- 772 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
ÖPÜCÜKLE KURTULAN DEMOKRASİ
’French kiss’ değil ’Özal kiss’...
Türk siyasetinde adam yetişmemesi, gelecek için en büyük tehlike. Bir siyasetçinin kolay yetişmediği bir ülkede, yetişenler de örnek alınmıyor maalesef.
Türk siyasi tarihinin en renkli siması şüphesiz ki Turgut Özal. Demirel, Erbakan diyenler olsa da, onun bir ’öpücükle’ Türkiye tarihini nasıl değiştirdiğini öğrenince sezarın hakkını vereceksiniz.
Sevimli bir adam, müsamahalı, zeki ve iş bitirici...
Ha bir de ’tonton’... Demirel’in politik kurnazlığının yanında, Özal’ın sempatikliği en büyük kozuydu.
**********
Yıl: 1979 Demirel başbakan, Özal DPT müsteşarı. İTÜ’den abi-kardeşler aynı zamanda.
Elbette buhranlı dönemler siyaseten ve ekonomik yönden.
Özal bir dizi ekonomik uygulamalar içeren bir paket hazırlar. Sonradan 24 Ocak Kararları olarak tarihe geçecek paketi, askeri erkana da anlatmak isteyen (neden böyle bir gereklilik duymuş bilemiyorum. Sıkıyönetimden olabilir.) Özal, Demirel’in izniyle generallere bir brifing verir. Ardından 24 Ocak 1980’de ekonomik paket açıklanır. Özal bir süre sonra yeniden-bu defa kararların yansımalarını sormak amacıyla-generallerle bir araya gelir. Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve komutanların memnuniyetlerini görür.
Netekim 12 Eylül gelir çatar. Siyasiler Zincirbozan’a...
Lakin cunta ekonomik paketin aldığı yoldan memnundur ve devam etmesini ister. Kenan Evren, Özal ile görüşmek ister. Özal’a ekonomi paketinin uygulanması için ona başbakan yardımcılığı önerir. Milli Güvenlik Konseyi, başbakan olarak eski CHP Genel Sekreteri Turhan Feyzioğlu’nu görevlendirecektir. Özal Feyzioğlu’nun bulunduğu ortamda, onun başbakanlığındaki bir hükümette bulunmayacağını söyler. Konsey üyeleri, Özal’ı daha önce yakından tanıma fırsatı bulmuşlardır. Onun ekonomik gelişme üzerindeki kararlılığını bilmektedirler.
"BAŞBAKAN YARDIMCILIĞI TEKLİFİNİ KABUL EDEYİM Mİ ABİ?"
Belki de bu yüzden veya başka sebeple de olabilir. Her nedense, Feyzioğlu yerine Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Ulusu başbakan olarak atanır.
Turgut Özal başbakan yardımcılığı görevi teklif edildiğinde Evren’in müsaadesiyle, Demirel’i telefonla arar ve "Abi bana başbakan yardımcılığı teklif ediliyor. Kabul edeyim mi?" diye sorar. Demirel ’devlet görevi’nin kabul edilmesini söyler.
Özal cunta gölgesindeki hükümetin 1982 yılına kadar 22 ay başbakan yardımcılığını yürütür. Ardından ayrılır.
1982 anayasasından sonra, çok partili demokratik sisteme yeniden geçilecektir. Fakat sadecec MGK’nın onayladığı partiler kurulabilecek ve seçime gidecektir.
**********
Özal gittiği her yerde ondan parti kurmasını isteyenlerle karşılaşıyordu. Eski siyasetçilere parti kurma izni verilmeyecekti. Bunu öğrenen Özal, Demirel’e mesaj göndererek, parti kurmak için kendisinden izin ister. Demirel yeni partinin hazırlıklarını yaptığını arzu ederse Özal’ın kurucu üyeler arasında olabileceğini söyler. Özal eski tüfeklere izin verilmeyeceğini gayet iyi biliyordur.
Kafasına koymuştu bir kere. Evren’in huzuruna çıkıp, parti kurmak istediğini anlatır. Ve onlara bir de açık çek verir. "Uygun görmediğiniz bir durumda, partiyi kapatıp siyaseti bırakırım."
Kenan Evren bu öneri karşısında izni vermemezlik edemezdi.
Özal’ın ANAP’ının yanında, emekli paşa Turgut Sunalp Milliyetçi Demokrasi Partisi’ni, uzun yıllar Cemal Gürsel, İnönü ve Bülent Ulusu’ya başbakanlık müşavirliği yapan Necdet Calp ise Halkçı Parti’yi kurmuştu.
CUNTADAN GELEN ŞOK
6 Kasım 1983 seçim tarihi olarak belirlendikten sonra, Özal yurt gezilerine soluksuz devam ediyordu. ANAP beklenmeyen bir yükseliş kaydediyordu.
Konsey durumdan oldukça rahatsızdı. Onlara göre seçimleri Turgut Sunalp kazanmalıydı. Eski silah arkadaşına bu amaçla partiyi kurduran onlardı.
4 Kasım’da beklenmeyen bir şey oldu. Kenan Evren TRT ana haber bülteninde, Özal’ı şoke edecek açıklamalarda bulundu.
Evren isim vermeden Özal’ı sert bir şekilde eleştiriyordu. Seçimlere iki günden az bir zaman kalmıştı. Amaç aba altında sopa gösterip, oyların MDP’ne kaymasını sağlamaktı.
Şok dalgası ANAP’a uzandığında herkes seçim günü olacakları merak ediyordu. Özal uykusuz iki gecenin ardından eşi ile seçim sandığının başında kameralar tarafından görüntülendi.
7 Kasım’da artık kesin sonuçlar açıklanmıştı.
Sonuçlar şaşırtıcıydı. ANAP Yüzde 44,5, Necdet Calp liderliğindeki Halkçı Parti yüzde 30.5, MDP ise yüzde 24.1 oy aldı. Halk Evren’in blöfünü yememişti.
Neticeye göre hükümet kurma görevini Kenan Evren Özal’a vermeliydi. Ancak iki gün önceki konuşması durumu tehlikeye sokuyordu.
Milli Güvenlik Konseyi dilerse, seçimleri iptal edebilirdi.
Özal seçim gecesi sonuçlar açıklanırken, genel merkezde herhangi bir kutlama yapılmamasını davul-zurnayla halay çekilmemesini istedi. Temkinli olmak, cuntanın tepesini attırmamak gerekiyordu.
GÖREVİ ÖPÜCÜKLE ALDI
Gözler devlet başkanı Kenan Evren’de iken, Özal hiç beklenmeyen ve teammüllerde olmayan bir şey yaptı.
7 Kasım’da Kenan Evren’den randevu istedi. Kamuoyu nefesini tutmuş pür dikkat kesilmişti. Köşkten 8 Kasım için cevap geldi.
8 Kasım günü köşke çıkan Özal, onlarca flaş patlarken Kenan Evren ile tokalaştığı esnada kolundan tutup kendine çekerek İKİ YANAĞINDAN ÖPTÜ.
Evren emekli olduktan sonra olayı şöyle anlatacaktı: "Benim kimseyle öpüşme adetim yoktur. Bir cumhurbaşkanı önüne gelenle öpüşmez. Ama kolumdan tutup çekince ben de kendimi geri çekmedim."
Özal bu tavrıyla Evren’e herhangi bir sorunun olmadığını, devletin işleyişinin demokratik yollarla devam etmesi gerektiği mesajını, tüm dünyanın karşısında veriyordu.
Sempatisi ve kıvrak zekasıyla ÖZAL, Kenan Evren’in ön yargısını kırmış böylelikle hükümet kurma görevini almış oluyordu.
Bir öpücüğün, ülke kaderinde yaptığı etkiye bakarken, günümüzde her gün onlarca şehit veren bu ülkenin yöneticilerinin ne şekilde bir jestle ülkeyi kaostan kurtarabileceklerini bilemiyorum.
YORUMLAR
kemalkaplan
Önce şunu söyleyeyim: Ben iflah olmaz bir muhalifim. Sisteme, liderlere... çokça anarşistim... kaht-ı rical olduğu da muhakkak ancak, idare-i maslahatı çok benimsememiş olsam da, artık daha geniş kitleye ulaşmak için, genel anlayış üzerinden gitmeyi tercih ediyorum. Özalın öpücükle demokrasi kurtarması da popülist bir yaklaşım. Bunu bilerek ve kasti yapıyorum. Sadece liberal-sağ değil, sağın da solun da her türüne karşıyım. insanın olduğu her sistem çürümüş ve çürümeye mahkumdur. Dünya bu çürümeyle sona doğru gitmektedir. İnandığın sistem nedir diye soracak olursanız. Hiçbiri derim. Sistemden ne kadar soyutlarsak kendimizi o kadar rahat ederiz diye düşünüyorum. Belki komün hayatı...
laik, kemalist, ulusalcı, islamcı, partizan, sağ, sol, demokrat, liberal, alevi-sünni, zart, zurt, vs. bu tanımlamaların hiçbiri içine girmiyorum. Hepsini reddediyorum. RTE'nin tanımıyla bertaraf olan "bîtaraf"ım...
Bir derdim var: Bildiğimi, gördüğümü, öğrendiğimi insanlara aktarmak. Bunu yaparken de, her türlü görüşe mensup insanları hedefliyorum.
Bazen ipin ucu kaçıyor. Bazen islamcısı, bazen de kemalisti kafa tutmuyor değil.
Dilim döndüğünce, kapasitem elverdiğince, 22 yıllık mesleki birikimimi, tanıklıklarımı, araştırmalarımı paylaşıyorum. Bilgi kirliliğinin had safhada olduğu sosyal medyada, insanlara gerçeği, anlayabilecekleri şekilde anlatmaya çalışıyorum. Toplum mühendisliği gibi bir amacım yok. Yazdıklarımın altında da bir buzağı yok. Anlatmak istediğim yazdığımla aynı.
Antiemperyalist anlayışımı göreceli veya yetersiz bulmuşsunuz doğaldır. Yazılarımın çoğunda bunları şırıngayla veriyorum. Bazen de okuyucunun alt yapısına bırakarak onun anlamasını bekliyorum. Türk milletinin ve ülkesinin hangi oyunlarla sömürüldüğünü anlattığım bir kitabım bile var: TEKTAŞIN KANI.
"Yazılarınızı ağdalı buldum" demedim. "Anlayamıyorum" dedim. Ağdalı tabirini siz kullanmışsınız. sadece ben anlamıyorum.
Birbirimizi şahsen tanımadığımız için kendimizi yazarak anlatmamız zor zanaat. insanların birbirini anlaması, tanıması çok uzun bir süreçtir. Sosyal medya işi daha da zorlaştırıyor.
facebook: https://www.facebook.com/kemalkaplan34
makalelerimin yer aldığı link ise: https://kemalkaplan.blogspot.com.tr/
Bir de grubum var: https://www.facebook.com/groups/millihafiza/
belki daha iyi tanımanıza katkı sağlar.
kemalkaplan tarafından 12/16/2016 8:50:00 PM zamanında düzenlenmiştir.
kemalkaplan tarafından 12/16/2016 9:04:51 PM zamanında düzenlenmiştir.
Göktürkmen
Bazen ipin ucu kaçıyor. Bazen islamcısı, bazen de kemalisti kafa tutmuyor değil. "
Kolay gelsin, saygı duyulasıdır.
Herkesin bir yol, yöntemi var ve anlayabiliyoruz.
Verdiğiniz uzantılara bakacağım.
Esenlikle...
"...Özal uluslararası bir proje idi. Tıpkı RTE gibi. Özal'ın başlattığını RTE devam ettiriyor. Türkiye'nin 80 öncesi liberal ekonomiye geçişi 12 eylül ile sağlandı. (12 eylülün daha bir çok sonucu var elbet.) Özal sonrası liberalleşme, koalisyon hükümetleri ile bir adım ileri gitmedi. bankacılık sistemi bir türlü global dünya ile entegre olmadı. AKP öncesi bankalar batırıldı ekonomi dibe vurduruldu. Ve ardından kurtarıcının kucağına oturtuldu halk. bankacılık ve finans sistemi yabancı sermayeye açılarak, dünyaya entegre edildik..."
Burayı anlamadım, ilk (paragraf) bölümle ikinci kısım arasında gereksiz bir denge ve toparlama arayışı var.
Net soralım: Sağ-liberal sürece karşı mısınız, yoksa farklı bir anlam mı yüklüyorsunuz anlaşılmıyor.
Tam olarak böyle, görünüyorsunuz...
Özal'ın öpücüğü ile gelen şeye "demokrasi" diyebiliyorsunuz.
Görece kavramını, idare-i maslahat ve kaht ricalitesi anlamında çok önemser görünüyorsunuz.
Kapitalizm, emperyalizm ve sömürgeler konusunda yetersizliğiniz var, yine göreceli bir antiemperyalizminiz var gibi görünüyor.
Ama kapitalizmi ve liberal (demokrasi) ekonomik sistemi anlayışla karşılayabiliyorsunuz.
Övgüye yakın çıkışlarınız olduğu okunuyor.
Bu arada benim dilim ağdalı değil, kitabi-literatür (teori-prati) kavramlarla ve kabul görmüş dizge ve yasalara göre yazıyorum.
Yeni aranılan bir derine ve derinliğe yazmaya çalışıyorum.
Tutarsız olmamaya, reddiye yazdığımın yerine model önreme çabam var.
Ondan dolayı ağdalı bulunmuş olabileceği kanaatindeyim.
Özal MESS'de iken seçilmiş biridir.
Göktürkmen tarafından 12/16/2016 7:59:17 PM zamanında düzenlenmiştir.
Evren'in Sunalp'i adres göstermesine dair hikayeler yenice bir algı operasyonunun parçasıdır. Bu sayede Evren misyonunu tamamlamış, darbe aktörlerinin tümü ölmüş, atı alan Üsküdar'ı geçmiş iken, Evren (nezdinde askerlerin hepsi darbeci gösterilerek) "tü kaka" ilan edilir, Özal da halk kahramanı demokrat olur. Yok öyle, yemezler! Özal'ın başbakanlığına (Türkiye Cumhuriyeti'nin tasfiyesine) zemin hazırlamak için yapılmış bir darbenin tuhaf dallandırmalara ihtiyacı yok. Darbe "onların çocuklarının" (ben kısaca O.Ç diyeceğim) darbesidir. Thing Tank'lerde üretilmiştir. CIA raporları, TC meclisinin seviyesinin halkın seviyesinin üstünde olduğunu, bunun halk seviyesinin altına düşürülmesi gerektiğini savunur ki RTE meclisiyle bunun tavanına gelindiği, henüz kurulmadan mezun veren okulların diplomalarıyla CB'ler seçilen ve seviyesi düşürülen halktan "olur" alan bir demokrasinin ancak ve ancak tonton bir öpücükle hayata geçirileceği uzun zamandır malumumuzdur. Ha siz bunun neresindesiniz? Bu beni ilgilendirir mi? Sanmam ama bilmek isterseniz Göktürkmen'in okuduğu gibi okuyorum sizi lakin yine de peşin hükümlü olmamak yanlısıyım. Bu arada Göktürkmen'i anlamadığınızı sanmıyorum, anlamak istemediğinizi sanıyorum. Onun ağdalı diye dilinden sızlanarak kendisini suçlu hissettirmeye ve susturmaya çalıştığınızı düşünüyorum. Saygılar, sevgiler...
kemalkaplan
Bence asıl patron Turgut Özal'dı, siz yanlış biliyorsunuz...
Evren diyalektik anlamlı değiştirici-devrimci değil, Kafkaesque anlamda dönüştürücüydü.
Bugün oradan çıkarak Kafkaesque dönüşümdeki gibi belki böcek olmadık ama, sürü toplumsalına koyun haldeyiz.
1971 muhtırasından itibaren dizgeleyin isterseniz...
Bunu 9 Martçılar ve 12 Martçılar kapşması; Avcıoğlu ve Tağmaç kilkleri anlamındaki bir başlangıç ile söylüyorum.
Özal "Big Boss" idi...
Göktürkmen tarafından 12/16/2016 5:57:41 PM zamanında düzenlenmiştir.
kemalkaplan
SAYIN Uyumsuz_PenGuen ve lacivertiğnedenlik
Evren'in Özal'ın öpücüğünden hoşlanıp görevi ona vermesi için eşcinsel olması bile yeterli olmazdı. Şayet öyle olsaydı. Hükümeti kurması şartıyla tontondan daha ileri düzeyde tensel temas talebi olurdu. Maharetin ÖPÜCÜKTE olduğunu düşünmeniz, bana enteresan geldi. O sadece çekici bir başlıktı. Hepsi o, üzgünüm.
Uyumsuz_PenGuen diyor ki, "seçimi kazanan bir partiye görev verilmediğini görmedim." 12 eylülden sonra devleti yöneten otoritenin yani cuntayı anlaması için, Uyumsuz_PenGuen'e şunu hatırlatayım. "Denge olsun diye bir sağdan bir soldan astık" diyen o günkü devlet yöneticileriydi. Bilmem anlatabildim mi? özal seçim kazanmış kim ipler. Hangi Konsey üyesinin umrunda olur?
Yine Uyumsuz_PenGuen diyor ki, "milli selamet yaz da okuyalım." Her şeyi devletten beklemeyin. onu da siz yazın biz okuyalım.
Uyumsuz_PenGuene bir not: Hiç alakasız ve gündemde olmayan, sizin "bu da nereden çıktı şimdi" diyeceğiniz daha onlarca makalem var. Sırayla bunları yayınlayacağım. Bilginize...
Uyumsuz_PenGuen
safsata, yakın tarihi ve griftlerini bilmeden copy past döşenmişsin.. copy past diyorum çünkü bunlar aşşa yukarı her yerde var yeni bir fikir yada olay yok yazınızda.. çalıntı demek istemiyorum burada bi yanlış anlaşılma olmasın..
gelelim sadede,
sevgili kardeşim siz bu yazıyı neden yazdınız ?
senin kafan mı güzel sevgili kardeşim.. ne öpücüğü ne bilmemnesi..
özal köşke neden çıkmıştı, almak istediği neydi ve verilmeyeceğini size düşündüren şey ne idi..
seçimden önde çıkmış hiçbir partiye daha hükümet kurma görevi verilmediğini duymadım ben, okumadım da.. en fazla kurduğu hükümeti onaylamaz filan ama o da zor o dönemim şartlarında.. şimdi kalkmış abuk sabuk yazına başlık ve resim atmışsın.. iki şerefsizi neden şimdi gündem yaptın ki kendine, amaç ne yani.. yakın tarih ile bu kadar mı ilgilisiniz.. ilgiliyseniz milli selamet üstüne yazın okuyalım bilgilerinizi..
hayret bişey ya, görende evreni öpünce hükümeti aldı sanacak..
Evet bir öpücük var ama,halkın netekimi çuvala koyma öpücüğü tokat gibiydi.. Siz inanıyor musunuz böyle öpücüklerle demokrasinin kurulacağına..he bazen siyasilerimiz bir araya gelip el flan sıkışıyorlar..günü kurtarma politikası ve içi boş..Üretkenlik öpücükle olmuyor ve çözümler..tüm sivil toplum kuruluşlarıyla siyasilerin bir araya gelip ülke için elinden gelenleri yapma isteği her zaman işe yarar ve toplumun bütünsel '' öpücüğü'' taşları yerine koyabilir..Bakın şuradaki yorumlarda bile..tartışmayı bilmiyoruz...yemişim siyasilerin göstermelik öpüşmelerini..
Sayın Aynur Engindeniz ve değerli Kemal Kaplan, yaklaşık aynı şeylerden şikayet etmişsiniz.
Doğrudur, böyle çok bilmiş gibi görünen ve bunu bir türlü anlatamayan (ukala suçalanmalı) şöhterimiz var.
Ama emin olun tümce tümce ele alındığında, bir kaç disiplin (bilim,sanat) sözlük ile okunabilirliği olduğuna inanııyorum.
yani bunu da bir ima filan yazmıyorum, ben öyle okuyorum. Bir kaç da sizin de bildiğiniz yöntemle okuyunca anlaşıalbiliyor.
Yani metin çözümleme, akıl yürütme ve tümel-tikel gelim gidimli gibi...
Onun dışında anlaşılmamayı bir (çok effedin) halt sanmak veya entel-dantel-dezentele yazan bir uklalığım yok...
Eğer böyle anlalşılıyor isem ki, kesinlikle değilim.. bunun için peşin peşin ikinizden de özür dilerim.
Yanlış anlaşılma ve anlamadır, kabahati de mutlaka bendendir.
Değerli Kemal bey.. kapasitem sınırlı, paranoyak filan gibi hali müşgül sözler etmişsiniz..
Yani sizin yazdıklarınız hiç öyle şeyler değil.
Epeyce sıkı şeyler ve ben sadece kurgubilim (teorikbakış) veya kurgu falsifiye sınır belirsizlğine yazmış oluyorum.
Bununla beraber yine de kırıcı olmamak gerekiyor..
Esenlikler dilerim.
Göktürkmen tarafından 12/16/2016 5:48:15 PM zamanında düzenlenmiştir.
kemalkaplan
"... Yazılarıma öyle paronayakça yaklaşımlar sergiliyorsunuz ki..."
Tmm kardeşim, biz böyle olalım ama size de şunları yazmış olalım...
Olayları, bağıntılı olduğu varsayılan yerden bağımsız düşünemiyoruz...
Kendiliğinden olurluğun “olgu” katsayısıysa; akıl yürütme ve onun verili değeri olan bilimsel düşünme sürecine ayrıksı durmaktadır.
Yani ilginçtir !...
Bağıntıya bağımlı olarak düşünmek, bağımsız (nesnel-olgucu) sonuçlara varabilmek ve bilime giriş yapabilme yollarından biri de olabiliyor?!
Bilimin, kapital şizoizmden mülhem paranoyaklaşma arazı gibi bir durumu açıklamaksa, her halükarda çok zordur!
Çünkü, o vasatta "bağıntılama" ve "doğrulama" gibi sorunsal tespit ediciliğe giden iki yol, bilimsel gerçekliği çürütmek ve bozmak anlamında kargaşaya dönüşebilmektedir.
Tarih ve toplumbilimsel literatürde metin çözümleme veya yanlışı doğrudan ayrıştırma yöntemiyle tarih (teorik) projeksiyon veriler elde edebiliyoruz.
Bu yöntem yoluyla bulunabilen (yani öngörülen) ise; epeyce bir bilinebilen (yani son veya tamgörülen) dizgelemine katkı oluyor…
Hiç bir tarihsel olguyu, yine tarih içinde tutarak ve ona yardımcı ek disiplinlerle nesnelleştirmeden.. salt öznel yorumlarıyla, yani ait olduğu siyasi, etnik veya ırki grup lehine te’vil etmeyi ise nitleyecek sıfat bulamıyorum.
Diikat etmek gerekiyor, bikirim ve bilginin de aydın üzerinden bir sorumluluğu var...
İnsanları falsifiye etmemek gerekiyor.
Göktürkmen tarafından 12/16/2016 7:52:11 AM zamanında düzenlenmiştir.
kemalkaplan
Aynur Engindeniz
Dediğim gibisiniz.. o, değilim diye saydıklarınızın ana şarteline yönelik yazıyorsunuz.
Tarih ve toplumbilimsel olguları (olgu diyorum bakın) kurgulama işini, bilinen içinden "yeni" aramak için kurcalamayı ya da ona varmak için incelemeyi anlarım.
Sapma aramaktır, diyalektik veya gözlemdir filan...
Ama sizin yazılarınızda şikayet ediyor görünüp, aynı sürecin daha koyu ve gerici (eksen-zemin) halini önermeden başka bir şey okunmuyor.
Bakın, o Keltleri, Türk ve Müslümanlığı karıştırarak neden (olayları) falsifiye ediyorsunuz?
Hristiyanlıktaki falsifiye oluş teslis bozuculuğu iledir.
Siz oryantalizmin kurucu babalarından İngiltere icadı İslam'ı övgüyle karıp-karıştırıyorsunuz.
Millete de mevali gerekçe amaçlı ve mavali yöntemle anlatıyorsunuz?!
Böyle yaptığınızda Tekfirci ve E'şari Selefi takıma çalışıyorsunuz, eldekinden şikayet et ama aynının bir kaç ton daha koyusuna yönlendir.
Güzel kardeşim, Irak da Suriye de bu adamlar Kur'an dan Sure-i Kafirun'u çıkarıyorlar.
Sebep, oradaki son ayetin "laik"liği söylemesi (ima/işaret) imiş, bunu oradan gelen onlarca insanla konuştum, tartıştım.
Onlar da sizin gibi yapmıyorlar mı şimdi?
Peygamberin mührünü kendine alâmet yap, sonta Kur'andan sure çıkar-ekle...
Bak güzel kardeşim, yazdıklarınızda gördüğümü söylüyorum.. sizi bilmem ve tanımam, ama yazılarınızda bunu yapıyorunuz.
Tehlikesi de şu.. olguları "iyi" ve "yeni" bulmak için (doğru gerçek çelişmesinden yola çıkarak) öznelite ve nesnelite bölümsel süreç ve amaçla, olgu kurgu farkıyla aramak güzeldir
Fakat sizin bu Gall'i-Kelt'li işinden bir sürü mütedeyyin, Fetullah olayında olduğu gibi, keramet çıkarır.
İslam'a bunlar da müslümandı M.S.732 (II. Göktürklere tekabül ediyor) filan derseniz, direk oraya hizmet olur.
Hz. Muhammed ve Allah düalitesi gibi olur, bu riski taşır..
Düalite İslam'da yok.. peygamberin Alah'a eşitlemesini akılda dahi geçirmek yok ve onu ima ederlik olayı bile yok..
İş Allah'a gelip dayanınca; peygamberler dahil, teferruattır.
İlke bu.. yaratıcının yalavaça ihtiyacı yok.. akliyat ile, tahkik ile İbrahim örnekli hele, hiç yok !
Ama yalavaçın (her kaydü şartta) Allah'a ihtiyacı var...
İşte tuhaf sorunsallarla bunları bilinçaltına ekiyorsunuz, yapmayın !
Sonra şu Vahidedin efendi ve Atatürk konusu.. tamam gitmişsiniz, yerinde keşif yapmışsınız, pencereden görünümüyor gemiler.
İyi de burdan, nereye varmak istiyorsunuz?
Atatürk ileride ben bunu anlatıyorum ama (sizin gibi) biri çıkar pencereden bakar, liman ve demirli gemilerin görünmediği ortaya çıkar diye düşünemeyecek bir yönlendirme mi, nedir bunun amacı?
Açık yazın.. sizde özne ve tümleç var yüklem yok !
Bu yöntem falsifiye işi yazıcılıktır !
Mesele bu şekildedir, vesselam !
Göktürkmen tarafından 12/16/2016 7:42:01 AM zamanında düzenlenmiştir.
kemalkaplan
Bu sitede bir tane tarih ve toplumsallık falsifiyecisi vardı, emin olun siz onu geçeceksiniz..
Ciddi yazılar yazar görünüyorsunuz ama yaptığınız On iki Eylül ve Evren-Özalim taktiği, güya tehlikeli iş yapanı yaman eleştirir görünüp, yerinden uzaklaştırırken; aynı konuda ondan daha ifritini "yeni" filan diye piyasa süreceksiniz.
Sizi artık okumayacağım..
Çünkü siz çok ultra teknonoljik ve metro-tip görünüp, şeyhinin pis çoraplarını arabasına keramet diye asanlara, bir de orada kalmayıp bundan medet umanlar çoğalsına yazıyorsunuz.
İşiniz gücünüz rast gelmesin...
Foyanız çabuk dökülsün,diliyorum...
İnanın ben dökerdim ama çok saygısız, muhatap almaz görünen ve bir şekilde ölmüş eşek ve sus konspirasyon oyunsal takılıyorsunuz.
Yani, değmez...
Göktürkmen tarafından 12/12/2016 9:13:42 PM zamanında düzenlenmiştir.