Çocuklarla Baş Başa
Sevgili Gençler!
---- İlkokul sıralarında ezbere okurduk. Şöyle bitiyordu şiir:
“Kalem tutan ellerin
Bir gün Albayrak tutar”
Şükürler olsun Mevla’ya kalem ve bayrak ellerimizden hiç düşmedi. Kalem ve Bayrak safhasını olgunlaştırdıktan sonra baktık ki ellerimiz mikrofon tutmuş, “Derleme ve Araştırma” dalında şilt tutmuş oldu 19.11.2016 tarihinde. Daha dün!
Bunu niye söylüyorum; şu sıralarda oturan siz yavrularımızın bahtları gelecekte ne olur bilinmez. Bu ülkenin kaderinde rol alacaksınız.
---- İsterseniz söze şöyle devam edelim: Rençber çocuğu olduğumu yukarıda belirttim. İşimiz gücümüz çift ve çubukla uğraşmak. Köyde yapılan tüm işleri yapmak zevkli, o kadar da yorucu idi.
---- Mesela çift sürerken atların arkasında 25/30 kilo ağırlığında, bir l5/16 yaşlarında bir çocuğu düşünün. Pulluğa gücü yetmez, atları zapt edemez…
Ancak pulluğa takılan gazete parçasını çifti durdurup gazeteyi okumayı ta o günlerde öğrenmiştim.
Çok çileler çektiğimizi, fakirlikle yoğrulduğumuzu söylemeliyim. Ancak ben de o günlerde okuma ile ilgili bir kıvılcım oluşmuş okumayı çok istiyordum. Ve bu heves pulluğa takılan gazete parçasıyla başlamıştı.
---- Klasik bir söz vardır. Onu ben de söyleyeyim: Şiir yazmaya Küçük yaşta yani 14 yaşında başladım. İlk şiirim “Barbaros” orta okulun “Özveri” adlı dergisinde çıktı. Klasik bir söz vardır. Ara ara Kayseri’de yayınlanan mahalli gazetelere şiirler gönderiyordum. Yine ilk şiir denemelerimden olan “Sen Ben Yokken” adlı şiiri, 1970 yılında ulusal dergilerden Defne’de yayınladım. Anamın sandığında muhafaza edemediği bu dergiyi 43 yıl sonra şiirimin çıktığı sayısını internette satışı yapılırken /tesadüfen/ yakaladım. Bana ulaşması 5.00 TL’ye mal oldu! 100-150 Tl isteseler bile verecektim. Yani benim ortaokuldan sonraki şiire başlangıcım, miladım 1970 yılıdır. İşte 20 yaşında karaladığım o şiir:
Sen Ben Yokken
Sen ben yokken yeryüzünde
Aşkımız vardı.
Nehirler gibi gümüş renkli,
Poyraz rüzgârı serinliğindeydi
Aşkımız.
Sen ben yokken
Balıklar toprakta yaşardı.
Mamutlar gölgesinde geçerdi aşkımız.
Ölmeyi düşünmezdik, koşmazdık
Arkasından mutlulukların,
Gözlerimiz birbirini ısıtınca…
Sen ben yokken
Güneşin ışıkları yeşildi.
Bir masal ülkesinde o kulübede
Pembe bulutlar içerdik
Yudum, yudum.
Aşkımıza susadığımızda…
Kadir Acı
1970 yılı/Defne Aylık Sanat Dergisi – Ankara
Kısaca bir anımı anlatayım:
Orta 2 nci sınıfta Türkçe kitabım yok. Türkçe Öğretmenim Coşkun Bozdoğan: “Çocuklar kitabınızın şu sayfasını açınız.” dedi. Ben kızardım, mahcup oldum. Bu durumu hisseden Hoca yanıma geldi: “Kadir senin kitabın yok mu?” “Yok öğretmenim.” Dedim. Kendi kitabını bana hediye ederek derse devam ettik. O yıllarda en çok sevdiğim dersler Türkçe, Tarih ve İngilizce, resim dersleri idi.
Kayseri Lisesinde okuduğumuz yıllarda şiir yarışmalarına katılırdık. Kültürle iç içeydik anlayacağınız!
2. bir anımı anlatayım isterseniz:
Kayseri lisesi birinci sınıftayız. Kompozisyondan yazılı olduk. Öğretmenimiz Fethi Baygın (Hala yaşıyor Allah uzun ömürler versin) yazılıma 10 üzerinden 7 vermiş. Kendi söylemi ile 7 hocadan alınan 10’u ifade ediyordu. Sınıfta tek bir ben 7 almıştım. Ve diyordu ki: “Bu kompozisyonu ileride çıkarmayı düşündüğüm kitabıma alacağım” Diye söylemişti. Ara sıra karşılaştığımızda. Hala kitabı çıkaracak. Benim yazım da kitapta yerini alacak!
Her Cuma günleri Lisenin hafta sonu paydoslarında, tatile girerken, istiklal marşından önce, yaşlı meşhur âşıklar, ozanlar ve şairler okul idaresince davet edilir. Kürsüye çıkarılır eserlerinden örnekler sunar, biz de o günlerdeki yaşayan kültürden payımızı alırdık.
Şu anda Sevgili Senem Öğretmeninizin yaptığı da budur. 48/49 yıl öncesinde uygulanan geleneğin devam ettirilmesi sizler için bir şanstır. Bu nedenle Sevgili Hocamı ve yeğenimi tebrik ediyorum. Kutluyorum…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.