- 530 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KORKU ÜZERİNE
İnsanın korkmadığı çağ var mı? Korku’nun şiir’e girmediği çağ var mı? Bu iki sorunun kesin karşılığı bir koskoca ’Yok’tur. Ama neden yoktur? Grekçesiz hiç bir söz düşünce niteliğini, yargı gücünü kazanamaz.İnsanlık tarihi boyunca korku’nun etkisini şiir yönünden incelemek ’ Edebiyat Tarihçisi’nin görevlerindendir. Biz çağımızın şiirinde korku’nun yerini belirlemek için bu büyük zincire kuş bakışı bakmakla yetineceğiz. Çapları ayırmadan ve üzerlerinde derinlemesine durmadan Korku^nun nedenlerine dokunarak hızla çağımıza iletelim konumuzu.
İlk insanlar Doğa’nın güçlerinden korktular. Bu korku ilk inançların da kaynağı oldu. İnançlar şiir biçiminde yaşadılar. Ancak korku’nun etkisi her zaman olumsuz olmadı. Örneğin Güneş’ten korku o’na tapmak derecesinde bir sevi coşkusu olarak ürperdi. Yağmur, şimşek, yıldırım türlü etkiler yarattı insanda. İnsan bilmedikleri, bilemedikleri şeylerden korktular. Bilim gücüğ geliştikçe Doğa’nın korkusu azaldı, söndü.
Ölüm korkusu. İlk korku’yla ikiz kardeş sayılabilir, ama Doğa gücünün dışında ki ölümler de yıllar yılı düşündürdü insanı. Düşünmekle korku’yu yenemedi. Ölüm’ü bu acunda önleyemeyen insanlık ölümsüzlüğü dinsel yolda aradı.İnandı. Düşler kurdu sıcak sıcak. Ölümsüzlük Ehramlaştı, şiirleşti. Savaşlar da ölüm ve ölümsüzlüğün kaynakları arasına girdi. Kutsal ölümlere zaman zaman susayan insanlar çoğu kez niteliği ne olursa olsun ölüm’den
tiksindi,ürktü, yenemediği bu sonuçtan kurtaramadı düşüncesini duyusunu.
İnsanın toplum içinde yaşama zorunluluğu yeni yeni korkular bağışladı zavallı insanlığa. Klan topluluklarından Feodolite , krallık, İmparatorluk toplulukşarına kadar, irili ufaklı insan bireşimlerinde değişmeyen öz güçlerin güçsüzleri ezmesı olmuştur. Bir kümenin büyük insan yığınlarına söz geçirmesi bazan kolay olmuş, çoğu zaman da kanlı karşı koymaları gereklendirmiştir. Bir iki cümleye sığması imkansız bu korkunç çekişmelerin, savaşların bireyle üzerindeki etkisi tüyler ürpertici acı sonuçlar doğurmuştur.
Makine uygarlığının sakınılmaz bir sonucu olan açlar-toklar savaşı, insan haklarının çalınması, bireyin topluma karşı direnişi, toplumların kapalı yöntemleri yeğlemesi, insanların ve toplumların kan karşılığında özgürlüklerine kavuşmaları için giriştikleri çetin davranışlar korku’ların en bunaltıcı düşlerini yaşattı çağımızın ozanlarına, daha doğrusu çağımız sanatçılarına.
Bu son korku’yu ’insan haklarından yoksun kalma’korkusu olarak tanımlayabiliriz. Haksal bir varlık sayılan insan için en gerçek, en doğru, dayanılması en güç bir korku...Ve bunun için en insancıl olanı. Uyanan Afrika, tutsaklıktan kurtulmak için dövüşen halklar, hakların renklere göre dağıtılmasına ayaklanan Zenciler bunun için bütün Dünya şiirine-sanatına- girdi. İster bireysel, ister tıoplumsal açıdan yazılsın Dünya şiirinin insancıl bir yönde gelişmesinin, evrensel bir nitelik taşımasının başlıca nedeni ni bence bu korku^da aramalıdır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.