- 347 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
insan 12
İnsan tanımı beden sel ayrılığa göre de bir tanım değildi. Kronolojik sıraya göre ilk başta Totem kültürler sentezli biyo kültürel bir tanımdı. İnsan toplumu içinde daha karmaşık aletleri kullandı. İnsan, Âdem’le de gelmiyordu. Âdem olmakla, kendisine verileni öğretileni bir şeyi de unutmamıştı. Asıl olan Âdem sembolizmi içindeki Mamon, insanlara bir şeylerini unutturdu.
İnsan: Mamon’a yakın değildi. İnsan totemi gelenekle, salt kendi aralarında çoğalmış olanların somut soy temsilcisi olan ilahlara, çok daha yakındı. Hemcinsimiz Mamon’la kendi arasına; totemi dönemle, ön ittifakı dönemi almıştı. Mamon’la bu tür geçmişine uzak kalmakla kendisine yabancı kalıp; kendisinden uzaklaşmakla, kendisine yabancılaşmıştı.
İnsan en az iki totemi boydan ilah soyun senteziydi. Mamon totemi ve ön ittifaklı kültürün temsilciliği değildi. Kişilerin (insanın değil kişilerin) özel mal mülk sahibi ve köle olmalarıyla ya da varlıklı yoksul olmaları içinde; takdir ve tekdir etmekle egemence her hangi bir gücün; soyut mana oluruyla meşrulaşmasına bir kullanımdı.
Efendi dışında kalan; kul ya da köle olmasıyla aşağılık sınıftan olan kişiler; Mamon’a da yakın değildiler. Sistemi efendi köle ekseni içinde gören dini felsefeler kendi söylemleriyle, Hakkın dini olamazlardı. Eğer hakkın dini oluyorlarsa mülklerini efendiye göre dağıtmakla ancak efendiler için ilk baştaki bu tarz söylemleri efendinin dinidirler.
Tabii ki süreç bu aşamasıyla da kalmayacaktı. Ama unutmayın ki süreç böylesi bir hakkın dini olma zemini üzerine inşa olmuştu. Sistemin bu tür zemini; köleden yana olan tutum ve inisiyatifleri de; köleler zemin hareketi mahremiyetine dokunmadığı sürece, sistem kölelere palyatif çözüm (günü kurtaran çözüm) olmaktan öte gidemeyecektir.
Köleci sistemde insan Mal mülk sahibi olup olmamalarının muktedirliğiyle tanımlanıyordu. “Hiç kendisine mal mülk ve elinin altında kullanılmak üzere köle verilenlerle; maldan mülkten köleden yoksun olanlar bir olur mu?” diyecekti. Malı, mülkü olanlar asil ve soylu aristokrat, seçilmiş, nasiple kurtulmuş insanlardı. Hemcinsleri olan köleler, insan bile olmayan aşağılık “parya olan” yaratıklardı. İman ön ittifaklı başlangıç koşullu zeminin içinde; tarafların birbirleri için de üretim yapmaları için karşılıklı oturup konuşmaları, tartışmaları olası ile sözleşen; sözüne vefa gösteren bu durumu tanımlıyordu.
Mamon’du iman da öncülü olan bu ön ittifakı zemine göre devinmek ve inşa olmak zorundaydı. Grupların bir birleri için karşılıklı üretim yapmaları yerine insanların birbirleri için karşılıklı üretmelerini esas alıyordu. Köleci sistemde taraflar; kolektif gücünü ve kolektif emek içindeki mülkünü yitiren köleleriyle; yitirilenlerin sahibi olan Mamon arasındaydılar.
Ön ittifakı yapmaya gelenler ön ittifaklı iman şartları içine gelen gruplar; ittifak içine birer totem mesleği sahibi olmakla eşit ve benzer denklik içinde bulunan bir olanakla, karşılıklı tartışmaya oturuyorlardı.
Oysa köleci sistemde görüşmeye oturanlar mülk sahibi olanlarla; mülk sahibinin malı olan, eşitsiz durumdaki mülksüzlerdi. Mülklü ve mülkü olmayanlar karşılıklı oturmakla daha baştan mülksüzler aşağılanma oluşla, mağlup olmanın yeniklik psikolojisi içinde olmakla, biatçe iman şartlarını görüşmenin içine giriyorlardı.
Bu görüşmede mülk sahibi olmakla rızkı dağıtan; "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diyordu. İş gören, işleri düzenleyen ilahlar yerine; malı mülkü olmakla; “ben sizin rabbiniz değil miyim?” diyen, mal mülk sahibi biri; insanları malı ve mülkü sayesinde terbiye edecekti! Elindeki ortak malı mülkü olan ekmekle; işten, güçten, emeğinden edilmiş olan insanın; günlerdir aç olan güdülerine hükmediyordunuz.
Mülk sahibinin böylesi bir ezme içinde olması karşısında mağluplara da; " evet sen bizim rabbimizsin!" demekten başka ne düşerdi ki? İşte bu köleci ahit neme olmanın "eleste" duasıydı. Köleci sistemin köleci ittifaklı iman duasıydı. Melik olanın ortaya koyduğu imanın ilk şartıdır. Karşı tarafa, onaydan başka hiç bir sitayiş düşemezdi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.