- 639 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DERİN DARBE...
Var oluş sancısı ya da sancının deviniminde edilgen mahiyette tüm tutarsızlığım/ız.
Bir mahremi mabet bellemek; mağduriyeti evlat edinmek aslında asılsızlığı sükûnet ile bağdaştırıp zılgıt yediğimiz çocuk yüreğimiz.
Kıblesinde yüreğin saklı tuttuğumuz ya da sürç-ü lisan eyleme ihtimalini göz ardı edip aralıksız konuşan o devingen iç ses hele ki dümeni kırma ihtimalini de yok sayıp mağlup bir düşte galip bellediğimiz tüm tahakkümler yine celbinde anlamsız, cürüm belleyip de yordamsız ama aşk ile anıp hayatı hele ki bir de düşmüşken aşka…
Sonlardan ibaretiz belki de ya da varlığımızın katıksızlığında katlanıyoruz ve her izdüşümünde yüreğin mağdur ve mağlup bir şarkıya denk düşüyoruz.
Hasretinden prangalar eskitirken şair ya da kimsesizliği reşit bellemiş bir nota mahiyetinde aralıksız şerh düşüyoruz yaptığımız her yoklamada yok sayıldığımız ya da her münferit aşkta yine iki kişilik sevdayı öznel ve özerk bağnaz bir önyargı gibi de içselleştirdiğimiz.
Ayrı düştüğümüz ama umut bağladığımız…
Yan çizsek de yansızlığımızı mevcut kıldığımız…
S/isinde ya da indinde yağmur denen pencerede eriyen benliğimiz yine hemhal olduğumuz tüm dış ses iken kepenklerini açmaya hazır ve nazır bir yürekte, tüm kaybolmuşluğu da tek kalemde esir eyleyip bağnaz sancılar ki edimi varlıksız nakşeden tok bir ses biz yine de çömeliyoruz ve çömez bir sevdadan akan yüreğe o pınarda yıkanıp şartlanıyoruz sevginin eylem bildiği o nakşeden neşeyi de görmezden gelinme ihtimaline rağmen tüm katıksızlığı ile masumiyetin bir bir döşerken yüreğin mabedine üstelik tüm yetim kalmışlığa rahmet okumanın da verdiği huzur ve bilinç iken varlık katsayımız…
Biriken hezeyanlar mı dersiniz yoksa muteber bir asalet mi de sancıyandansa sanrıları biriktirdiğimiz düş tarlasında hükme varan her rüya kadar da mahrem ve imkânsız addedilen hele ki o pekiştireç kadar da insafsız bir hüküm iken en mağdur hikâye.
Bir varlıktansa h/içselleşen ya da hıçkırık babında iç dökümü ki her satıra bağdaş kurmanın getirdiği o huşu ve tüm derin darbelerde boğulmaktan pek imtina etmesek de.
Paye verdiğimiz ama yok sayıldığımız.
Yok saymasak da benliği tüm örselenme ihtimalini asla yadsıyamayacağımız belki de bir pergel mahiyetinde çizip de içinde kaybolduğumuz nice daire hani olur da boş bir zemini mesken eyleriz de rotamızı da mimleriz aynı istikamette yine de kaçamadığımız zulüm ama mağduriyet kadar da ıslah eden ne olabilir, dercesine pekişen maneviyatın huzura denk düşen safında yattığımız artık hangi siperse/yürekse yeter ki kovulmama dileği ile safça idame ettirirken tek kişilik şarkımızı her ne kadar iki bilet olsa da cebimizde…
Zarif bir sevda, nazenin bir kabullenmişlik belki de tüm varsayımları ihlal eden saydam bir tabaka yine insanlığın her halükarda hezimete uğradığı yine de edilgen vasıflarımızla bir türlü etken olmayı becerememenin verdiği o hicap duygusu ve esefle kınandığımız ama her nasılsa kıyamadığımız tek katsayı yine sevginin mükellef kılındığı ve haznemizdeki tüm yoksunlukları da ihlal eden üstelik ne için…
Hegemonyası sırlı aynaların ve pay ettiğimiz tüm sırları yansıtırken aynadaki aksimiz hele ki tutarsız bir kelamda bin bir nazla niyazla kutsadığımız aşk ve kutsandığımız evren ki kim bilir hangi muafiyettir yoksunluğun kıvanç bellediği belki de utanç yüklü olmak gerekirken insanlık denen güzergâhta bazen de girizgâhta doyamadığımız o nakaratın dilimize pelesenk olan neşesi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.