- 1084 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
ARKADAŞ ! HAYDİ SİZ CEHENNEMLİKSİNİZ, BANA NE GAREZİNİZ VARDI Kİ BENİ DE SÜRÜKLEDİNİZ CEHENNEME ?
Yıl 1996-2004 Yılları arası diye başlayalım söze.
Yer Sandıklı İmam-Hatip ve Anadolu İmam-Hatip Lisesi.
Her ne kadar 1996-2004 yılları arası desem de bahsedeceğim olay özellikle 2000 yılı başlarında meydana gelen bir olay.
Teknolojik alet olarak sadece tetris denen ve özellikle çocukların ellerinden düşmeyen minik aletlerle oynanan bir oyun var. Ancak yavaş yavaş bilgisayar da hayatımıza girmiş vaziyette.
Okullarda tetris oynamak yasak. Tabii ki öğrencilere yasak. Onların ellerinden alıyor, öğretmenler odasında biz oynuyoruz. Akşam evlerine giderken de geri veriyoruz. Tıpkı cep telefonlarının ilk zamanları gibi yani…
Derken o sene ( 1999 veya 2000 ) yanlış hatırlamıyorsam cümle öğretmen milletinin bilgisayar kursundan geçmesi ve bilgisayarı öğrenmesi yönünde gelen genelge gereği hepimiz iyi kötü bilgisayar öğrenmeye başladık. En öğrenemeyen bile en azından masa üstünün evimizin ya da okuldaki bir masanın üstü olmadığını, ‘’pencere aç’’ denince evin ya da okulun penceresini açmamız gerekmediğini, öğrenmiştik. Ben gibi bir kaç muzır ise öncelikle bilgisayarda var olan oyunları öğrenmiştik ki bu oyunların en önemlisi spider solitare ya da hearts adı verilen sanal kağıt oyunlarıydı.
Artık öğretmenler odasında boş saatlerimizde işimiz gücümüz sanal kağıt oyunlarıydı ki meslek dersi öğretmenleri de bize katılırdı arasıra.
Böylece mutlu mutlu yeni bir oyuncak bulmanın heyecanı ile boş saatlede canla başla sanal kağıt oyunları oynarken bir iki velinin ‘’ Bu nasıl imam-hatip lisesi. Öğretmenler, öğretmeler odasında bilgisayarda kumar oynuyor’’ Diye şikayet etmesi üzerine idare önce velileri ikna yoluna gittiyse de vatandaşlara laf anlatmak mümkün olmayınca öğretmeler odasında bilgisayarda oyun oynamayı yasakladı. Lakin ‘’ yasaklar delinmek içindir’’ Düsturuna sıkı sıkıya bağlı olan benden illallah edince bu sefer Müdürbaşyardımcısı Azmi Zorlu marifetiyle kağıt oyunları bilgisayardan tamamen sildirildi.
Amma velakin bana söker mi?
Bir gün okulun aşçısı geldi yanıma ( Aşçı Mehmet ) ‘’ Hocam bana da şu bilgisayarı öğretsene’’ dedi.
İşte burada aynı zamanda yıllar sonra bir itirafta bulunuyorum:
Aşçı Mehmet’in yanıma gelmesi aradığım fırsattı.
Mehmet’i bilgisayar başına oturtup bir iki bir şeyler gösterdim. Haliyle adamın işi gücü var. O kalkıp gittikten sonra da bilgisayarın belleğini boşalttım bir güzelce. Yani? Yani bilgisayar doksanlık nenem gibi çöküverdi.
En son kim ellemişti bilgisayarı: Tabii ki aşçı Mehmet. Tüm şimşekler onun üstünde toplansa da bilgisayarın yeniden kurulması gerekiyordu ve Endüstri Meslek lisesinden gelen bir öğretmen arkadaş yeniden kurarken kulağına ‘’ Hocam bir iki de oyun at şuna’’ deyince, kağıt oyunlarının yanında daha bir çok oyun daha eklendi bilgisara.
Yani neticede Azmi’nin elinden bir şey kurtulmadığı gibi Sami’nin elinden de bir şey kurtulmuyordu.
Neyse..Ana mevzuya girelim artık.
Her ne kadar meslek dersleri öğretmeni arkadaşlar da bilgisayar oyunları oynasalar da onlar genelde satranç hastasıydılar.
Okul Müdürü Cevdet Bulut, Müdür başyardımcısı Azmi Zorlu, Meslek Dersleri Öğretmeni Cevdet Akkaya ve yine meslek dersleri öğretmeni Ali Uçar baş satranççılardı. Yani Cehennemin dört atlısı…( neden böyle dedim az sonra..)
Okul yatılı bir okul olduğu için dersler bittikten sonra bu arkadaşlar nöbetçi olsun veya olmasın genelde akşam yemeklerini evlerinde yedikten sonra ve yatsı namazını da okulun mescidinde kılmalarını müteakip müdür beyin odasında kıyasıya bir satranç maçına tutuşurlardı ki sormayın.
Mesela Cevdet Bulut- Cevdet Akkaya satranç maçı var ben nöbetçiyim.
- Müdür bey ! Hava çok soğuk. Koloriferleri yaksak mı dersiniz?
-He he heeee. Demek fili yiyeceksin ha?
-Yok efendim fil filan yeme gibi bir arzum ve isteğim yok. Onu da nereden çıkardınız?
-Şimdi şuradan veziri oynattım mı işin bitik.
-Yani müdürüm tasarruf yapayım diye milleti soğuktan dondurduğunuz yetmiyormuş gibi bir de kırk yılda bir istekte bulunduk diye üzerime vezir salacaksınız ha. Hiç yakıştıramadım size.
-Bence atı yürüt sen?
-Anlamadım efendim. At ne alaka? Hem gecenin bu vaktinde atı nereden bulayım ki?
-Sami Bey bir şey mi demiştiniz?
-Hava soğuk. Kaloriferleri yakalım mı demiştim müdürüm.
-Hımmm yakın madem ama fazla ısı vermeyin. Cevdet Hocamın suyu ısındı da. He he heeee.
İşte aynen böyleydi o satranç müsabakaları.
Zaman zaman meslek dersi öğretmeni olmayan arkadaşlardan da bu maçlara katılan olurdu tabii ki ama asıl dörtlü bu ismini saydıklarım idi.
Bu dörtlü dışında diğer meslek dersi öğretmenleri ya da değil, az buçuk satrançtan anlayanlar da genelde seyirci olurlardı. Bana gelince: Nöbetçi olduğum zamanlarda bir iki saniye öküzün trene baktığı gibi bakar, hiç bir şey anlamadığım için de aşağı iner, öğrencilerle tv seyrederdim boş zamanlarda. Zaten genelde etüddü, yemekdi derken nöbetçilerin pek öyle vakti de olmazdı ama Sandıklı’da hanımlar gündüz yetmiyormuş gibi geceleri de hanımlar arası günler yaptıklarından bizler çaresiz okula ya da kıraathanelere sepetlenirdik ki, kıraathaneye gitmektense okulda beleş çay içmek, arkadaşlarla satranç arası iki muhabbet etmek daha hoşumuza giderdi.
Velhasılıkelam gerek oyuncu olarak, gerekse seyirci olarak satranç olayına bulaşmayanımız yok gibiydi.
O değil de üzerinde bir tek iskambil kağıdı bulunan bir öğrencimiz olsa, ya da zaman zaman yaptığımız kahvehane baskınlarında bir öğrencimiz kahvede görmüş olsak ceza veren bizler okulda satrancı öğrencilere de tamamen serbest etmiştik ki zaten yine o yıllarda yanlış hatırlamıyorsam her okulda Kültür ve Edebiyat, Kızılay, Yeşilay, Spor ve Satranç kolları, kurulması mecburi olan kolladı ( Sonra bu kollar kulüp oldu. Şimdi ne diyorlar bilmiyorum)
Peki nereye varacağım dersiniz?
Efendim biz güya özde dini öğreten bir kurum olduğumuz halde meğer komple cehennemlikmişiz de heberimiz yokmuş.
Mesela Cevdet Bulut, okul müdürü olarak baş cehennemlik o, ardı sıra bize bilgisayarda kağıt oynamayı yasaklayan müdür başyardımcısı Azmi Zorlu…Öğretmenler lokalinde bir Allahın günü eline kağıt ya da ıstaka almayan Cevdet Akkaya, Ali Uçar…Bunlar baş cehennemlikmiş.
Hemen peşi sıra gelen cehennemlikler ise: ( Alayı meslek yani din dersi öğretmeni)
Mesela kendisi de az buçuk satranç bildiği için satranç maçlarını dört gözle seyreden, meraklı Melahat, İbrahim Özer… O değil de bana da ‘’Sami Hocam iyi bak, at veziri yiyecek ‘’ dediğinde ‘’Zıkkımın kökünü yesin. Arpa, saman neyine yetmiyor da koskoca bir veziri yiyor’’ cevabım üzerine ‘’ Sen galiba satrançtan hiç anlamıyorsun’’ Diyerek bana taşların hareketlerini öğretmek için uğraşırken beni de cehenneme sürüklemiş de farkında olmamışım.
Daha kimleri sayayım ki: Mehmet Tetik, Metin Sözen, Ziya Bal, Mustafa Kolka, Kemal Şengül, Baki Pala, alayı cehennemlik üstelik de bunlar hep din dersi öğretmenleri…Bir o kadar da diğer branş öğretmeni var cehennemlik olan.
Şimdi nereden mi çıkarttım bu cehennemlik olayını?
Efendim, Cübbeli Ahmet Hoca fetvayı verdi: Aynen şöyle dedi:
‘’Satranç, tavladan da kumardan da beter. Satranç oynamaktansa ateşe tutmak daha hayırlı. Oynayanlara ölürken kelime-i şahadet nasip olmayabilir. Kaynaklarım var ( Kaynaklarını da söylüyor ) Bakmak için yanlarına oturanların bütün sevapları silinir. Tavla, satranç, çocukların oynadıkları ceviz oyunu, zar oyunları, Bunların yanlarına oturanların bütün sevapları silinir ve Allah’ın gazap ettiği kullardan olurlar. Satranç oynayan lanetlenmiştir.Oynayana bakan da domuz eti yemiş gibidir. Satranç ve benzeri şeyler oynayacağına eline tesbih al, zikirmatik var onu al oyna. O da tık tık ediyor.’’
Evet sevgili arkadaşlarım !
‘’ Bizim kağıt oyunlarımıza, okeyimize laf eder misiniz? Aha da işte böyle cehennemde yanarsınız’’ diyeceğim ille velakin kendinizi ateşe attığınız gibi ben gibi b ir garibanı da yaktınız. Satrançın S sinden anlamadığım halde sırf siz oynarken seyrettim diye ben de sizin yüzünüzden yanacağım iyi mi?
Hani öte tarafta ‘’ O oynamıyordu sadece seyrediyordu’’ diye lehime şahitlik yapsanız yine de kurtuluşum yok.
Oooofff offff. Ben size o kadar dedim ‘’ Bırakın bu satrancı, gelin lokale okey atalım’’ diye ama kulak asmadınız bana. Bakın okeye hiç bir şey dememiş Cübbeli hoca, demek ki onun bir günahı yokmuş. Şimdi ‘’Ayıklayın pirincin’’ taşını desem, pirincin taşını ayıklamaya dünden razı olursunuz da iş işten geçti. Kendinizi yaktığınız gibi daha bir sürü zavallıyı yaktınız.
Neyse…Bundan sonra artık tevbe edin de hep beraber dörtlü okey oynayalım. Yoksa vaziyet kel sayın hocalarım. Demedi demeyin sonra.
Ha ille de ‘’ Ben okey oynamam ‘’ Diyorsanız zikirmatikleriniz benden.
Bu arada…Siteden ve akşam lisesinden arkadaşım Din Kültürü Öğretmeni arkadaşım İlyas Kaplan Hocam. Haydi sen yırttın yine. Cübbeli Hoca bilgisayarda oynanan sanal briçe bir şey demedi. Sakın sen de herifin aklına filan getireyim deme. Ben söylemem merak etme.
Şimdiiiiii.
Cübbeli Ahmet Hocayı iyice sinirlendirecek ve ‘’Vay namussuz kafirler vay’’ Dedirtecek bir başka olaydan daha bahsedeyim mi?
‘’ Bir başka olay daha mı var?’’ Dediğinizi duyar gibiyim.
Var efendim. Hani pek bilinen bir rivayet vardır Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail arasında oynanan bir satranç olayı. Ayrıca belki tarihe meraklı arkadaşlar bilirler IV. Murat da iyi bir satranç oyuncusuymuş. Çok iyi bir marangoz olan II. Abdülhamit ağaçtan şhane bir satranç takımı yapmış filan…Lakin bunlardan da önemlisi Napoleon Bonnaparte ile satranç oynayıp onu yenen Türk’ü biliyor muydunuz?
Yani gördüğünüz gibi cehennemlikler sadece günümüzde yaşamıyor. Eskiden de varmış.
Napoleon Bonnaparte ile satranç oynayan ve onu yenen Türk’ü merak ediyorsanız ‘’Hocam onu da yaz ‘’ Demeniz yeterli…
RESİM: Maksat Cübbeli Hocaya gıcıklık olsu n kabilinden dünyanın en pahalı satranç takımı…
Özellikleri ve hikayesi şöyle:
Dünyanın en pahalı satranç takımı, mücevher firması Boodles tarafından 2005 yılında, İngiltere’de tasarlanmıştır. Saf altından ve platinden üretilmiş satranç takımında; elmas, zümrüt, safir, siyah ve beyaz inciler göz kamaştırıyor.
Tasarımda 748 elmas, 73 zümrüt ve 146 safir kullanılmıştır. Ayrıca atlar dışındaki her bir parçanın ortasında, mücevher işlemeli spiral detaylara yer verilmiş. Oyunun en önemli taşı olan şahın tasarımıysa ayrıca dikkat çekiyor. 100.000 dolar değerindeki şah tasarımları, takımdaki en büyük parça ve tam 165.2 gram ağırlığında. Tabi, böylesine değerli bir takımın fiyat etiketi de ancak milyon dolarlarla telaffuz edilirdi. Tasarımın 9.8 milyon dolarlık fiyatı, dünyanın en pahalı satranç takımı unvanını almasını sağlamış.
YORUMLAR
Burada bahsettikleriniz dışında günah olan bir çok alanda faaliyetimiz mevcut.
Yani kaçarı yok cehennem ortamını görmekten.
Sıcaktan da hiç haz etmem üstelik. Allah yardımcım olsun... Olur mu ki?
Yok sanmıyorum... Öyle olsa cehenneme koymaz dimi ?
:)
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Billur T. Phelps
Benim kisi sadece latife.
:)
Eyvallah dostum sen usta kalemsin ne deyim şiir makale öykü satranc ha satranc derken sen de cehennemlik oldun bana muhtacsın eteğime yapış giderken seni de götüreyim cünki satranc oynamadım hiç....))))) Eyvallah usta
sami biberoğulları
Eğer satranç oyununu hiç seyretmediysen eteğine yapışayım ama sen de ben gibi oynamadığın ve bilmediğin halde seyrettiysen senin işin de yaş. Kendini kurtarmaya bak )
Selam ve sevgilerimle.
İnsanları himayesine almak isteyen din tüccarları insanların düşünmesini istemez. Ne derse onu yapmalılar, ve verirse onu okumalılar.
Düşünürlerse kafa yorarlarsa din tüccarlarının işi bitik olur.
bu söylediğim sadece din tüccarları için geçerli değil diğer örgütler için de geçerli.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Aha da karşında bir cennetlik! Başka günahları saymazsam.Mesela beleş yemek yemek,sigara içmek, gençliğinde içki içmek, ve bazı küçük hatalar diyelim. Bunlardan yırttığım zaman doooğğrudan doooğruya cennete.. OOOOhhh canıma değsin.
Dinimizde bir müslümanın zamanını boşa geçirmesi yasaktır. Bunu biliriz! Ama günün 24 saati de ibadetle geçer mi? Haydi diyelim ki Cübbeli efendi sen dini satarak para kazanıyorsun. Biz ne halt yiyeceğiz?
Ağabey bunları cehennem bile kabul etmeyecekler de bile bile lades diyorlar.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Dün bir iki arkadaşla Kadıköyde bir yere gşderken yolumuz üzerinde baktık bir dernek var. Dernek aynı zamanda bir butik kilise. Kapısından bakınca içeriden boynunda haç olan biri çıkıp bizi içeri buyur etti. Şakasına çayın varsa gelelim deyince de '' Çay sınırsız ve bedava, buyurun'' dedi.
Şimdi...
Sen hiç duydun mu Cübbeli Hocanın Müslümanlara bedava çay, kitap, dergi, İslami yayın verdiğini?
Ben hiç duymadım..
Sanırım derdimi anlatabilmişimdir.
Selam ve sevgilerimle.
bu kadar hızlı olacağını tahmin etmemiştim :-D pes
cübbeli önce iyidir dediğine sonra kötüdür diyor yetmiyor bir de Allah'ın adına konuşuyor Cübbeli kim
Kimin cübbesini giyiniyor bu maşa?
Arapça okuyor millet de vay bu adam alim diye peşinden gidiyor .O önce kendi videosunu yok etsin sonra fetva derdine düşsün.
KUR-AN'DA HANGİ AYETLE BİLDİRİLMİŞ SAYRANÇ OYNAYANIN LANETLENDİĞİ?
ARap rivayetleri beni iknâ edemez.Araplar iyi bir halt olaydı son peygamber o topluma gelmezdi. Pisliktiler pislikkerine devam ediyorlar.
Hadislere de güvenemem herkes kendine göre yontuyor.
Tek bildiğim insanın Allahlaştığı (hâşâ) gün kıyamettir.
Akletmezseniz üstünüze pislik yağar -yunus 100.
Dört koldan sırtlan gibi haçılı uzantılatı saldırırken cübbelinin çenesini çekenem. Önce vatan. Bak Irak gibi bir Türkiye oluştırmak derdiyle ha babam saldırıyorlar hasılı vatanı olmayanın dini de olmaz.
gerisi teferruat.
ha aklıma gelmişken
gece kulübunde ölen yabancı uyrukluların uyrukları dikkatini çekti mi?
Filiz Şahin. tarafından 1/3/2017 11:17:03 AM zamanında düzenlenmiştir.
Filiz Şahin.
mekanik Türk mü bahsettiğin
sami biberoğulları
Bu arada
Reina Katliamı ile ilgili olarak dikkatimi çektiğin husus gerçekten de dikkat çekici. Mesela kendi ülkelerinde peçesiz dolaşamayan Suudile, bizim ülkede Reina da alkolün dibine vuruyorlar. Haa bu tabii ki öldürülmeleri için sebep değil ama hani '' ne güzel Müslümanlık bu'' Demeden de geçemedim.
Selam ve sevgilerimle.
Filiz Şahin.
fostuk*ok da okumuştum teee o vakit
"Türk askeri Suriyede savaşıyor Suriyeliler Türkiyede sevişiyor" diye yazmışlar...