- 1068 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Rantiye ve Falsifiye Olmuş Dincilik
Uzun bir zamandır din sosyolojisi, mealler ve tefsirler üzerine kafa yoru-yorum.
Neden Birtengri’nin saygın yalavaçlara ihtiyacı oluyor, gibi bir soruyla başlamak gerekiyor?
Soruyu böyle sorunca; cevaplar tekrari bir izaha muhtaçlık arz ediyor.. yine neden dünyadaki yaşamsal eylemlerimizden dolayı, -öbür tarafa- ölçü ve belge olan bu dünyaya "yalan" diyoruz.. cevaba sormuyorum, soruyu.
Soruya soru sormuş oluyorum, cevaba sormadığım için kasıt ve garez aranmamalı..
Elest (-i bezm), Sünnet(ullah), İbrahim yalavaç örneğinden yola çıkarak; akılla Allah’ı ve dinini bulmak veya bulmamak ayrımına fukahavi bir çözüm ve öneri gibi görünen "ehl-i sünnet ve cemaat " rotasıyla bakmak.
Dikkat isterim fukahavi öneri demiş oluyorum...
Ve Birtengri mevzubahisse, yalavaçlar dahil hiç bir şeyin onun yanında önemli olmadığı şeklinde akıl yürütmüş oluyorum.
Yazdığım katkıda belirtmeye çalıştığım gibi ve pekiştirme amaçlı söylersem; bence Birtengri’nin yalavaçlara ihtiyacı yok.. öyle ki bunun ilahi ve ana bir ilke olduğunu yazmaya da devam edeceğim.
Açıklamanın açıklaması şu oluyor...
Birtengri’nin söz konusu olduğu her yer de, yalavaç ve kitap daima talidir.
Bu da şundan bellidir ki, dinler ve yalavaç müessesesi bozuldukça yeni(lenmiş) ve devami dinler, yalavaçlar ve kitaplar inmiştir.
Birtengri’nin dünya ve uhra.. ulum ve alem-i esas, müesses ve münezzehliği söz konusu oluyor demektir..
Bunu yazmak, yalavaçlık kurumunun yokluğu demek veya onun deizm-teizmi anlamına da gelmiyor.
Üçüncüsü bunlarla çok ilintili olduğu için, "sünnet" diye bir kavramın olmamasına dair yazılan bir tez oluyor.
Dünya da öyle "yalan dünya" filan değildir !...
Bu şekilde, üç sac/ayak üzerinde duran bir din de değildir İslamiyet, üstelik.
Yani "Peygamberin sünneti" diye bir olgu.. havarilik, rabbilik (oganlık-hahamlık) gibi kurumlar onda yok...
Allah’ın ilahi yasaları olmak anlamında "Sünnetullah" kurum, kuram ve kavramı var.
Peygamberler yaşarken, yani ilk ve o vakte elan dönemli olarak söylüyorum.. ne sünnet var, ne sınıf.. eşitler arasından seçilmiş bir üst otorite yalavaç-idariyeti var.
Eşitler evvelki zamanlarda inen yalavaçlar, resuller, nebilerin birbirlerine göre eşitlikleri oluyor.
Elçi ve nebi, resul, yalavaç ise Birtengri’nin hadimi, görevlisi oluyorlar.
Dünyanın "yalan" olması ise, "yalan dünya"daki yaşam süremiz esnasında, aslında hiçte öyle üst yapısal ve ekonomist içerikli olmayıp, oldukça derin bir sınıfiliği olan, insani-mukayesel sınavlar bağlamındadır.
Yani bu durum, bir sınıfın diğer bütün sınıflar üzerinde tahakküm ve hakimiyeti hegemonyasıyla doğru orantılı olan bir angaryal yönetilenliğini de birlikte getiriyor.
Zihniyet, ardılı pratik ve öncülü teorik bir bütünlükledir.. teoriyi, yani nazariyeti bozunca; kulun, yalavaçın ve Birtengri’nin birbirine olan nazarları da kayıyor. kaydıran ahbar ve ruhbandır.
Yapmak istediğim kaba bir tevhidi yeterliliği olan dini fiiliyat ve ameliyatı önermek olmuyor.
Ya da çok Türkist bir belirtenlikteki gibi; volk, doğacı, şamanik, toyinist arası bir Türki renk tonajda hanifilik...
İslamiyet’in referansı, kendisi Birtengri’dir.. Allah’tır.
Diğer dinlerin de öyle.. referansların yalavaçlara, rabbi ve oganlara, havarilere, halef-selef kurumuna kayması bunlarla ilgili olup, dinleri Emevizim, Ortodoksi, Evanjelizm ve İsrailiyat hetorodoksalitesinin tekeline sokuyor.
Bir de insanları aklından sarf-ı nazar ettirerek, insan tanımından yani ahsen-i takvim nitelikten çıkarıp, miskin bir dinciliğin sürübaşına koyun-eleman haline getiriyor.
Bunun yanında, diğer dünyevi şeylerinde (altın-dinar-rant kaynaklı din statüsü) kendine yontulduğu zihiyetle gelişen bir yönetsel din dejenerizmi görülüyor..
Yalavaçın bizatihi yönetselliği döneminde ısrarla kaçındığı şeyleri, ondan en az iki yüz elli yıl sonra, kendilerinin onun temsilcisi olduklarını ve yine kendilerine onun taarfından yetki devri yaptığını söylemekle işe başlıyorlar.
Öyle ki, tali temsilcilik ve aracı-elçilik dizgesindeki ölçüyü kaçırmak, tutturamamak ve dengelemeye çalışayım derken, güya onun adına (Birtengri ile hiyerarşik sınırları kaybolmuş bir Elçilik gibi anlayın) açıklama yapma had bilmezliğine kadar varmaya neden oluyor.
Hadisler, sünnet, halef ve seleflik ve emir-ül mümininlik müessesi ve dizgesi gibi...
Kur’an kaynaklı olma, ama onun adına amacını aşarak yeni bir zulüm yönetimi vucuda getiren, bir sürü safsata.. tali ve sani hatta sali ve rabian yönetim sultasını ortaya çıkarıyor...
İbrahimi dinlere, dinler arası diyaloga, Evangelist- Eş’arist, Tekfirci yapıya ve bu sürüyle birlikte tüm suret-i Hak’tan(!) ses verenlere kızanlar, dinde bunlara yol açanlığa ve anlattığım bidat argümanlarına baksınlar.
Ahbarlık ve ruhbanlığı tekrar sorgulasınlar.
Birtengri akıl vermiş, tahkikle de ibadidir demiş, ibahi değildir...
Bu işlem, hep sapmaları ve tutarsızlıkları görmekle işlevsel oluyor.. insan aklı ve tahkiki, her kim ki buna karşı çıkar "aklını kullanmayanların üzerine sayhalar ve pislik yağar" gerçeğiyle tepesinde dönmektedir...
Halen ve elan tepemizde alıcı kuşlar gibi dönmektedirler.. bakan görür !
21 Aralık 2016
Ahmet Kutlu AYYÜCE
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.