- 767 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Acılara katlanmamız, cesaretimizi artırır. Yaşama sevincimizi çoğaltır.
Acılara katlanmamız, cesaretimizi artırır. Yaşama sevincimizi çoğaltır.
Çünkü yaşadığımız hayat, bir çok engel ve tuzaklarla doludur. Hepsini engellememiz elbette ki mümkün değildir. Çünkü her aklın, bir başka akıl sahibiyle bir oyunu, kurulu bir tuzağı mutlaka vardır. Çünkü hayat böyle bir zemin üzerine kurulu, sürekli akıp giden bir şey. Onun için bize düşen görev, her düşüşten bir ders alıp tecrübe edinerek ayağa kalkıp, kaldığımız yerden yeniden hayata başlayıp yürüyüp gitmesini bilmemiz gerekir. Çünkü bizi yaratan Allah’ın bizden isteği de bu. Onun için O, her düşüp kalkışımızda bize bir hayat dersi verir.
Biz bu hayat derslerinden alıp çıkaracağımız sonuçlara göre, önümüzdeki yaşayacağımız zamanı daha doğru bir zeminde kullanıp, daha doğru bir istikamette giden bir yolun yolcusu olabilmemiz için aklımızın erdiğince, edindiğimiz tecrübeler doğrultusunda daha doğru plan ve projelendirmeler yapıp yaşayamaya devam etmeliyiz. Şunu unutmayalım ki ayağımıza taş değip, diken batmadan gidilen yol, bize bir şeyler kazandırsa da bizde kalıcı bir izi olmaz. Bize ders verip tecrübe kazandırmaz.
Onun için yılgınlık göstermeyip, yaşadığımız hayatın doğrularını artırıp yolumuza daha sağlıklı bir şekilde devam edebilmemiz için akıl ve yüreğimizin sesine daima kulak verip, cesaret göstermesini de bilip öğrenmeliyiz. Bu her zaman olacak bir şey değil. Ama olması gerektiğinde de olmalı. Çünkü içinde yaşadığımız dünyanın azı akıl, çoğu cesaret üzerine kuruludur. Onun için akıl bilip öğrenmenin, kalp eylem yapmanın merkezini oluşturur.
Çünkü cesaret insana ya görülmemiş bir talih, ya da tarih yazdırır.
Her şeye katlanıp yaşamak bize ya koca bir hayat bahşeder. Ya da küçücük bir kabir. Elbette ki hepimizin ilk amacı öncelikle hayatta kalıp, yaşamak olmalı. Sonra yaşadığımız hayattan ders alıp, doğrularını artırarak çoğaltmamız gerekir. Çünkü hayat, hatalarımızdan alınan dersler üzerine inşa edilir. Doğal olarak da insan hata yapmayıp, tuzağa düşmediğinde de güzel yaşayıp sevinip, mutlu olur.
Sevinç ve mutluluğunu paylaştığında da insan, insan olur.
10.01.2017
Cahit KARAÇ
YORUMLAR
Yorumlarınız çok hoş. Teşekkür ederim.
İnsan gücünün yetmediği bir konuda acı çekip, sabredip katlanarak gücüne güç katması, ona direnç katması, onu diğerlerine örnek etmez mi? Onu başarılı kılıp, sevindirmez mi? Ben bu duyguyu yaşadığım için yazdım. Yazılarımı okuyup beni tanımış olsanız, Bu söz size çok şey anlatır. Diye düşünüyorum. Yine de size çok teşekkür ederim.Selam, sevgi ve saygılar sunarım.
Yazının başlığındaki "mesaj" tavassufta da var bence.Çok anlamlı bulurum Niyazi Mısri'nin şu satırlarını:
-Dermen arar idim derdime/Derdim bana derman imiş.
Bu "melankoli" değil,öğretici bir anlayıştır sanırım.Hoştu yazınız,uyacak konuya da.
Bütün hayvanat ve nebatat belli milyarlarca yıldır düzgün bir kaidede yol alırken insanlık acayip bir hal aldı. Bu da beni Allah'ın ademoğlunu kendi haline bıraktığı düşüncesine yöneltiyor. Keyfi cinayetler, kendi cinsine yönelme hatta kendi türü dışındakiler de dahil bütün yaratılmışlara tecavüz etme, türlü entrikalar dışında sayabileceğim doğaya aykırı davranışları sergileyen yalnızca eşref-i mahlukat dediğimiz insan. Dünyaya bu açıdan bakınca, kişisel yoksunluklarını unutuyorsun, evet. Ama daha büyük acılarla yüzleşiyorsun. Büyük bir boşluk oluşuyor içinde. Bu çok hümanist ya da vegan olmakla alakalı bir durum değil. Belki burada tam anlatamayacağım. Ama bu da değişik ve ağır bir acıdır. Bununla mücadele de çok mümkün değildir. Allah'ın ipine sarılıyorsun. Fakat bir yandan "Neden hiç değilse çocukları korumuyorsun" sitemi içini kemiriyor. "Neden kötülüğü bu dünyada yapan cezasını da -hiç değilse bir kısmını- bu dünyada çekmiyor?"
"Öldürmeyen acı güçlendirir" önermesine de inanmıyorum ben. Öldürmeyen acı ıskalamıştır hepsi bu. Bir sonraki acı öldürebilir. Hiç bir acı öldürmese ecel sebebimiz olan finaldeki acı öldürecek bizi. Polyanna metodu artık çöktü. Yaşama sevincini henüz kaybetmemiş olanlar varsa onlara tavsiyem mağaralara sığınsınlar. Az insan az acı. "Olur mu, direnmek, sonraki nesil için mücadele etmek nerede kaldı? Gidişata dur denilebilir falan filan..." Belki de bu idealist insanlar sayesinde dünyanın ömrü uzadı. Ama neticede düzelen değişen hiçbir şey yok.
Keşke şu yazıdaki ruhun onda biri kadar pozitif olabilseydim.
Hastalığınıza üzüldüm. Rabbim dayanma gücü versin size. En azından hastalığa da pozitif bakabilecek bir yapınız var.
İçinizi kararttıysam peşinen kusura bakmayın diyorum. Konu hakkındaki düşüncelerim bunlardı. Saygılarımla.
Hangi acıyı çekersek yaşama sevincimiz artar merak ettim ? Belki de siz sağlam bir acı nasıl çekilir görmediniz. Varsayım tabi ki bu.. Kendi adıma diyorum ki acıların canı cehenneme .. Yaşama sevincime dair ne varsa o acılar süpürüp gitti...Tezinize katılmıyorum . Bu ruh durumunu en iyi anlayanlardan biri olarak yanıldığınızı söylemeliyim..
Sevgilerimle...
Cahit KARAÇ
Yazdığım konuların başlıkları, benim yazdığım güzel sözlerimden oluşmaktadır.
Yazdıklarımı okuyup yorum yapan yada beğenen tüm güzel insanlara buradan selam olsun.
Yanız şunu belirtmek istiyorum. Ben parkinson hastasıyım. Hastalığım her geçen gün artıyor.
Çok samimi söylüyorum. Yazarken, paylaşırken, çok sıkıntı çekiyorum. Maosa hakim olup, yazdığım metini silmeden yerine ekleyip, göndere tıklamam bazen on, onbeş dakikayı buluyor.
Bazen de siliniyor. Aramakla bulamayınca, yeniden yazıyorum. O zaman da duygu körelmesi oluyor.
O zamanda yazdığım yazıdan sonuç alamıyorum. Onun için yorumlarınıza cevap veremediğim için hepinizden özür diliyorum.
Sanmayın ki, burnum büyük. Benim burnum inanın hepinizinkinden küçük.Saygılar.
Doğru bir başlık ve konu olmuş.Osmanlı döneminde yaşayan Niyazi Mısri de bu cümleden olarak aynen şöyle der:
-Derman arar idim derdime,derdim bana derman imiş....