- 572 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
“Belirlenmiş Kader” Konusu
“Belirlenmiş Kader” Konusu
Kuantum alandaki “Belirsizlik” konusunu hatırlayalım. “Her şey an ’da mümkün!” olarak düşündüm!
“Belirsizlik” yazımda bahsettiğim; “Zerre ve boyutlar” anlaşılmadan konunun kapsamı eksik kalabilir! Kuantum alanda (2. Boyut-ruh-levha) “Belirsizlik”, gözlemci (1. Boyut-ben) tarafından, gözlemciye göreceli olarak çökertilir ve 3. Boyuta bu çökertme sonucu belirlenen yansır! 3. Boyut için yani madde alanı için “Gözlem" ile sınırlanan bir alan söz konusudur. 3. Boyutta “Belirsizlik” mümkün değildir! Çünkü 3. Boyuta çıkan bir madde, zaten belirlenmiş ve belirsizlik durumu çökertilmiştir; yoksa 3. Boyutta zaten olmazdı!
“Belirlenmiş Kader” için sınırsız bir potansiyel alan söz konusu! Bu sınırsız alana “Hiçlik”; belirleyici olana, tercih, “Ben”; belirlenene de tasarı, “Kader” diyebilirim. Belirlenenin 3. Boyutta işlemesine de “Kaza” yani 3. Boyut açısından “Sonuç” diyebilirim.
Nasıl ki evrende her şey, belirsizlikte potansiyel olarak var ve belirlendiğinde, yani 1. Boyutta ben marifetiyle tercih edilip 2. Boyutta ruhsal levhada “Kader” olarak tasarlandığında 3. Boyutta “Kaza” olarak açığa çıkıyor! Buna kısaca “Belirsizlik ve çökertme”; ”Kader ve kaza” yani “Belirlenmiş kader” diyebilirim!
Belirlenen her şeyin bir kaderi var yani sınırsız hiçlikten çekilmesi ve tasarlanması, tercih ve kaderi gösteriyor! O halde 3. Boyutta gözlemlenen her şey için bir tercih ve kader mutlaka vardır! Tercih, “Ben”; kader, “Ruh”! 3. Boyutta görünmesi ise “Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm.” gibi düşünülebilir! Ete kemiğe bürünen yani tercih sahibi, “Yunus” yani “Ben”! Yunus’un bu söylemi, tüm boyutlara işaret ediyor; tercih açısından, 1. Boyuta; tasarı açısından 2. Boyuta; görünmek açısından da 3. Boyuta işaret ediyor!
Her şey- herkes, kendi kaderini, şuuru kadar belirliyor! “Elest” olarak bilinen “Sözleşme”, kadere dairdir! Sözleşmedeki kabuller üzerinden 2. Boyutta “Kader” olarak belirleniyor, 3. Boyutta “Kaza” şeklinde işletiliyor!
“Belirlenmiş kader” konusunun boyutlarda nasıl oluştuğu, akla yaklaştırılabilir ise “Belirleyiciler” konusunda felsefe yapmak da mümkün olur! Çok önemli ve genelde aklın pas geçtiği bir husus var; tüm boyutlar, “An” da potansiyel olarak vardır! Tercih ile 1. Boyuta çekilir, bu 2. Boyutta tasarlanır ve 3. Boyutta gözlemlenir! Buradaki aldatıcılık, “Ben” izafiyeti yani tercihin göreceli olmasından kaynaklı! 3. Boyutta madde alanındaki, Zaman (önce ve sonra)- mekan (büyük-küçük, az-çok), “Ben” tercih boyutundaki (güzel-çirkin, iyi-kötü) gibi izafiyetler anlaşılmalı!
Gelelim “Belirlenmiş kader” konusundaki felsefeye! Belirleme, olmadan yani “Kader” olmadan “Kaza” yani eylem olmaz! O halde kaderin belirlenmesi konusunda çok ciddi çalışmaların olması gerekir! İnsanların tercihlerini yönetmek isteyenlerin, “Belirlenmiş kader” konusunu “Pas” geçmesi mümkün değildir! İnsan ya kaderini kendisi belirleyecek ya da “Belirlenmiş” olanı kabul edip sonuçlarına katlanacak! Tüm ideolojiler, felsefi öğretiler, dini inançlar, “Belirlenmiş kader” konusuyla alakalıdır! Bir ideolojiyi, öğretiyi veya dini esasta kabul edenler, kaderlerini o doğrultuda belirlemiş oluyorlar! Tercihleri, kaderlerini belirliyor! Buna herkesin hakkı elbet var! Buradaki ayrıntı gözden kaçmamalı; yani bunun böyle olduğu kişi düşünülmeli! Yoksa herkes zaten tercihinde özgür ve zaten tercihlerinin sonuçlarını yaşayacak! Hem tercih edip hem de bundan yakınma konusu olmasın diye üzerine bastım! Şuna işaret ediyorum; 3. Boyuttaki mevcut halin, kendi tercihin!
İnsanların tercihlerini yönetmek isteyenlerin, insanların kaderlerini belirlemek için nasıl çalıştıkları konusu var! İnsan ya kaderini kendi belirleyecek ya da hazır belirlenmiş olanı kabul edecek ya da inanacak! Bunun için hazır olanı kabul edip ona göre yaşayanları etkilemek için yapılan çalışmalar veya kendi belirleyenler için cazip seçenekler sunmak gerekir! Hazır olanı kabul edenlerin kabulleri üzerinden hareket ile spekülasyon yapılabilir; hazır ideolojik veya dinsel kabuller, farklı açılardan irdelenip amaca dair sunulabilir ve bunlar tarihsel süreçte fazlaca yapılmış ve yapılıyor ve de yapılacak! Tercihlerini kendileri belirleyenler için cazip seçenekler sunulması da “Belirlenmiş kader” açısından düşünülebilir! İnsanların kaderini belirlemek için tercihleri etkilemek gerekiyor! Sonuçta kimse kimsenin kaderini doğrudan belirleyemez; sadece tercihleri etkiler ve insanlar bu etkiye göreceli kaderlerini kendileri belirler! İster hazır belirlenmiş tercihler olsun, isterse yeni cazip sunulmuş tercihler olsun; bunlar insanların kaderlerini belirlemek için kullanılabilir! Günümüzde klasik söylem oldu, “İlluminati” tırnak içi “Aydınlanmışlar”, bir grubun insanların kaderlerini belirlemek için çalıştığı söylenir! Ben bunu hedef daraltma olarak düşünüyorum çünkü ideolojiler, felsefi öğretiler ve din üzerinden yapılan “Belirlenmiş kader” göz ardı ediliyor! Sadece aydınlanmış olduğunu iddia eden, gizli bir grup, diğer insanların kaderlerini belirlemeye çalışıyor gibi bakıldığında kapsam daralıyor!
Ayrıntılara girmek istemiyorum ancak kısa örnekler faydalı olabilir! Bir dergi kapağını, “Akıllı” kişiler günlerce yorumluyor! “Derin” analizler yapıyor! Bu meşgalenin yapılması dahi zaten mevcut “Belirlenmiş kader” çalışmaları içerisinde! Meşgul ederek yönlendirmek; ideolojiler, felsefi öğretiler ve dinsel inançlar üzerinden meşgul ederek kaderi belirlemek! Mesela; bir dönem bir ideoloji subliminal olarak göklere çıkartılıyormuş gibi yapılır! Sadece “Çok akıllı” kişilerin bunu anlaması sağlanır (Çıplak kralın elbisesi gibi, sadece akıllı olanlar görüyor!); telaşa düşenler, karşı ideolojiye yapışır! Hedef ise karşılıklı ideolojileri çarpıştırmak idi; sonuç, başarılı! Dinsel inançlar üzerinden subliminal olarak “Din ortadan kaldırılacak, insanlar imha edilecek!” gibi ya da “Dinler birleştirilecek!” ya da “Dinler ayrıştırılacak!” ya da “Din içi ayrışmalar körüklenecek!” mesajları verilir! Bu mesajlar güya gizli verildiği için ancak “Akıllı” kişiler çözer ve insanları uyarır! Zaten istenen de budur! İnsanlar arasında “Korku” uyandırmak ve “Çaresizlik” üretmek! Telaşa düşenler, kolayca oltaya takılır! Amaçlanan hedef ne ise ona dair meşgale sunulur! Burada önemli olan meşgalenin belirlenmesidir; içeriği değildir! İçerik ne olur ise olsun meşgaleyi devam ettirsin yeterlidir! Yani insanlar telaşa düşsün ve kendi kaderlerini kendileri belirlemekten vaz geçsin! Kendi kaderlerini kendileri belirlemeyenler de hazır olanlara veya cazip sunulana yönelsin! Zaten istenen de bu! Hazır seçeneklere hapsolan bir kalabalığın kaderini belirlemek işi! Seçenekleri hazırlayanlar, kalabalıkların belirlenmiş seçeneklerden birini tercih etmesini sağlamak için “Belirlenmiş kader” içeriğinde çalışıyorlar!
Son tahlilde; belirleme, olmadan yani “Kader” olmadan “Kaza” yani eylem olmaz! O halde “Belirlenmiş kader” konusunda çok ciddi çalışmaların olması gerekir! İnsanların tercihlerini yönetmek isteyenlerin, “Belirlenmiş kader” konusunu “Pas” geçmesi mümkün değildir! Aklını kullananlar için ise başkalarının belirlediği bir kader yoktur! Ancak her şey-herkes, kendi kaderini şuuru kadar belirler! Şuuru olmayanın kaderini, şuuru olan belirler! “Eşyanın insana itaati” konusu!
Saygılarımla,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.