- 480 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ZONGULDAK
Yerin derinliklerinden geldiler, ellerinde
susmak bilmeyen bir yer altı güneşiyle, ne kadar
diplere bastırılsa o kadar boğulmak bilmez yankısıyla
yüreklerinin.
Ağır ağır geldiler, karanlık sarnıçlardan sıza sıza,
sağır küplerde birike birike, yararak kaslarının içine
yuvarlanmış sızıları ve ciğerlerinde yer etmiş
ışıksız lekeleri.
Geldiler bir büyük sesin harfleriyle ağızları dopdolu,
suskun çamuru küremek için kentin gölgeli
sokaklarından, sıyırıp almak için yıllardır gökyüzüne
birikmiş pası, ovmak için isli alnını sabahın.
Anıt bildiler sıradan ve gösterişsiz bir günü, diyecek
sözleri varsa anıt bildiler, akacak bir yatağı varsa
ırmaklarının ve atacak köprüleri varsa anıt bildiler,
toplandılar o anıtın çevresine.
Sonra her gün geldiler, artarak geldiler, kadınları
çocukları ve alkışlarıyla, yoğurt mayalar gibi geldiler,
pişkin ekmekleri bölüp de paylaşır gibi, su gibi, ateş gibi.
Her gün yeni ağızlar eklendi ağızlarına, yeni
yollarla tanıştı ayakları, her gün yeni kabuklar çatladı,
yeni kulaklar işitmeye başladı söylediklerini, bir kent
oldular sonunda
ve adını değiştirdiler ülkenin.
Kemal Özer Zonguldak maden işçilerini böyle anlatıyor şiirinde.
Toprağın üstündeki varlığı ve kaderinin, toprağın altındaki kömürün varlığı ve kaderine bağlı olduğu bir şehirdir Zonguldak. Salt Zonguldak değil, hemen hemen bütün Batı Karadeniz’in, giderek de uzun yıllar boyunca Türkiye’nin kaderi, önemli ölçüde Zonguldak’a bağlı kalmıştır. Öyle ki, Zonguldak durduğunda Türkiye’de durmuş, bu yüzden de kömür işçisi, uzun yıllar boyunca ne sendika, ne grev hakkı, ne de sağlıklı yaşam koşullarına sahip olabilmiştir. Ama yine de kömürle yatılıp kömürle kalkılmıştır Zonguldak’ta. Kömürle aç kalınmış, kömürle doyulmuştur.Kömürden hastalanılmış, kömürle iyileşilmiştir. Kömürle ağlanmış, kömürle gülünmüştür. Kömürle doğulmuş ve ölürken kömürle ölünmüştür. Ağıtı da kömür yakar Zonguldak’ta. Şiiri de kömür yazar. Hasılı, Zonguldak’ta ne varsa ne yoksa, ne olmuşsa ve ne olmamışsa kömürdendir ve kömürün yüzüsuyu hürmetinedir. Zonguldak’ın tarihinden kömürü alın, geriye iki küçük iskele, Tahta iskele ile Sütleğen İskelesi kalır. İki küçük iskeleyi Zonguldak yapan kömürdür ve İrfan Yalçın’ın deyişiyle. ’en namuslu, en öpülesi ekmek’ de bu yüzden, ekmeğini yüz elli yıldır kömürden çıkaran Zonguldak’ta pişirilir.
Zonguldak iki katlı hüzün dolu bir ev. Azrail’in elinden kömürleri kapıp kapıp üst kattakilere sunar. Şöyle yürüyün Çaydamar’a doğru bir. Görürsünüz onları yollarda, yüzleri kapkara, oyundan dönmüş yaramaz çocuklar gibi. Ben de gördüm onları, başlarında baretler, ellerinde lambalar. Saydım karıncalar kadar çoktular. Tanıdım karıncalar kadar inatçıydilar. Ve bildim, karıncalar kadar, karıncalardan da çalışkandılar.
YORUMLAR
İyi günler Çetin Bey, yoruma ne hacet, kalbimi, ruhumu fethettiniz seçtiğiniz konuyla ilgili. Paylaşımınız dünya, evren değerinde benim için. Anlatımınız da bir harika.
Emeğe, alınterine saygı duyanlara selamlar olsun. Hele ekmeğini topraktan, toprağın altından çıkaranlara ninnet borcumuzu nasıl ödeyebiliriz? Bunları söylerken üreten tüm ellere saygımı da ayrıca belirtmeliyim.
Selam, saygı ve sevgilerimle...
İyi günler Çetin Bey, yoruma ne hacet, kalbimi, ruhumu fethettiniz seçtiğiniz konuyla ilgili. Paylaşımınız dünya, evren değerinde benim için. Anlatımınız da bir harika.
Emeğe, alınterine saygı duyanlara selamlar olsun. Hele ekmeğini topraktan, toprağın altından çıkaranlara ninnet borcumuzu nasıl ödeyebiliriz? Bunları söylerken üreten tüm ellere saygımı da ayrıca belirtmeliyim.
Selam, saygı ve sevgilerimle...