- 419 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Buğz Ediyoruz, O Kadar!
Buğz Ediyoruz, O Kadar!
Yaşama nedenlerimiz arasında yer alan, sınavlarla bezenerek, gerek sessizliğimizi ve gerekse anlamsız gelen her şeyi, maneviyat ışığı çerçevesinde, doyumsuz bir şükür duygusu içerisinde bir karar vermek gerekmektedir.
Düşünmeli, hem de derinden düşünmeli ve hiç mi, yoksa çok mu olduğu sorusuna bir cevap vermelidir insanoğlu.
Hiç olduğunuzu düşünerek, umutsuzluğa kapılmamalı ve çok olduğunuzu düşünerek, aşırı beklenti içerisine girilmemelidir.
Her şeyi kıvamında ve adabında talep etmeli, yaşamalıdır.
***
Hayatımızdaki yaşanılanları, inişli ve çıkışlı, cilveli ve şaşalı yaşanmışlıkları, maneviyat çerçevesinde, inancımız ilişkilendirerek, katlanmaya çalışıyoruz.
İnanıyoruz ki, bizleri koruyan, kollayan ve gözeten ilahi bir güç vardır.
Bu güç sayesinde gayet metanetli davranarak, sınandığımız ve imtihanda olduğumuzun bilinciyle, katlanmamız gerektiğine bir delâlet olarak addediyoruz.
***
Üzülüyoruz, yüreğimiz parçalanıyor…
Beddualar ediyoruz, insanlık adına utanmazların yaptıklarına…
Düşünüyoruz, düşünüyoruz da çıkış yolunu bulamıyoruz.
Çoğu zaman umut ediyoruz, ne olur bunlar keşke olanlar bir rüya olsa diye…
Peki, yeterli mi?
Elbette değil!
Ne yaparsak yapalım, gidenler geri gelmiyor.
Susuyoruz, beddua ediyoruz, buğz ediyoruz…
O kadar!
Allah sonumuzu hayretsin.
***
Düşünmeden edemiyorum.
Acaba insanlar kendine mi yabancı olmuşlar yoksa başkalarına mı?
Çevremize baktığımızda, insanların birbirine yabancı olduklarını görüyoruz.
Biraz daha derinlemesine araştırdığımızda, aslında insanın kendisine yabancı olduğunu görüyoruz.
Bu yüzden, sürekli sıkıntı, sürekli şikâyet ve sitemler!
Ne yaparsa yapsın, bir türlü kendisiyle olan ilişkilerinde bir düzen ve intizam tutturamıyor.
Kendine yeterince adam yerine koymuyor ve yeterince değer vermiyor.
Sürekli başkaları tarafından adam yerine konulmak ve değerli olduğu söylensin istiyor.
Bu uğurda aklına gelen here şeyi yapmaktan geri kalmıyor.
Yediriyor, içiriyor, giydiriyor, yazdırıyor, söyletiyor…
Peki, sonuçta ne mi oluyor?
Ortaya yozlaşmış bir yaşam biçimi ve kültürü ortaya çıkıyor.
***
Yeni şeyler (her şey) görünce, alışınca, eskilerin pek de ehemmiyeti ve kıymet-i Harbiye’si kalmıyor.
Kerim BAYDAK
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.