- 871 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİDİMUK
Anneannem tutumlu olmamız için sürekli bizleri uyarırdı. “Yamalı giymek ayıp değil, sökük gezmek ayıp” derdi. Söküğünü dikemeyen kadınlara düşman gözüyle bakardı. Ağzından: ”Erkeği var eden de kadındır, yok eden de kadındır” lafını düşürmezdi. Tam bir Osmanlı kadınıydı. Sabah ezanı uyanırdı. "Erken kalkan,kısmetini kapar" deyip kapı pencereyi açardı.
Abdest alırken suyu asla israf etmez, gıdım gıdım kullanırdı. Güz köye çıkmayınca helkilden buğdayı sattırmazdı. Ahırda sağılır hayvan olmayınca, memlekette kıtlık var sanırdı... Bir çıranın ateşiyle hem sobayı, hem gaz lambasını, hem de ocağı tutuşlardı. Ocağı asla söndürmez, ateşi küle gömerdi. “Bir kız sıçratmadan, takırdatmadan bulaşık yıkıyorsa, bastırın parayı alın babasından” diye konu komşuya akıl satardı. Yemeğe tuzu ”bidimuk”, çaya şekeri “bidimuk”,süt mayalarken “bidimuk” yoğurt katın diye ev halkını sürekli uyarırdı. Offf ya!...dediğimiz zaman: “Denizin suyu bile olsa, müsrif doymaz onunla” deyip mührünü basardı.
Nur içinde yat anneannem! Onca kalabalık nüfusuna rağmen bereket eksilmedi teknenden. Sayende “Kadın Paşası” oldum üç günlük gelinken…
Yazan: MEHPARE GÖKÇE