- 1232 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
ISIRILMAK NE Kİ. ÖLDÜRÜLENLER BİLE VAR.
Aşağı yukarı dünyanın bütün parlamentolarında karşıt görüşlü millet vekilleri arasında zaman zaman tansiyon yükselir ve bu yükselen tansiyon dolayısıyla yumruklaşmalar olur. Ancak ölüm olur mu işte bunu bilmiyorum. Ama Türkiye’de T.B.M.M Çatısı içinde ya da dışında milletvekili ölümlerine şahit olmuşuzdur maalesef.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, açılışından çok kısa bir süre sonra ilk milletvekili katli olayı ile karşılaşır 6 Mayıs 1920 Tarihinde. Öldürülen kişi Trabzon Milletvekili Eyübzade İzzet Bey ve Gümüşhane- Kelkit Milletvekili Ziya Beydir.
Eyübzade İzzet Bey çok çeşitli devlet görevleri yaptıktan sonra 1908-1918 Yılları arasında Osmanlı Meclis-i Mebusanında Trabzon Milletvekili olarak görev yapmış ancak Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra memleketi Trabzon’a geçerek burada Trabzon ve Havalisi Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin kurucuları arasına girmişi 23 Temmuz 1919 da Erzurum Kongresine Trabzon temsilcisi olarak katılmış ve Mustafa Kemal’in Kongre başkanlığına getirildiği o kongrede Erzurumlu Hoca Raif Efendi ile birlikte başkan yardımcılığına getirilmiştir. Ancak Kongrede alınan kararlar ile kalk ile Padişahın birbirinden uzaklaştırıldığını, bunun da kötü sonuçlar doğuracağını ileri sürdüğünden Mustafa Kemal ile ters düşmüş ve bu sebeple de Sivas Kongresine katılmamıştır.
T.B.M.M açıldıktan sonra her ilde yapılan seçimler sonucu Trabzon’dan milletvekili olarak seçilen İzzet Bey , 1 Mayıs 1920 de kendisi gibi millet vekili seçilen Faik Bey, Kadızade Recai Bey ve Gümüşhane Milletvekili Ziya bey ile Ankara’ya ulaşmak için yola çıkmışlar ancak yolları Balıkesirli Çerkes Çavuş adlı bir eşkıya ve grubu tarafından kesilmiş, ve kafiledekilerden Ziya Bey ve İzzet Bey öldürülmüştür.
Meclisin dışında cereyan eden bu ilk milletvekili katliamından kısa bir süre sonra yine meclisin dışında ve yine bir Trabzon milletvekilinin katledilişine şahit olmaktayız.
İkinci katliam Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey’in katlidir.
İzzet Bey gibi Ali Şükrü Bey de daha önce Meclis-i Mebusan üyesi idi. O da İzzet Bey gibi daha sonra Kuvay-i Milliye katıldı.TBMM açıldıktan sonra da Trabzon Milletvekili olarak T.B.M.M de yer aldı. İyi bir hatip olduğu için T.B.M.M tarafından halkın Milli Mücadeleye inanması ve aleyhte propagandalara kanmaması için düzenlenen ‘’İrşad Encümeni’’ içinde yer alarak şehir şehir, kasaba kasaba dolaştı.
Muhafazakar bir yapıya sahip olan Ali Şükrü Bey 1920 de T.B.M.M. den içki yasağı ( Men-i Müskirat ) Kanununun çıkması için canla başla çaba gösterdi ve bu kanunun meclisten çıkmasını sağladı.
Ali Şükrü Bey, Hariciyeci olmaması sebebiyle İsmet İnönü’nün Lozan’a gönderilmesini sert bir şekilde eleştirdiği gibi Lozan görüşmeleri ile ilgili olarak yabancı basın ve kaynakların ayrı şeyler söylediğini, İsmet Paşa’nın bazı hakikatleri milletten gizlediğini de söyler. Ama bu kadar değildir. Mustafa Kemal’in gazetesi denilen Hakimiyet-i Milliye Gazetesine karşı Tan adlı bir gazete çıkarır ve halifeliği canla başla savunan yazılar yazar bu gazetede. Bu arada Mustafa Kemal ile Meclis çatısı altında birbirlerinin üzerine yürüdükleri de iddia edilmiştir.
Oldukça gözükara ve pervasız bir insan olan Ali Şükrü Bey 1923 senesinde 26 Martı 27 Marta bağlayan gece birden ortadan kaybolur. Ailesinin durumu bildirmesi üzerine yapılan aramalar sonunda iki gün sonra cesedi Ankara yakınlarındaki Mühüye köyü civarlarında bulunur.
Katilin Topal Osman olduğu iddia edilse de bu konuda kesin bir şey söylenemez zira olaydan çok kısa süre sonra Topal Osman da öldürülür.
Meclis Çatısı altındaki ilk cinayet ise Deli Halit Paşa’nın katledilmesidir.
Daha önceki bir yazımda olayı uzun uzun anlattığım için bu konuya fazla girmeyeceğim.
İddialara göre emekliler için yapılacak bir kanun ile ilgili olarak Halit Paşa ( Karsıalan) ile Ali Çetinkaya arasında meclis salonunda başlayan münakaşa daha sonra meclis koridorlarına taşınır. Koridorda Halid Paşa, Ali Çetinkaya’ya silah doğrultur ancak vuramaz. Bunun üzerine boğuşmalar başlar ve işte bu boğuşma esnasında Rize Milletvekili Rauf Bey , Halit Paşa’yı tabanca ile vurur.
Halit Paşa vurulduktan beş gün sonra ölür. Ölmeden önce kendisini vuranın Rauf Bey olduğunu söyler ama Ali Çetinkaya ‘’ Ben vurdum. Olay bir nefsi müdafaa idi’’ der ve olay kayıtlara nefsi müdafaa olarak geçer. Ceza alan hiç kimse olmaz.
Halit Paşa’nın vurulma tarihi 9 Şubat, ölüm tarihi ise 14 Şubat 1925 dir..
Meclis çatısı altında işlenen bu cinayetin üzerinden seneler geçer. Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idam edilmelerini saymazsak 29 Mart 1989 Tarihine kadar TBMM Çatısı altında başka bir Milletvekili, ölümüne şahit olmuyoruz.
Meclis çatısı dışında ise 17 Nisan 1978 Tarihinde 13. Dönem Milletvekili ve öldürüldüğü tarihte Malatya Belediye Başkanı olan Hamit Fendoğlu örneği dışında hatırıma gelen başka örnek yok.
Malatya’da yaşanan 15-16 Şubat 1975 Olaylarında baş rollerde görülen Hamit Fendoğlu, 17 Nisan 1978 de kendisine gönderilen bombalı bir paketin patlaması sonucu hayatını kaybetti.
Bu arada seçilmiş bir milletvekili olmasa da 1971-1972 yıllarında başbakanlık görevi yüklenmiş olan Nihat Erim de 19 Temmuz 1980 de bir suikast sonucu öldürülmüştü meclis dışında.
Evet..Meclis çatısı altında işlenen ikinci cinayet 29 Mart 1978 Tarihinde gerçekleşti ve işin ilginci bu sefer ölen milletvekili bir kavgayı, hatta cinayeti önleyeyim derken kendisi ölmüştü.
Meclis çatısı altında kavgaya tutuşan milletvekilleri ANAP lı İdris Arıkan ve DYP den seçildiği halde o esnada bağımsız milletvekili olan Zeki Çeliker idi.
İddialara göre Çeliker ve Arıkan’ın münakaşa sebebi ise Çeliker’in Arıkan’a ‘’Gördün mü. Senin yüzünden 1000 oyla seçimi SHP ye kaptırdık’’ Diyerek Siirt ilinde kaybedilen belediye başkanlığının hesabını sormasıydı ( Çeliker’in yeğeni Belediye başkanı adayıydı)
Tartışma büyüyünce İdris Arıkan silahını çekti ve Zeki Çeliker’e doğrulttu. İşte o sırada bir başka milletvekili olan DYP li Abdürrezzak Ceylan araya girerek İdris Arıkan’ın elinden silahı almaya çalıştı ise de silahın ateş alması sunucu hayatını kaybetti. Bu olaydan sonra İdris Arıkan sadece 13 ay hapis yattı.
T.B.M.M Çatısı altındaki son cinayetin tarihi 31 Ocak 2001.
Bu tarihte Mecliste iktidar koltuğunda DSP , yardımcı pilot koltuğunda ise ANAP ve MHP Oturmaktadır.
İktidarda olanlar Meclis İçtüzük değişikliği için önerge vermişti ve bu önerge görüşülüyordu. Muhalafet durumunda olan FP ve DYP bu değişiklikler ile iktidarın, muhalefetin sesini kısmaya çalıştığını ileri sürüyordu. Tartışmalar oldukça alevlenmiş, hatta DYP li Kemer Genç’in konuşması üzerine meclis başkan vekili ara vermişti.
Oturum tekrar başladığında artık olay iyice çığırından çıktı ve MHP milletvekilleri Mehmet Kundakçı, İsmail Çevik, Cahit Tekelioğlu, Cumali Durmuş ile DYP Şanlıurfa milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu arasında müthiş bir yumruklaşma başladı. İşte bu yumruklaşma sırasında Fevzi Şıhanlıoğlu yere serildi.
Bunun üzerine Fevzi Şıhanlıoğlu, DYP Milletvekilleri Zeki Ertugay ve Mehmet Ali Yavuz tarafından kulise çıkarıldı. Daha önce by-pass ameliyatı da geçiren ve üç damarı değişen Şıhanlıoğlu fenalaştı. Şıhanlıoğlu’na DYP’li milletvekili Mehmet Ali Yavuz kalp ilacını verdi. Ancak Şıhanlıoğlu ilacı yutamadan kendinden geçti.
Durumunun gittikçe fenalaşması üzerine olay yerine gelen FP li doktor milletvekili Ali Gören olayın kalp krizi olduğunu anlayarak derhal ilk müdahaleyi yapmaya başlarken aynı anda olay yerine gelen bir diğer doktor Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı da doktorlar odasından kendisine çok acil entegrasyon cihazı getirilmesini istedi ve bu cihaz 2 dakika içinde geldi.
İki doktor ilk müdahaleleri yaparken 6 dakika içinde ambulans da geldi ama Fevzi Şıhanlıoğlu kurtarılamadı. Daha önce kalp ameliyatı olmuş olan milletvekili, yediği darbelerin tetiklediği bir kalp krizi sonucunda ölmüştü.
Olay yargıya intikal etti. Toplanan tüm deliller sonucunda Fevzi Şıhanlıoğlu’nu ölüme götüren yumruğun MHP İçel Milletvekili Cahit Tekelioğlu tarafından atıldığı tespit edildi ve mahkeme Tekelioğlu’nu ‘kastı aşan müessir fille adam öldürme’ suçundan mahkum etti. 2 yıl 9 ay 10 gün olan ağır hapis cezasını Yargıtay da onayınca Tekelioğlu’na cezaevine girdi ancak o da İdris Arıkan gibi sadece 13 ay 13 gün hapis yatıp çıktı.
Yani 12 Ocak 2016 da ayağının ısırıldığını iddia eden Muhammed Balta yatsın kalksın dua etsin. Beterin de beteri var…
RESİMLER
1- Eyübzade İzzet Bey
2- Ali Şükrü Bey
3- Ali Şükrü Bey
4- Halit Paşa ( Halit Kersıalan- Ya da Deli Halit )
5- Abdurrezzak Ceylan
6- Fevzi Şıhanlıoğlu
YORUMLAR
İşte bu misyonu edinmek hepimize düşmeli aslında. Unutmayı çok seven bir toplum olduğumuz için birilerinin bize geçmiş olanı biteni yeniden hatırlatması kadar değerli bir iş olamaz. Evet bu olayların bazılarımız hepsini bazılarımız bir kısmını biliyor yada hatırlıyor. Ama çoğumuz unuttuk. Teşekkür ederim hocam bir kez daha
Sevgilerimle..
Kıymetli hocam.Cumhuriyet tarihi boyunca çok önemli bir konu olan siyasi cinayetleri işlemişsiniz ki,bu cinayetlerin bir kısmına yaşam sürecimizde bizlerde tanık olduk zaten.Kaldı ki, Cumhuriyeti kuran kadroların birbirlerine suikast düzenledikleri ayan beyan bilinen şeyler, hem de o insanların çocuklarının ve torunlarının yazılı anılarında geçer bu gerçekler. Anlamadığım şey yorumcu dostların tepkisi oldu.Ne yani bu ülkede siyasi cinayetler yaşanmadı mı zannediyorlardı. Üstelik yanlız meclisle irtibatlı değildi gerçekleşen yargısız infazlar.. Cumhuriyetçiliğinden şüphe edilmeyecek ve bu ülkede siyonist çevrelerin pislikleriyle uğraşan Abdi ipekçi, Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu vs gibi aydınlar ve daha nicelerinin gıdıklandıkları için gülmekten mi öldüler sanılıyordu anlamadım ki,siz bu kadar önemli trajedilerden bahsetmişsiniz bu ısırılma olayı doğrumu değil mi kim kimi neresinden ısırmış oraya takılmışlar çok enteresan.
Saygı ve sevgilerimle.
Serhat BİNGÖL tarafından 1/17/2017 3:12:42 AM zamanında düzenlenmiştir.
Evet hocam!...
Trabzon'u, Trabzon'un Boztepe'sini bilenler,
Ali Şükrü Beyi de bilirler.
Orada,
Boztepe'nin tenha bir köşesinde,
şehrini kuş bakışı seyrederek uyumaktadır...
Ne zaman yolum oraya düşse,(Güzel bir sayfiye bölgesidir)
içim burkulur,
mezarı başında uzun süre kalırım.
Ne demeli?
Nur içinde yatsın.
Katledilmese idi,
hiç şüpheniz olmasın, Musul sınırlarımıza dahildi şimdi.
Gerçekten ilginç bir çalışma.
Özal ve Adnan Kahveci'yi de unutmamak gerek.
sami biberoğulları
Ben her kim olursa olsun bu şekilde kalleşçe öldürülen insanlara üzülürüm.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
bir şey soracaktım unutmuşum
doktor raporu neden almamış bay vekil, hayır eski yaraya da yeni yaradık diyecek bir ton tohtur bulabilirdi bay vekil. ilginç değil mi
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Suçlu zihniyet,suçlarını örtbas etmek için,her zaman,her devirde kunpaslara yalanlara sığınarak bir çıkış yolu,bir kurtuluş yönüne baş vurmuştur,bir zamanlarda kabataş olayı iftirası ile bir algı yaratmaya çalışmışlardı yüz kişi duraktaki türbanlı bir bayana tolu taciz tecavüze yeltendikleri söylenmişti sonraları aslı olmadığı itirafı gelmişti bu olayda böyle bizzat ısırılan bölgenin kaval kemiği olduğunu buranın ısırılma mümkün olmadığı bir çarpma yada tekme sonucu oluşan bir lezyon olduğu tıp çevrelerince yalan olduğu bilgi kirliliği yaratmak anayasanın özünü kamu oyundan gizlemek amaçlı olduğu takdire şayan bir eylem biçimi olduğu bilinmektedir sami hocam zatı alileriniz bilgelik ,araştırma bakımından saygın bir kişilik olmanıza rağmen bu bilgi kirliliğine alet olmanızdan üzüntü duyduğumu,tanıdığımız kadarıyla kendinize büyük haksızlık yaptığınızı düşünüyorum kabataş yalanı gibi buda bir gün aydınlandığı zaman ne yazacağınızı merak ediyorum Bir Cumhuriyet öğretmeninin bu anayasanın ülkeye ne getireceğini,neler götüreceğinizi yazmanızı beklerdim Cumhuriyete Mustafa Kemal Atatürke vefa ve vicdan borcumuzun olduğunu hatırlatarak
Saygıyla
sami biberoğulları
Değerli arkadaşım
Yazımı tekrar tekrar okudum.
Bir defa '' İddia edilmiştir'' bir defa '' İddia edilse de'' iki kez de '' İddialara göre'' Demişim.
Yana en çok bilinen ve delilleri olan olaylarda bile bir şüphe payı bırakmışım. Kesin bir yargıda bulunmamışım.
Son cümle de aynen bir iddiadır elbette.. Diğerlerini olduğu gibi kabul edip son cümleye takılmak biraz haksızlık değil mi bu yazara?
Yani basit bir mizahı alıp konuyu '' Ayağı ısırılmadığı kanıtlanınca ne diyeceksiniz bakalım'' Noktasına getirmek bunca mizah yazısı yazan ve bu özelliği ile tanınan bir yazara haksızlık gibi geldi bana.
Yine de yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Selam ve sevgiler.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Değerli hocam, bir türlü anlayamadığım şeylerden biridir bağıra çağıra tartışmak...
Halbuki öfkelendiğimizde, kendimizin ifade etmek istediği mesele paralize olur, artık karşımızdakini bağlayamayacak hale gelir...
Bu noktada "Bir aptalla tartışmayın, görenler hanginizin aptal olduğunu farketmeyebilir" sözünü kaydetmek zorundayız...
[Siz burada bile bundan az mı çektiniz, çekiyorsunuz...:)))]
Yani biz bu kültürü hâlâ yaratamadık...
["Eğitim şart!" diyenlerin kulakları çınlasın...:))]
Peki, nereye kadar?...
Sistem oturuncaya kadar...
Solculuk, sağcılık, Atatürkçülük, muhafazakarlık vs. nemalanma yolu olmaktan çıkıncaya kadar...
İşte o zaman kafaların arkasında gözetilen fırsatlar olmayacak konuşurken, fikir alış verişi yapılırken...
Hatta daha edepli, makul, mantıklı, sakin ve saygın olacağız...
Velhasılı, bu durumda, bu sağırlar dialoğunda olan yine şehitlere, gazilere oluyor aslında...
Yazık...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.