşistler, komünistler, liberaller, entelektüeller, derin devletçiler, demokratlar, iyi çocuklar, hırsızlar, soysuzlar, tinerciler, maskeli süvariler.. Sizi seviyorum..
Ben her akşam burnumu cama dayayıp hiç gelmeyecek olanı beklerdim..Siz olmasaydınız bu bekleyiş dayanılmaz olurdu. İyi ki varsınız. Size söylüyorum...Her akşam yanımdan gözlerimi çiğneyerek geçerdiniz. Farkımda bile olmadan geçerdiniz . Oysa ben hepinizi iyi tanırdım. Size hikayelerimde bir kahraman olma fırsatı verirdim. Çünkü bilirim hepiniz beklenensiniz, ben ise bekleyendim. Günün birinde beklediğim geldi.Ama beni görmeden geçti gitti..Geç de olsa öğrendim ve sizinle paylaşmak istedim.
“Siz ona gitmezseniz, beklenen asla gelmiyor.”
o zamn kendimizi herşeyden soyutlayarak sevmemiz mümkünmü..yukarıdaki yazının nasihatler kısmındaki ozmazsa olmaz şart bence önce kendini sevebilmek..kendiniz için bir şey yapmak,kendinizle yüzleşebilmek, yalnızlıktan korkmamak içinde önce kendini sevmek gerekir..ben bunu bir türlü beceremedim işte..Kimbilir bütün olan bitenden kendimi şuçlu buluyorum galiba..
saygılarımla
şahan çoker tarafından 9/15/2008 2:38:24 PM zamanında düzenlenmiştir.
içimize eğilememek...içimizdeki gölgeleri farketmemek...toz dumandan,maddenin cazibesinden arındıramamak ruhu...asrın hastalığı bu...materyalizm...bağlıyor bizi üç günlük dünyalık zevk ve hazlara...farkına varmış bir yürek var cümlelerin içinde...ıskalanan ,içimize eğilmemek ve ruhumuzun değerini bilmemenin sancılarının gerçek neden ve sonuçlarını sorgulayıp,reçeteler,pusulalarla farkına varalım diyor avaz avaz...Yaşamın gayesinin imbiklerden süzülmüş damlaları düşüyor tefekkür dünyamıza...tekrar tekrar okunup,duvarlarda binlerce okuyucuya sunulması gereken edebi ve ebedi seslenişler...aldım ve heybeme koydum,yüzlerce öğrencim de aydınlanıp,farkına varsın ruhunun değerini diye...O kadar muhtacız ki bu güneş kadar yol gösterici seslere...kaleminiz ve ışık saçan yüreğinize sağlık...teşekkürler...teşekkürler...selamlarımla...