- 794 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ERKEKLER AĞLAMAZ
BAKKAL TAHİR
ERKEKLER AĞLAMAZ
Araba karakolun önünde durdu.Önce komutan, sonra jandarmalar ve en sonunda da Bakkal Tahir indi.Tahir etrafına bakındı.Güneş battı batmanın arasında.Akşam güneşi dağları, ovaları kızıla boyamıştı.Gözü karakolun önünde göndere çekili bayrağa takıldı.Hafif esen yelde nazlı nazlı dalgalanıyordu.Komutanın , jandarmaların ve kendisinin gölgelerine baktı.Ne kadar uzun diye geçirdi içinden. Karakola doğru birlikte yürüdüler.
Öde karakol komutanı ,arkasında jandarmaların arasında Bakkal Tahir karakolun avlu kapısından içeriye girdiler. Nöbet tutan er komutanına selam durdu.Karakolun içine girince komutan odasına geçti.Kapısını kapattı.Bakkal Tahir ve iki jandarma eri koridorda komutanı beklediler.Bir süre sonra komutan askerin birirnin odasına gelmesini emretti.
Jandarma kapıyı hafifce tıklattı.Açıp içeriye girerek :
-Emredin komutanım! Dedi.
-Tahir bu gece bizim misafirirmiz olacak.Gerekeni yapın.
-Emredersininz komutanım! Deyip selam verek kapıyı usulca kapattı.
Jandarma Bakkal Tahire dönerek:
-Buyurun diyerek misafir odasının kapısını açtı.
Krakolun misafir odası; tek pencereli,demir sürgülü , kapısından bakılınca içerisi görülebilen küçük bir odaydı. İçeride bir tahta divan ve üzerinde bir battaniye katlanmış olarak dururyordu. Bakkal Tahir sessizce içeriye girip tahta divana oturdu.Janadarma demir sürgülü kapıyı kapattı. Sürgüsünü çekip kilitledi.Bakkal Tahir bir süre sonra yerinden kalktı.Pencereye yaslandı. Güneşin son işıklarının kızıla boyadığı tepelere doğru baktı.Bu gece burdayım nasıl olsa.Sabaha Allah kerim diye iç geçirdi.Bir süre daha pencereden görebildiği kadarıyla uçan serçelerin cıvıltılarını,yükseklerdeki siyah karga seslerini dinledi. Akşam üzeri köye dönen koyun sürürlerinin melemeleri , büyüyk baş hayvanların bağırtıları,eşeklerin anırma seslerine kulak verdi.Zayıf da olsa insan sesleri de duyuluyordu.Fakat pek anlaşılmıyordu ne söyledikleri.Sanki akşam korosu gibiydi. Kendi köyünde de böyle olurdu akşam üzeri tarladan dönüşler.
Tahta divana tekrar oturdu.Gözlerini kapadı.Birden karakola girerken karakolun önündeki bayrak diregi ve dalgalanan Türk bayrağı’nı anımsadı.Bayragım,bayaragım diye diye ilkokulda okuduğu bayragım şiiririnin bazı mısraları aklına gelmeye başladı.Kendi kendine hatırladığı mısraları okudu içinden.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.
Zihnini zorladı.Fakat bir türlü şiirin diger dörtlüklerini hatırlayamıyordu .Kendi kendine bu dörtlügü tekrarlayıp durdu.İlkokul öğretmeni hem dördüncü hemde beşinci sınıfta Yirmi Üç Nisan Bayram’ında bu şiiri okutmuştu.Tahirde gür sesiyle ve duygu yüklü okuyuyşu ile köylülerinden büyük alkış almıştı. Fakat şimdi okuduğu şiirin tamamını hatırlayamıyordu.Gerçi aradan kırk yıldan fazla zaman geçmişti. Olsun yinede hatırlamalıydım diye hayıflanıp dururken: Demir kapının sürgüsünün kilidinin açıldığını duydu.Kalkıp kapıya yöneldi.
Kapıda iki asker vardı.Biri kapıyı açarken, bir diger asker elinde ki yemek tepsisini açılan kapıdan Bakkal Tahire uzattı.
-Yemek getirdik Tahir amca dedi.
Bakkal Tahir yemek tepsisini alıp divanın üzerine koydu.
-Sağ ol yegenim dedi.Tepsiye baktı. Tepside taze fasülye, pirirnç pilavı, yogurt , helva,su ve ekmek vardı.
-Bu yemek çok fazla delikanlı dedi. Bakkal Tahir.
-Ye ! Tahir amca. Daha çok var. Karavanamız büyük.Askerle Bakkal Tahir göz göze geldiler. Bir birlerine bakıştılar.Sanki bir göz aşinalığı, bir yerden tanışıklıkları varmış gibi. Her ikisinde de görülmeyen bir sevgi seli aktı aralarında.Bir birlerine tekrar bakıştılar.Aynı duyguları tekrar hissetiler.
-Asker bir şeye ihtiyacın olursa kapının demirirni tıklat amca deyip ayrıldı.Fakat içindeki bu sevecenligin bu görünmez duygunun etkisinde kalmıştı. Kendi kendine nerden tanırım canım. Ben Şırnak’lıyım o İzmir’li diye düşündü.Fakat bu kadar sevecenliğin olmasına da şaşırmıştı.
Karakolda görevli askerler yemeklerini yediler. Mutfak görevlileri mutfagı düzenlediler.Önceden belirlenmiş nöbetciler de görev yerlerine dağıldılar.
Askerlerden biri:
-Bu amcanın ne suçu varmış acaba?Diye sordu diğerlerine. Getiren askerlere sordular onlarda bir şey bilmiyoruz dediler.
- Askerin biri:
-Bir kadın küpesinin teki bulunmuş dükkanında dedi.Diğeri hemen atıldı:
-Vayyyy! Hovarda dayım benim.Belliydi dedi.
Bir diğeri:
- Günahını alma adamın yaşı babamız yaşından büyük” diye söyledi.
Bir diğer asker:
- Hovardalık erkekliğin şanındandır oğlum dedi.Bir tıkırtı duydu askerler.Bakkal Tahir yemegini yemiş tepsiyi almalarını istiyordu.Askerlerden biri gidip tepsiyi ve boş tabakları alırken Bakkal Tahir:
- Teşekkür ederim gençler.Karavananıza ben de ortak oldum bu akşam dedi.
Asker:
-Bir şey değil amaca. Ne önemi var ,hepimiz insanız dedi.
Karakol komutanının evi karakolun doğusunda karakola ikiyüz metre uzaklıktaydı. Olağan üstü bir durum olmaz ise gece karakola gelmezdi.Fakat bazen kontrol için geç saatler de de olsa gelirdi. Askerlerin nöbet yerlerinde olduğunu gördükten sonra tekrar evine dönerdi.
Nöbeti olmayan askerler yemek sonrası çay demlediler.Birlikte çay içmek için yemek götüren askeri Bakkal Tahir’i getirmesi için gönderdiler.Asker demir kapının kilidini açtı.
- Amca gel çay içelim diye Bakkal Tahir’i diğer askerlerin odasına götürdü.Bakkal Tahir odadaki askerlerle tek tek tokalaştı.Gösterilen sandalyaye yavaşca oturdu.Birbirlerinin hatırını sordular.Koyu bir sohbete daldılar.Askerler merak etme amca hepsi geçer diye teselli ettiler.Çay dolu bardağı önüne koyup şeker uzattılar.
Bakkal Tahir odanın içini ve askerleri tek tek süzdü.Etrafına bakındı.
-Hepiniz sağ olun gençler. Teşekkür ederim gösterdiğiniz ilgiye dedi.Kendisine yemek getiren uzun boylu, ince yapılı, esmer benizli askeri daha bir dikkatle süzüyordu.İçinden bu benim askerlik yaptığım Şırnak’tan olmasın? Diye hem çayını içiyor, hem de kendi kendine düşünüyordu.Çünkü orada bir buçuk yıl askerlik yapmış,oranın halkı ile ekmegini suyunu paylaşmış,havasını solumuştu.
Beraber odaya geldiği askere bakarak:
- Delikanlı sen Şırnak’lı mısın? diye sordu.
Odadaki askerler hayratle.
- Nereden bildin amca? Diye hep bir ağızdan sordular.
-Bilmez miyim? Bir buçuk yılımı orada o insanların arasında geçirdim.Bende sizin gibi karakolda askerlik yaptım.Bir çok köylerini gezdim.Köylülerle sohbet ettim.Bakın şu kolumdaki saati kaçakcı Şıho’dan almıştım. Otuz beş yıl oldu. Hala tıkır tıkır çalışıyor.
Şırnaklı asker yerinden kalktı. Bakkal Tahiri kucakladı.Bir yakınına sarılır gibi sarıldı.Sevinç gözyaşları döktü.Bakkal tahir de göz yaşlarını tutamadı.Odaya bir hüzün çöktü ki sormayın.Gözleri dolmayan asker kalmadı.Fakat herkes serde erkeklik var. Göz yaşını göstermek istemiyordu.Çünkü askere uğurlanıken hepisinin duyduğu” erkekler ağlamaz” sözünü anımsamışlardı. (devam edecek)
5 Ocak 2017
Eyüp uysal
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.