- 491 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Sevgi Üzerine Birkaç Cümle - 11 -
Son günlerinde popüler şarkılarından biri aslında ’’Aşk kaç beden giyer’’ bana biri bunu söylese ilk vereceğim cevap, belki çoğunuzun da vereceği cevap olurdu ’’Doksan altmış doksan’’ diye herhalde. Doksan altmış doksanı açacak olursak göğüs doksan, bel altmış ve kalçalar doksan olarak özetlenebilir. Bu şarkıda aşk kaç beden giyer diye sorulduğuna göre aşk demek ki canlı bir organizma...
Aşk bu sağı solu hiç belli olmaz. Bazen dibinize kadar geliverir, bazen de aylarca yıllarca yanınıza uğramaz, uğramaz uğramasına da siz de ona yine küsmezsiniz. Amiyane tabir ile şeytan tüyü vardır bu aşk denen merette. Sevdiğiniz terk edip gitmiştir sizi, belki de sizin ile adamlığı kıyas kabul etmeyecek birine, ama yine de her gece yanınıza gelir, uzanır yatağınıza, sarılırsınız ona hayal olarak bile olsa...
Sevmeyen var mı aranızda? Hiç sanmam. Hem şair olacaksınız hem de çocuklukta gençlikte yüreğinizde birilerini misafir etmiş olmayacaksınız. Şaka yapmayın bana. Peki, o güzelim aşk şiirlerini kime yazıyorsunuz o zaman, hepsi kurgu olamaz, yanılıyor muyum?
Senin yüreğin pırpır ediyor, karşıdakinin yüreği de pırpır ediyor. Ee bunlar durup dururken pırpır etmiyor ya, aşk hiç canlı bir şey olmasa insanın canına can kanına kan katmasa, kanını kaynatmasa yürekler pırpır eder mi? Pırpır etse bile kelebek ömrü gibi iki üç günlük bir şey olur, eğer aşk canlı bir organizma olmasa...
Bazen karşılaşıyorum genç sevgililer arasında tanıdık ya da tanımadık, birbirlerine ne iltifatlar ne övgüler, aşkitom diye seslenmeler, hayatım diye ağızdan çıkan kelimeler. Sonra bir duyuyorsunuz ki ayrılmışlar. Hani nerede o aşk sözcükleri daha bir kaç gün öncesine kadar birbirinizin gözlerinin içine bakarak karşılıklı söylediğiniz cümleler, kelimeler. Demek ki araya şahsi çıkarlar girince aşka meşk kalmıyor ortada. Oysa böyle mi olmalı? Ferhat denen arkadaş dağları delmeye kalkmış aşkı için, bir de sizin yaptıklarınıza bakın hele hele...
20.yy. büyük düşünürlerinden Dr Erich FROMM Sevme Sanatı adlı kitabında bu konuya şöyle değinmektedir...
’’Sevmek ile ilgili bir diğer sorun da, kişilerin, aşka düşmek ile âşık olmak/kalmak arasındaki ayrımı yapamayışıdır. Başta birbirine yabancı olan kişiler, ansızın onları ayıran duvarın küçülmesi ve nihayetinde ortadan kalkması ile büyük bir coşku yaşamaktadırlar. Bu yakınlaşma, cinsel çekim ve/veya birliktelik ile desteklenirse, çok daha kuvvetli hisler açığa çıkmaktadır. Ancak, önceleri hayret veren bu durum, zaman içinde kişiler tarafından kanıksanmakta ve sıradanlaşmaktadır. Bunun sonucunda, baştaki coşkunun yerini, hayal kırıklığı, öfke ve düşmanlık almaktadır. İlk zamanlardaki bu delilik hali; çoğunluk tarafından aşkın, sevginin büyüklüğüne yorulsa da, Fromm’a göre bu, yakınlaşmadan önce bireylerin ne kadar yalnız olduğunu göstermektedir. Kişiler, yalnızlıklarından kurtulmuş olmanın coşkusuna kapılmakta; ancak, daha sonra bu durum, onları, baştaki kadar tatmin edemeyen bir hal almaktadır.’’
Bir de dikkatimi çeken hususlardan biri televizyonlarda ki evlilik programları. Arkadaşlar soruyorum size, evlilik, sevgi, aşk bir insan ile hayatını birleştirmek ve onun ile bir ömür geçirmeyi düşünmek bu kadar basite indirgenebilir mi? Bu mudur yani? Paravanın arkasından hiç tanımadığım bir kadına veya erkeğe beş on tane soru soracağım ve bunun sonunda onun ile hayatımı birleştirmeye karar vereceğim. Hadi canım, bir kere daha hatta hadi canım. İnsanlar bir iki sene nişanlı sözlü kalıyorlar da yine de aralarında anlaşamayıp ayrılanlar oluyor...
İçinde emek ve yürek olmayan sevgi ancak menfaat birlikteliğidir kanımca. Ne diyelim Allah bizleri ve tüm sevdiklerimizi böyle çıkar için sevgi sarhoşu görünen kullardan korusun. Tabi hepinize en derin sevgi ve saygılar yine...