- 954 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
BİR ŞİİRİN KOLLARINDA ÖLMEK
Şiir okumayı sevip de okuduğu şiirden az da olsa etkilenmeyen kimse olmaz gibi geliyor bana.
Hele ki bu, aşıklar için kaçınılmaz bir durum bence. Uygun gördükleri şiri “sevgiliye” ulaştırıp ” bak işte.Tam bizi anlatıyor bu şiir. Bu bizim şiirimiz olsun!” diyen sayısız sevdalının sesini duyar gibi oluyorum.
Buraya kadar “eyvallah!”
Peki ya;
Bunca kalbi çeşitli duygularla sarıp sarmalamış, olmadık düşlere salmış bu şiirleri kaleme alan şairlerin kalbini kimler talan etmiş? Bu kalpler hangi sırlar gizlemiş ve o kalpler o sevgililer için hangi unutulmaz şiirleri yazmıştır yedikleri bu vurgunlar sırasında.
Bu anlamda bazı şairlerin gönül defterine şöyle bir göz attığımızda belki de dünyanın en romantik ve oldukça karışık aşk serüvenlerine bizim şairlerimizde rastlarız bence. Bunların çok küçük bir bölümünü aktarmak bile sayfalara sığmaz.
Yine de, Şair bu! Ne kadar çok sevse de, bu aşklar uzun süreli olmaz. Acılar azalır, sevdanın ateşi düşer ve o kalpler başka aşklara yelken açar fazla beklemeden.
Bu nedenle emlakçılarla, avukatların sözlerine inanılmaz kolay kolay. “Yalandan kim ölmüş ki” denir
Şairlerin ise aşklarına güvenilmez! Onlar zaten doğuştan şiire aşıktırlar dense de…
Bazı şairler “ sevgiliye” yazdıkları şiirler ve sergiledikleri eylemlerle bu inancı çürütür niteliktedir.
Ahmed Arif; Sevgilisi uğruna ”prangalar eskiten” ve “Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır/ Üşüyorum, kapama gözlerini...” “Şiir değil, önce sen”dediği Leyla Erbil’e olan sevdasının yanı sıra, karşılık bulmadığı aşklarıyla da ünlüdür.
Bence aşkın tartışılmaz ismi; ömrünü ölümüne dek acılarla harmanlanmış olan Cemal Süreya’dır.
Can Yücel “Aşk yok gayri memlekette Cemel Süreya gideli beri” demiyor mu?
Onun tutkuya varan aşkları. Bir aşk iddiası üzerine soy adındaki “y” harfini kaldııracak kadar cüretkar oluşu ve ünlü yedi şairin peşinden koştuğu Nahid Fıratlı’ nın son nefesinde ona olan aşkından söz etmesi; aşkın nasıl karışık anlaşılmaz bir duygu seli olduğu ve hangi gönüle akacağı ve onu nasıl bir güçle vuracağı hiç belli olmuyor adı şair de olsa.
Can Yücel’in meçhul aşkı için “Bizimkisi bir aşk hikayesi değildi. Aşk’tı bizimkisi, gerisi hikayeydi... !” sözleri.
Tomris Uyarr’ın “en çok aşık olunan kadın” ünvanını aldığı bu şairler dünyasında üç resmi evliliğinde bulamadığı heyecanı Uzun yıllar aynı evi paylaştığı Cemal Süreya’da bulduğu söylenir.
Nazım Hikmet Ran’ın bol aşklı hayatında, Piraye’nin yeri çok başkadır kuşkusuz.
En ilginç ve çarpıcı olan aşk hikayesi ise Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun eşi için yazdığı sanılan “KARADUTUM” Şiirine ait olsa gerek.
1949’da bir gün İstanbul Büyük Kulüp’teki bir toplantıda, davetliler Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan bir şiir okumasını istediler. Eyüboğlu ayağa kalktı ve Karadut’u okumaya başladı:
“Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın”…
Bedri Rahmi, şiiri okurken aniden gözlerinden yaşlar süzüldü.
Salondaki herkes niye ağladığını anlamıştı; tabii herkesten çok, hemen yanı başındaki karısı Eren Eyüboğlu… Çünkü şiirde “kadınım, kısrağım, karımsın” dediği kadın, karısı değildi.
Bu şiiri 3 yıl önce, bir başka kadın için yazmıştı: Mari Gerekmezyan…
“Kara saplı bıçak gibi”
Mari, Bedri Rahmi’nin asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisi’nin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelmişti. O dönem askerliğini yapmakta olan şair – ressamın sinesine, “kara saplı bir bıçak gibi” saplanmıştı.
Mari, Bedri Rahmi’nin bir büstünü yapmıştı. Bedri Rahmi bu büstü, Mari’nin çeşit çeşit portresiyle ve ona yazılmış şiirlerle yanıtlamıştı. Artık aşklarından bütün İstanbul haberdardı. Bedri Rahmi, sanatında tam bir patlama yaşıyor, Eren Eyüboğlu ise sabırla eşinin kendisine dönmesini bekliyordu.
Yorgun yürek
“Karadut”, 1946’da menenjit tüberküloz kaptı. İyileşebilmesi için antibiyotik lazımdı. Savaş yeni bitmişti ve ilaç ateş pahasıydı. Bedri Rahmi, genç sevgilisine ilaç alabilmek için tablolarını elden çıkarmaya başladı. Ancak bu çabalar da sonuç vermedi ve o yıl İstanbul Alman Hastanesi’nden Mari Gerekmezyan’ın ölüm haberi geldi.
Bedri Rahmi yıkılmıştı. Sevgilisini sonsuzluğa uğurladıktan sonra keder içinde eve döndüğünde kendisini teselli eden, yine eşi Eren olacaktı. O dönem içkiye başladı ünlü şair…
Aşağıdaki şiir, o dönemin ürünüdür:
“Türküler bitti
Halaylar durdu
Horonlar durdu
Hüzün geldi baş köşeye kuruldu
Yoruldu yüreğim, yoruldu.....”
Bir bakışta bazen , bir ömür saklar insan
Bir ömre bir bakışı ya/saklar insan .
Özgen Balcı..