CÜZZAM VE TERÖRİZM
Hiç cüzzam hastalığını düşüneniz oldu mu ? Yada hiç cüzzamlı birini gören var mı ? İzmir’de burnumun dibinde yaşanan çılgınlıktan , Kahraman Fethi ,bizim Fethi, Şehit Fethi ,üç çocuk babası Fethi büyük bir felaketi önlemek için hayatından olduktan sonra beynim kendisini beklemeye aldı .
Şimdi bunun Cüzzamla alakası ne diyeceksiniz . Bugün insanlığın vahşice bir çılgınlığın içinde olma sebebinin bir virüs yada bakteri olabileceğini düşündüm. Bir zamanlar yüzlerce insanın oldukça kötü bir şekilde ölmesine neden olan ‘’Hansen’’ Basili nin neden olduğu Lepra gibi çılgınca yayılan bir salgın var. Biz insanlık olarak hala bunun bulaşıcı olduğunu kabul etmemekte ısrar ediyoruz. Tıpkı Lepra’ nın korkulan ama bulaşıcı olduğunu uzun süre anlayamayan insanlar gibiyiz.
İnternet ortamında okuduğum bir paylaşım ise tüm bunları düşünmeme neden oldu . Bir bayan ‘’İzmir’ de neden patlama olmuyor’’ diye sormuş . Kendisi gibi virüsten etkilenmiş bazıları da Gavur olduğumuzu , it iti ısırmaz tabiri ile teröristlerle eş değer olduğumuzu vurgulamışlar. Ülkenin üçüncü büyük kenti İzmir ,Egenin incisi İzmir, Medeniyeti temsil eden İzmir ve içinde yaşayan binlerce günahsız bizler …. Ölmeliyiz hepimiz .. Çünkü bir bayan biz bir patlamaya kurban gidersek mutlu olacak. Çünkü biz bir Şehir dolusu insan beş para etmez ‘’GAVUR’’ larız. Bizler çoluk çocuk, genç yaşlı hepimiz ölmeyi fazlasıyla hak ediyoruz. Terör saldırıları bulaşıcı bir virüs ve tüm insanlık tehdit altındadır. Ancak bazılarımızın sığlığı içler acısı. Terör çığ gibi bulaşmaya devam ediyor ve biz neyle karşı karşıya olduğumuzu hala anlamış değiliz.
İşte Cüzzam da böyle bir şey arkadaşlar. Aslında M.Ö yıllara dayanan bir geçmişi olmasına rağmen tam tanımlamamıştır. Haçlı seferleri yani yine bir savaş nedeniyle alevlenmiş ve oldukça yıkıcı kayıplara neden olmuştur. İnsanlar başa çıkamadıkları bu hastalığa yakalanan herkesi lanetli olarak görmüşlerdir. Onları önce dışlamışlardır. Sonraları insanoğlu vahşi dişlerini bir kez daha gösterip bu hasta insanları canlı canlı yakmışlardır. Aslında yakmak hastalığın yayılmasına önlem olması açısından uygun düşmüşse de insanlık dışı bir uygulamadır. Kaldı ki bu uygulama yayılmayı ortadan kaldırmak için değil lanetli ruhları cezalandırmak için yapılmıştır. Biz de sadece lanetliyoruz ve üzülüyoruz. Ancak nasıl tedavi olacağımızı hala bilen yok. Terör masum canları yok etmeye devam ediyor.
Lepra hastalığı etkeni vücuda girdikten sonra belirtilerin ortaya çıkması 2 ila 20 yıl arasında bağışıklık sistemine bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Bir teröristin ya da vatan hainin son halini alması da neredeyse bu sürelerde oluşur. Zehir vücuda girmeye başladıktan sonra kişinin ruhsal olarak en savunmasız anında net bir şekilde ortaya çıkar. Asla milli duygularla, vatan sevgisiyle yetişmiş bir çocuk 20 yaşına geldiğinde terörist olarak karşımıza çıkmaz. Zehir salınımı çocuk yaşta verilmeye başlanmıştır. Çevresel etkenlerle birlikte kişi yoğrulup bir teröriste dönüştürülür. Cüzzam etkeni de sinsi sinsi yayılır ve bağışıklık sistemi çöktüğü anda deri ve sinirleri etkilemeye başlayarak ciddi organ kayıplarına ve ölümlere neden olan tehlikeli bir hal alır.
Lepra iki ana tip ve iki ara tip olarak gruplara ayrılır. Şimdi açıkladığımda terörist ve destekçilerine ne kadar benzediğine şaşıracaksınız :
Lepramatöz Tip Cüzzam: En ağır tabloların görüldüğü tiptir. Organ kayıplarının görüldüğü , Bağışıklık sisteminin tamamen yok olduğu , meme başı , yüz, ense ve üreme organlarının tutulduğu bir tiptir. Kırmızı lekelerin oluştuğu bölgelerde zamanla duyu kaybı oluşur. İç organ kayıpları da yaşanır. Deride tutulan bölgeler tedavi olsa bile mutlaka kalıcı bir iz bırakır. Özetle böyledir.
Şimdi Teröriste bakalım : En ağır tabloları duyu kayıpları yaşamış , beyin ve kalp başta olmak üzere organ hasarlarının yanı sıra ruhsal bağışıklığının tamamen çöktüğü insan vasfından uzaklaşmış kişilerdir. Yaşadıkları duyu kaybı öyle derindir ki bir kişi tek başına bir silahla onlarca insanı katledip elini kolunu sallayarak olay yerinden ayrılabilir. Yada kendi canını bile hiçe sayacak derece uyuşup canlı bomba olabilir. Ellerinde roket atarlarla devlet dairelerine saldırıp katliam yapmayı hedefleyebilirler. Orada öldürdükleri yada öldürmeyi düşündükleri insanlar için vicdanı bir sorumluluk hissetmezler. Bu kişiler pişman olduklarını söyleyip bir takım yasalardan faydalansalar da illaki kalıcı hasarlar meydana gelmiş olan insanlıkları yüzünden asla bizler gibi davranamazlar. Kendileri aktif olarak eylemlere katılmasalar bile mutlaka sempatizan olarak kalırlar yada maddi ,manevi destek verirler.
Tüberküloit Tip Cüzzam : Çoğunlukla çevresel sinir sistemini etkileyen bir tiptir. Yüz felci görülebilir. Deri de bazı bölgelerde kahverengi lekeler görülebilir. El kaslarındaki hasarlar sonucu eller pençe görünümünü alır. Ter bezleri kuruduğundan deri zaman içinde dökülür.
Şimdi Teröriste bakalım: Çoğunlukla çevresel etkenlerle insani değerlerini yitirmişlerdir. Ailesel etkenler onların daha ağır tablolarda görülmesini engellemiştir. Çocuklarına sahip çıkan ebeveynler bu tipteki terör destekçilerinin topluma kazandırılmasına yardımcı olabilirler. Vücudun bağışıklık sistemi gibi etkili olan aile bu terör belasına çocuğunu kaptırmamak için yeterince savaşırsa bazı hasarlar alınsa da normal insan vasfına dönüştürülebilirler. Ter bezleri gibi duyguları kurumuş olan bu insanlar toplum arasında olsalar da aldıkları lokal provokasyon hasarları yüzünden duyuları pul pul dökülüp en azından sempatizan hasarlı olarak yaşarlar. Yüz felci geçirmiş Cüzzamlı gibi ruh felci geçiren bu kişiler ölen masum insanlar için bir türlü üzülemezler.
Borderline Tipi Cüzzam : Lepramatöz ve tüberküloit tip arasında kalmıştır. Gelişim olarak zaman içinde bir tipe daha yakın olur ve ilerler.
Şimdi Teröriste bakalım: İnsan öldürmek ve öldürenleri desteklemek arasında bir yerlerde gidip gelir . Zaman içinde yaşadıkları, çevresel etkenler, ailesel etkenler sonucunda bir yöne doğru gelişim gösterir.
İndetermine Tip Cüzzam : Genellikle tek bir leke şeklinde gelişir ve bu leke de his kaybı da görülür. Bu leke etrafına doğru yayılabilir yada ortası iyileşebilir.
Şimdi Teröriste bakalım: Genellikle az duygusal hasarlı olan bu kişiler eğer zamanında topluma kazandırılabilirse iyileşebilirler. İnsani davranışlar sergileyebilirler. Ancak aile ve toplum üzerine düşeni yerine getirmezse hem kendisine hem de çevresine zararlı bireyler olarak karşımıza çıkarlar.
Sonuç olarak bireysel değil toplumsal zararlar görmezden geldiklerimiz yüzünden başımıza gelmiştir. Bomba bizde patladı sizde patlayın . Neden patlamadılar hala ? İşte bu yaklaşımların tamamı hasar görmüş ruhların güncelidir. Bireysel değil de toplumsal bakış açılarını yakaladığımız zaman terör denilen beladan kurtulmanın kapısını aralayabiliriz.
En son sözüm ise bir İzmir li olmaktan ve Atatürk’ün torunu olmaktan dolayı gururluyum. Bizler İzmir’ de bir felaket yaşanmadan önce de her terör kurbanı sivil ,asker ve polis için gözyaşı döktük. İşte Kemal’in itleri dediğiniz bizler Mustafa Kelam Atatürk’ü anlayıp fikirlerini yaşam biçimimiz haline getirdiğimiz için ölen her insan için üzülmeyi biliyoruz. İnsanları dindar, dinsiz, doğulu batılı diye ayırmadığımız için türbanlı yada şortlu tüm bayanlar şehrimizde özgürce yaşarlar. İnsanlar isterlerse barlarda içerler isterlerse ibadethanelerde dini görevlerini yerine getirirler. Asla insan yaşamını tenkit eden aşırılıkların yaşanmadığı şehrimizde herkes barış içinde yaşar. İşte İzmirli olmak bu sebeple bir yaşam biçimidir. Tüm diğer illerde yaşayan insanlara Atatürkçü kafalar nasip etmesini dilerim . Zira Atatürk bir büst den çok daha fazlasıdır. Bunu anladığınız da demokrasi ve özgürlük ne kadar değerli anlayacaksınız.
Yukarı hitap ettiğim kitlenin kendilerine seslendiğimi anlayabilecek kapasitede olmasını diliyorum . Zira yazdıklarımın boşuna olması üzücü olurdu.
Sevgilerimle….
Deniz….
YORUMLAR
Merhaba...Yazı ilginç olmuş! Tabi ki İzmirli de...Ve cüzzam:Yıllar önce çalıştığım bölge haritası elimi verilmişti,baktım bazı köyler "kırmızı noktalı" idiler.Bu ne diye sordum.Köylerin bu hastalıkla uğraştığı söylenmişti.Bir an onu hatırladım.
"Gavur İzmir" konusu çok polemik edilen bir kavram ancak "tarihi" arka planına baktığımızda bir "aidiyet" duygusu olup,daha çok Türklerin kullandığı bir sıfat olarak biliyorum,yoksa günümüzdeki "gavurlukla" ilgili değil bu niteleme,bir inancı anlatmak istemiştir hepsi o.Karataş'ta Museviler,Alsancak'ta Hrıstiyanlar,bazı bölgelerde de "Levanteler"i anlatmak içindi.
İyi günler dileğimle.
yazıyı okudum. bugünümü ona (ezgi) ayırdım galiba.
terörü herkes biliyor.
ve kanıksadık galiba.
ama cüzzam?
o çaresiz bir hastalıkmış eskiden. yakalananlar tecrit edilirmiş mikrobu başkasına bulaştırmasın diye.
bu hastalığın mücadelesini de ablam Türkan Saylan'dan biliriz.
özetlemek gerekirse yorumlara yazılan cevaplarda buna dair bilgileri görüyoruz. kim yazmış bunları?
tabii ki yazının sahibi.
terörü nereden biliyor o?
çok basit; yaşıyor çünkü birebir.
ya cüzzamı?
okumuştur bir yerlerden. aktarıyordur.
"suç üstü yakalandın" demek isterdim ama kendisi doktormuş. pardon...
Ilginç bir yazı olmuş Sevgili Deniz,
ülkemizin son yıllardaki en büyük sıkıntısı da bu değil mi zaten?
ötekileştirme
Oysa bu topraklardan
Bir Mevlana geçmisti "ne olursan ol yine gel"
diyen
Bir Yunus geçmişti "yaradilanı severim yaradandan ötürü"diyen
Sevdalısı fa çok bu toprakların
haini de kalleşı de
Fethi Sekin gibi yiğitleri de.
geçen sene bir ozana rastlamıştı Turkiye
Lakin tuketici toplumu olduğumuz için onu da tuketip bitirdik hemen. Oysa ne guzel anlatmışti bizi değil mi?
BEN ANADOLU'YUM
Bir yanımdan şafak sökerken bir baştan bir başa,
Her gün selam veriyor güneş kurda kuşa.
Dört mevsim bir yaşarım, yok cihanda böyle eş, akşam sefasından ufuklardan batıyor Güneş.
İşte ben Anadolu'yum, yiğidim çatıktır kaşım,
Bir babanın öz oğluyum, yedi kardaşım.
Yedi oğlum var biri Aras'tır, bir ucunda serhat,
Bir kızım var Dicle'dir, bir oğlum var Fırat,
İki ikizim var Seyhan, Ceyhan kıskançlık verirler yada,
Her nesneye can verilir, yeşil Çukurova'da.
Bir oğlum var, uzun boyludur rengi kızıl ya,
Bir kızım vardır, kaşları hilaldir adı Sakarya.
İşte benim ben, ben Anadolu'yum.
Ben Türküm, Kürdüm, Zazayım, Lazım, Çerkezim, Dadaşım
Dedik ya bir babanın öz oğluyum, yedi kardaşım
Ben Karadeniz'de Lazım Hazar denizinde Ahbazım,
Bir elimde kemençe bir elimde sazım.
İşte benim ben, ben Anadolu'yum.
Ağrı Dağında güvercinim.
Bitlis'te Ahlat, Van'da Gevaş'ım
Ben Bingöl dağların da çobanım, Muş ile kardaşım.
Hakkâri'de Ahmed-i Hani, Feqiye Teyran'a kuşum,
Ben Cizre yollarında Mem-u Zin ile yoldaşım.
Batman da petrol, Diyarbakır ovasında pamuk, Melik Ahmet dükkanında kumaşım.
Siirt'te Koçero, Mardin'de Süryani Antep'te Şahin, Urfa'da Halil-ul Rahman sofrasında aşım.
Ben Erzincan'da Terzi Baba Elâzığ'da Gagoşum.
Ben Munzur'da Alevi, Sivas'ta Kızılbaşım.
İşte benim ben, ben Anadolu'yum.
Ben Hatay da Arap'ım Habib-i Neccar'a yandaşım,
Ben Malatya, Adıyaman, ben Maraş'ım,
Ben Kayseri, Kırşehir, Kırıkkale, eğilmez başım.
Ben Yozgat, Tokat, Ankara vatan duvarında taşım.
Adana, Antalya, İzmir, Bursa'dan hoşum,
Sakarya, İzmit, İstanbul aşkıylan sarhoşum,
Egede efe Trakya'da Roman Marmara'da Mamoş'um,
Ben Yurtta Sulh Cihanda Barışım,
Ben Kur'an-ı Kerim in ışığında çağdaşım,
Ben Anadolu erenleri Mevlana, Yunus, Hacı Bektaş'ım
Ey sevgili kendine gel ,sen bensin ben sizim.
Çanakkale'de yatan binlerce kefensizim.
Beni benden ayırmak ne mümkün, aynı bedenim, aynı kemiğim, aynı tırnağım, aynı dişim.
Ben anayım, ben babayım, ben dayı, yeğenim, ben eşim.
Ya Rabbi sana arzu niyazım var ayırma beni haktan.
Ya rab koru beni düşmanlardan dış mihraklardan.
Otuz beş yıldır ne baharım var ne yazım, mevsimde kışım.
Ben üzgünüm, ben kırgınım, ben ağlayan gözlerde yaşım.
Ben Gürhan'ım, garip ozanım, bu topraklarda vatandaşım.
..
Ne guzel anlatmıştı bizi.
Bir butun olarak guzeliz biz
Bolük pörçuk olarak değil.
Iste bunu hedef almış hainler
Bol parcala modeli
benim dusuncemden degilsen kötusün deyip
Kul hakkına girenler
Herkes cehennemine odun taşımak derdinde sanki.
Kusuruma bakma yazın biraz fazla dokundu yaramiza. Uzattim gittim soyleyeceklerimi
Sevgimi birakıp çıkayim bari:))
Hansen (cüzzam) hastalığı nasıl bulaşır?
1. Hastalık bir bacterium olan damlacık enfeksiyonu ve burun salgısından yayılan Mycobacterium Leprae’den kaynaklanır.
2. Lepra basilinin tek rezervuarı insandır.
3. Lepra’nın bulaşma yolu; enfeksiyon bulaşmış kişinin bulaştırıcılığına, başka bireyler ile yakın temasına, yakın temasın sıklığına ve süresine bağlıdır.
4. Hastalık çok yavaş ve sinsi ilerlediği için, basille temasın ne zaman ve ne şekilde olduğunun belirlenmesi oldukça güçtür.
5. Lepra hastalığı genellikle doğuştan yatkın olan kişilere daha kolay bulaşır.
6. Endemik bölgelerde hastalık genellikle çocuklarda görülür, ancak hastalığın kuluçka süresi 2-7-20 yıl kadar uzun olabildiği için hastalığın belirtileri erişkin yaşlarda ortaya çıkmaya başlar.
7. Lepra enfeksiyonuna karşı yetişkinlerin çoğunlukla doğal direnci vardır. Yapılan çalışmalarda erişkin gönüllülere enfeksiyon bulaştırılamamıştır.
8. Şimdiye kadar lepralı hastalar ile uğraşan sağlık görevlileri arasında hastalığa yakalanan vaka olduğu bilinmemektedir.
9. Evli eşler arasında hasta eşten sağlıklı eşe Hansen hastalığının geçme oranı % 5 civarındadır.
10. Özellikle lepramatöz lepralı vakalarda burun, ağız, boğaz mukozasında ve deride yüksek miktarda lepra basili bulunmaktadır, bu nedenle hapşırık, aksırık ve öksürme gibi yollarla bu tip lepra hastalığının solunum yoluyla bulaşma riski vardır.
11. Lepra basilleri derinin derin tabakası olan dermaya yerleştikleri için deri yoluyla bulaşım olmaz.
12. Lepra basili plasentadan geçmediği için anne karnındaki bebeğe Hansen hastalığı bulaşmaz fakat lepralı annelerin çocukları düşük kilolu doğar ve büyümeleri yavaş olur. Ayrıca lepra enfeksiyonu anne sütünden çocuğa geçebilir.
13. Hastalığın tedavisi başladıktan birkaç hafta sonra basiller parçalanır ve bulaşma riski kalmaz.
14. Tedavisi başlamış ve birkaç haftayı tamamlamış hastaların kimseye zararı olmaz fakat yıllarca tedavisi yapılmamış bir hastanın yanında yaşayan kişilerin ve özellikle de çocukların bu hastalığı enfekte kişiden alma riski yüksektir.
Biraz ironik bir dil ile yazılmış eleştirel şu gibi nehir gibi akan bir yazı. Cuzzam ve terör güzel bir benzetme. İzmir favori şehirlerimden birisi.
Anekdotkarla bezenmiş bu yazı bir çok gerçeği de gün yüzüne çıkarmış.
Yürekten tebrik ederim. Kutlarım sizi.
Sevgiler, saygılar, selamlar.
Den(iz)
Sevgilerimle..
Dünyanın en ücra köşesinde bile bir mazlumun canı yanıyor, bir masum katlediliyorsa; buna üzülmeyen ne Müslümandır nede Hiristiyan…
Türkiye’de herhangi bir şehri; Gavur şehri diye ayıran veya Yobaz memleketi diye ayıran da ne dindardır, nede laiktir…
Böylesine birlik beraberlik içinde olmamız gereken bir ortamda, birileri Reinada yapılan katliama; yaşam tarzından dem vuruyor, İzmir’de neden bomba patlamıyor diyorsa… Bu kansızlar bizleri çatıştırmak için kiralanmış piyonlardır.
Mustafa Kemalin itleri cümlesini Sırrı Sakık denilen pkk aşığı kullanmıştı. Asıl düşmanlarımız ellerini ovuşturarak göbeğini kaşıyarak bizim birbirimize girmemiz için her yolu denerken, aklı selim davranıp bu aşağılık tezgaha düşmeyelim.
Bizler ki; yol üzerinde yeni doğurmuş bir köpeği rahatsız etmemek için; on bin kişilik bir ordunun yolunu değiştiren bir Peygamberin ümmetiyiz. Değil bir insan, yaralı bir kuşa bile üzülen merhametli bir milletiz. İçimizdeki kiralık maşaların gazına gelmeyelim.
Oyy İzmir nasıl özledim Kemeraltı’nın kalabalığını, Varyantın kıvrım kıvrım yolunu..
Tebrikler
Den(iz)
Sevgilerimle..
Sevgili Deniz.
Sayende oldukça tıbbi bilgi edindim ama işin doğrusu ben de cüzzamı bulaşıcı bir hastalık değil olarak biliyordum.
Cüzzam ile terör ve terörist arasındaki benzetmeler oldukça güzeldi. O bakımdan da yazın takdire şayan olmuş.
Ancak...
İzmir'de niçin bomba patlamıyor? Diye soran gerizekalı için üzülmeye, o ve onun gibiler için kalem oynatmaya bile değmez bence. Çünkü o vatandaş İzmir'de patlayacak bir bombanın kendi kafasında olan insanları da öldürebileceğini hiç hesaba bile katmamış ki sen de belirtmişsin İzmir'de her görüşten ve inançtan insanın rahatça yaşadığını.
Bu günlerde bu tür paylaşımları daha sık göreceğiz maalesef. Maksat insanımızı birbirine düşürmek...
Birileri çıkıp Böyle bir saçmalık paylaşacak, bir başkası çıkıp Reina katliamında ölenler için oh olsun diyecek, bir başkası askerimizin El Babta ne işi var diyecek..Kısaca herkes bir şeyler diyecek...
Yapılacak şey ne peki?
Mevlananın dediği gibi '' Her söze verilecek bir cevabım var ama önce söze söze bakarım söz müdür, sonra söyleyene bakarım adam mıdır?''
Söylenen şey söz değilse, söyleyen de adam değilse bence hiiiç gerek yok.
Selam ve sevgilerimle.
Den(iz)
Cüzzamın bulaşma kaynağı sadece insandır. Basil hasta vücudundan dışarıya yara salgıları ve özellikle burun salgısı ile çıkar ve etrafa yayılır. İnsanlar arasındaki bulaşmanın nasıl olduğu kesin olarak bilinmemekle beraber bunun daha çok sıkı temasla olduğu ve bu temasın uzun süre devamının gerekli bulunduğu düşünülmektedir. Hastalığa duyarlılık 3-5 yaşlarında daha fazladır.
Diğer konuya gelince aslında bahsi geçen bayan temsilidir. Mesele onun gibi düşünen pek çoklarının olmasıdır. Beni asıl düşündüren bu zaten. Yazımın sonunda da çoğul olarak hitap ettiğimi görmüşsünüzdür.
Katkınız için teşekkür ederim..
Sevgilerimle..
teror yada terorist tanimlamalarin, bunu hastalikla bagdastirman hastaligin ilerleme safhalari ve belirtilerini irdelemen guzeldi. iyi bir calisma diyebiliriz miyiz, deriz demesine de eksikler var hastaligin tanimi ile ilgili olarak. cuzzam bulasici degildir. buyuk kisilere bulasmis olmasi ile ilgili dunya ustunde tek bir ornek bile yoktur. buna karsin hasta yakinlari icinde eger varsa sadece cocuklara onleyici tedavi uygulanir.
tabi bu tespite dayanipda yaziyi es gecmek dogru birsey degil. yazinin basinda ismini gecirdigin polise, yani gercek halk kahramanina selam olsun..
Den(iz)
Ben İzmir'e bir kez geldim, bir hafta on gün kaldım. İnanın şehrin güzelliği filan pek dikkatimi çekmedi. Sokaktaki, otobüsteki, minibüsteki, metrodaki insanların davranışları dikkatimi çekti. Medeniyet bu olmalı dedim. Ben Elazığlıyım.
Aslında İzmir'in her kesimden insanı uygar sanki. Örtülüsü, açığı, Kürdü. Aliağa'da insanlar geçmiş belediye başkanlarından şikayetçi idi. Zaten İzmir'in kötü yani şehirleşme diye bir şey yok. Şehrin ortasında iki tane kule yükseliyor, nereye gitsen onlar gözüküyor.
Bahsettiğiniz o paylaşımı ben de gördüm. Bu ülkede zihniyet değişmediği müddetçe işlerin yoluna girmesi zor. Sosyal medyada sırf iktidarı eleştirdi diye kafasız insanlar, siber suçlar a ihbar ediyor. Ama nasıl bir şey ise onların şiddet yüklü paylaşımlarını kimse şikayet etmiyor, gündeme gelmiyor.
Den(iz)
Sevgilerimle...