- 657 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLEN Mİ ,VURAN MI
ÖLEN Mİ ,VURAN MI ?
İnsan denilen yaratığın, ne komik akar üç günlük ömrü. Küçücük dereler bir bakarsınız kayalarla tıkanmıştır, bir bakarsınız yağmur yağmış, derecik koca kayaları sürüklüyor. Çoğu zaman ,ne bir plan sonuna ulaşır, ne de bir hayal umduğunuza .Yani her şey karışık, kuruşuk.
Çok olay vardır uzağında kaldığımız. Bazen canlanmaz gözünüzde yaşamın taa kendisi bile.Mesela siz bir insan öldürürken kılınızı bile kıpırdatmadan hiç seyrettiniz mi? Veya iç dünyanız daha çok kan görmeyi ,ölenin annesini ,karısını, çocuklarını hiç getirdi mi aklınıza ? Eski yıllarda ,Gani Bey derler bir zengin yaşardı Denizli’de . Fakirin babası, düşkünlerin umudu, mütevazi ve nüktedan bir adamdı. Sofrası kullara,açlara açık, iyilikleri hep gizli olurdu. Hayvanları da çok sever ve korurdu. Onu gören faytoncular kırbaçlarını nereye saklayacaklarını şaşırırlardı.
O sene Denizli’den tayin olup gidecek subaylara ,komutan ve diyer arkadaşları kendilerince bir yemek düzenlemişler ve çarşının en güzel meyhanesini, Havuzlu Bahçe’nin bir kaç masasını kapatmışlardı. Bir hafif yağmurun meyhane camlarına vururken çıkarttığı armoniyi masaya tepsi içinde getirilen nar gibi kızarmış yarım kuzunun mis gibi kokusu ve neşe içinde dolan kadehlerin şerefe çanları bütünlüyordu. Açılan kapıdan içeri süzülen iki kişiden biri Gani Bey ,arkasında ki ise sadık uşağı Cezayirli Arap’dı. Gani Bey’in subayları ve diğer masaları selamlayıp ‘Afiyet Olsun ,yarasın, kan yapsın’ temennilerinden sonra ortadaki küçük masaya yerleşmesine yardım ettikten sonra , Arap kapı ağzında ki ona ayrılan masaya giderek oturmuştu. Gözleri tetikteydi. Subaylar, Gani Bey’i iyi tanırlardı. Daha masasına oturur oturmaz kuzunun en güzel yerinden bir parça önüne, buz gibi rakı kadehi ile gelmişti. Utanarak masadan ayağa kalkan Gani Bey, teşekkürlerini bildirerek kadehini kaldırınca, onu bekleyen subaylar ‘Şerefe Gani Bey ‘ diyerek kadehlerini yudumladılar.Terhis olan erlerin tren ve otobüs biletleri , yardım sever insanın onlar nazarında değerini çok daha yükseltiyordu.
O zamanlar Denizli’de terzi Zülküf isminde bir müzisyen vardı .Bu adam Gani Bey meyhaneye geleceği zaman Ud’unu alır ve küçük sahnede harika şarkılar söylerdi .Yan cebine sıkıştırılan az bir para bile geçim derdine biraz katkı yapar ve kendisi de sandalye altında bulunan susuz bir kadeh rakı ile mutlu olurdu. Bu gece , cok güzel bir ud taksimiyle başlamıştı. Masalarda çatallar, bıçaklar, bardaklar susmuş sadece ruhlarda dudaklara değen rakının meyhoş eden mutluğu ve ‘Kimseye etmem şikayet , ağlarım ben halime’ şarkısının mest eden sözleri ve UD’un gönülleri okşayan sesi kalmıştı. Meyhanede çıt çıkmazken , sessizliği bozan korkunç bir nara, kulaklara tokat gibi patlamıştı .Bu gür ve uzun nara, Gani Bey’in belası ,ondan haraç isteyip alamayan Kulaksız Recep isminde kabadayı bozuntusunun du.Tekme ile açılan kapının arkasında sarhoş hali ile küfürler savuran Recep’e subaylardan diklenen gençleri, albay işaret ile yerlerine oturtmuştu
- Len garsun, aham beni burayı ması yap len .
masa kurulması istediği yer de , Gani Bey oturuyordu. Gani Bey , albaya doğru bakarak ellerindeki küçük masayı nereye koyacaklarını şaşırtan garsonlara ;
- Garsun bey oğlum, benim masamı aha şuracığa taşıyı veren yavrum, diyordu .Masasından kalkıp az ileriye taşınan masaya doğru ilerlerken ,bütün masalar susmus,terzi Zülküf ,elinde ud ile dona kalmıştı.
- Çal ulen şarkıcı.Ne bicen ması len bu? Siz Kulaksız İrecep’e bunu mu layik görürsüz len hemam oğlanlari.
Recep’in bastığı tekmeyle ,masadan sıçrayan mezeler Ud’i Zülküf’ün sahnesine yığılmıştı. Albay’n gözünden Gani Bey ile Arap’ın yaptığı işaretleşme kaçmamıştı. Bu sefer bela geliyorum dememiş, gelmiş ve çökmüştü. Arap dışarıya çıkıp hemen geriye döndüğünde elinde gazete kağıdına sarılı bir paket vardı. Bunu Gani Beyin masasında ki boş sandalyeye koyup Gani Bey’in arkasında dim dik durmaya başlamıştı. Kulaksız Recep ,ne oluyor len, bu fellah mı seni koruyecek. Topunuzun .mına gorum len . diye narasını atarak Gani Beyin masanın önüne gelip elini silahına attığında ,daha tabancasını çekemeden Gani Bey’in elindeki Legand, gazete kağıdının içinden üç kez Recep’in göğsünde patlamıştı. Recep sırt üştü yere yapıstığında Gani Bey ,
- Gusura galman gumandanla, ürüdü ürüdü göpek sıkıvedim, gusura galman gari. O sırada Recep henüz ölmemişti. Gani Bey, yanına yaklaşıp onun gözlerinin içine bakarak konusuyordu.
- Len Gulaksız İrecep , cok can yaktın, cok ah aldın, hala gaberi vemedin mi ,orusbu analı deyyüz? Bah halen canın cıkmemiş. Bari kafene sıkem de geberivee .
Gani Bey , iki mermiyle kafasına sıkıp masasına oturmuştu. Ud’i Zülküf’den ve subaylardan gecelerini maffettiği için özürler diliyordu. Tabancısını masanın üzerine koyarak yerine oturdu. Bardakta ki yarım rakıyı subaylara doğru kaldırarak bir defa daha özür dileyip , fondip yaptıktan sonra;
- Garsun bey olum, beni orta şeker gayfe yap yavrım, dedi. Kahve gelip bir yudum içtiği anda dört polis elinde silahlarıyla içeri girmişlerdi
- Pulis bey olum, ürüme didim ürüdü, yine ürüme dedim hıladı göpek . Ben de sıkı sıkı vedim yavrım. Su gayfemi içem de gidiverelim yavrım . Siz de gayfe içer misiniz evladım
Kulaksız recep kanları içerisinde yatıyor polisler içeride bulunanların kimliklerini tesbit ediyorlardı. Ertesi gün meyhanede bulunanların tamamı şahit olarak mahkemenin kapısındaydılar. Görmedik, bilmiyoruz, ilk önce Recep silahını çekti diye ifade veriyorlardı. Bir daha mahkemeye çağırılmadılar . Avukatları Gani Beyin koltuğunun altından ateş ederek Recep’i vuranın Cezayirli Arap olarak kabul ettirmişlerdi. Polisler de Gani Bey’in o anda ki itirafını hiç söylemediler .
Sekiz yıl vermişlerdi Arap’a. Denizli Cezaevi ‘nin ; duvarları ,yerleri halılarla kaplı ,herkese dışarıdan yemekler söylenen, bazen gece evine de gidip gelen en imtiyazlı mahkumuydu artık. Züğürtler, ayakçılar, mazlumlar harçlıklarını sekiz yıl Arap’tan aldılar .
Subaylar da bu konudan hiç bahsetmediler. Hak yerini bulmuştu . Şahitler vicdanen rahat , bir mikroptan kurtulmuş olmaktan sevinçliydiler.
-E. Yaşar Ovalı
08:12:2016
YORUMLAR
Eceli gelen köpek cami duvarına işermiş derler ya. Kulaksız Recep denen köpeğin eceli gelmiş demek ki. Ama bu arada hakkını da vermek lazım. İçinde onca asker ve subayın bulunduğu bir meyhanede böylesine kabadayılık yapabildiğine göre herşeye rağmen cesur adammış..
Ben bu öyküde ayrıca gerçek bir ağa gördüm. Ağa demek, sömüren asalak demek değildir. Ağa insan işte böyle Gani Bey gibi olur. Sanırım çoktan rahmetli olmuştur. Allah nur içinde yatırsın.
Çok güzel bir öyküydü. Ellerine sağlık.
Selam ve sevgilerimle.
kukurikuu
Ne yazık ki köpekler ,yani itler bir türlü bitmiyor. Anlatırlar ; Gani Bey öldüğü zaman çok kalabalık bir insan grubu yalnız namazını kılmakla kalmayıp mezara da gitmişler.
Sevgiler kardeşim
kukurikuu
Bu kadın güzelliğinde ne var valla anlayamadım. Aşk insanı bu hallere getiriyor işte. Neyse ki doğan çocuğun ismini Ömer koymuş.
Sevgi ve saygılarımla
kukurikuu
Vay bee...
Delikanlılık, adamlık, yiğitlik bu işte.
Var mı şimdi onlardan ?
.................................
Evet haklıısınız. Yok.
Selamlarımla.
kukurikuu
Dediğin iz gibi eski delikanlılar kalmadı.
Eh adama her şeyin içinde hormonu mama gibi yedirirsen
sonunda o da yumuşak olabilir
Selam ve saygılarımla