- 2255 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
HASANOĞLAN YÜKSEK KÖY ENSTİTÜSÜ MEZUNU HALİSE SARIKAYA APAYDIN
Halise Sarıkaya Apaydın, Cılavuz Köy Enstitüsü’nden mezun olunca Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’ne seçilip yollanır. Güzel Sanatlar Bölümünü tercih ederek tiyatro, müzik ve resim eğitimi alır. Tiyatroda oldukça başarılıdır.
Sahneledikleri “Bir Evlenme” oyunuyla büyük bir başarı elde eder. Oldukça yeteneklidir. Orta kısım öğrencilerine temsiller hazırlamada yönetmenlik yapar. Bu başarısından dolayı mezuniyet tezi olarak Türk Tiyatrosu ve Kadın konulu bir çalışma yapması istenir. Tezi bitirmiş ve oldukça verimli bir çalışma yapmıştır. Öğretmeni, Ankara ve İstanbul arasında mekik dokuyarak oluşturduğu bu tezini kitap haline getirmesini ister. O sıralar Yozgat’ta öğretmenlik yapmaktadır. Hasanoğlan’daki müzik öğretmeni Mehmet Öztekin, tezinin kendisinde olduğunu, bastırmak için gelip alabileceğini söyler. Yıl 1950’li yıllardır. Bir fırsatını bulup, Yozgat’tan Hasanoğlan’a gelir. İstasyon yönündeki ana kapıdan okula girmek ister. Ancak giremez. Bu okulun eski mezunlarından olduğunu söylemesi fayda etmez. Çünkü o günlerde, özellikle de eski öğrencilerin içeri sokulmaması kararı alınmıştır. Kapıdaki öğrenciler Halise Sarıkaya Apaydın’a bunu söylerler. O da köye çıkar. Tezini almak için kalkıp Yozgat’tan gelmişti. Öğrencilik yıllarında öğretmeni İbrahim Yasa’nın, aile incelemesi görevi verdiği ailenin yanına gitti. Aile O’nu çok sıcak karşılar. Durumu anlatır. O aile Halise Apaydın öğretmeni Bağevi tarafında olan kapıdan içeri götürerek öğretmeni ile buluştururlar. Öğretmeni on evler diye bilinen konutlarda oturmaktadır. Biraz sonra eve okul Müdürü Kemal Üstün de gelir. Durumu anlatır, çok üzüldüğünü söyler. Kemal Üstün,”Seni ben gezdireyim” der. Halise Apaydın bu duruma çok kızdığı ve karara bir anlam veremediği için isteği kabul etmemiştir. Tezini bulamadan okuldan üzgün ve kırgın bir şekilde ayrılmıştır. Bu işlem tüm köy enstitüsü mezunları için uygulanmış bir durumdur. Çok üzücü ve düşündürücüdür. Halkımız buna “Sen kimi, kimin bağından kovuyorsun?” der.
Hasanoğlan kış aylarında başka güzellikler içinde olur. Kar yağdığında ağaçlar ve çevre beyazlarla gelin gibi donanır. Bizler 1975’li yıllarda Türkiye’nin İsviçre’si derdik. Bazen diz boyu kar olurdu. Bu güzellik okulun kurulduğu ilk yıllarda da dikkat çekmiş ve spor etkinlikleri olarak değerlendirilmiştir. Okulda tahta kızaklarla yapılan kış oyunları, spor etkinliği olarak da düşünülüp uygulanmış, 15 kişilik bir kayak takımı kurulmuş ve çalışmalar yapılarak kayak yapma öğretilmiştir. Kars Cılavuz Köy Enstitüsü’nün ünlü kayak öğretmenlerinden ders alıp öğrenen Halise Sarıkaya Apaydın, Hasanoğlan’a geldiğinde kendisinin gözetiminde 15 kişilik kayak takımı oluşturulmuştur. Bu 15 kişi, kendilerinden sonra gelecek olan ekipleri yetiştirerek, ard arda yeni ekiplerin oluşması sağlanmıştır. Kayak eğitimi çalışmaları Elmadağ’a gidilerek de
Kars’ta Cılavuz Köy Enstitüsü müdürü Halit Ağanoğlu’nun çabası ile kayak takımları ve giysileri sağlanmıştır. Böylece kayak sporu, kuralına uygun olarak öğretilip sürdürülmüştür.Bu çaba, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’ne dek uzanmış orada kayak yapmayı öğrenen öğrenciler, Hasanoğlan’da kayak yapmaya başlayanlara öğretmişlerdir.Bunlar 6 kişi kadardır. Onlar hem kayak takımının sürekliliğini sağlamışlar, hem de kayak sporundan yararlanan öğrencilerin sayısının artması çabası içinde olmuşlardır.
Halise Sarıkaya Apaydın iyi kayak yapan öğrenciler arasında olduğu için, birçok arkadaşının kayak yapmasına ve kayak sporunu kurallarına göre öğrenmesine yardımcı olmuştu.Öyle ki, Halise Apaydın iyi kaydığı için kayak sopası kullanmaz, bir başkasına vererek bir kişinin daha çalışma yapabilmesine fırsat verirdi. İyi kayak yapma becerini gösterenlerden biri de Perihan Gürler’di. Halise Apaydın’dan aldığı taktikleri tam uygulardı. Yetenekliydi, bu O’na kayak yapmada başarılı olmasını sağlamıştır. Öğrenmişler, öğrendiklerini arkadaşlarına da öğretmişlerdir. Bazı hafta sonlarında kayak yapmak için Elmadağ’a gittikleri de olmuştur. Çünkü kayak yapmanın ustalıklarını öğrenmek ancak böyle olurdu.
Artık Hasanoğlan’da ilk günlerde yapılan tahta kızaklarla kaymak ve eğlenmek, yerini kurallara uygun kayak sporuna bırakmıştır. Her etkinlik ve çalışmada kurallara uygunluk ve işe görelik burada da uygulanmaya başlanmıştır. Bundan da anlaşılıyor ki, Köy Enstitülerinde çalışma ve tüm uygulamalar belli bir eğitim anlayışı ile ve de eğitim yöntemlerinden ödün vermeden yapılırdı.
Yani onlar hiç yılmaz yılgınlık göstermez, yoklulara aldırmaz, yoklukları yenmek için daha çok çalışırlardı. Onlar sabırlıydı, dayanıklıydı onlar.
Çünkü onlar uyanmaya can atan, öğrenmeye susamış Anadolu halkıydı.
Halise Sarıkaya Apaydın 04 Aralık 2016 günü aramızdan ayrıldı. Işıklarda olsun.
Mehmet ERBİL
www.mehmet-erbil.tr.gg
YORUMLAR
Yazınızı dikkatlice okudum ve ne yazık ki her Köy Enstitüsü savunucusu gibi olaya bir ideolojik bakış da eklenip,tarihsel gerçeklik maalesef "ideolojiye kurban edilir" hale gelmektedir.
Mesela Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü,1944 yılında açılıp,yine aynı dönemde yani 1947 'de kapatılmıştır.Bunu anlamadan bu kurumları nasıl anlarız ki diye sormak gerekir kanımca.
Ayrıca Truman Doktrini ile Köy Enstitülerinin kapatılması arasında bire bir bağ vardır ve yıl da 1947...
Kısaca bu okulların daha objektif gözle görülmesi ve anlaşılması gerekir.Tıpkı 1982 yılında açılan Aşiret Mektepleri gibi.
Öğretmenimize Allah'tan rahmet dilerim,ailesine de sabır.
Mehmet Erbil
iyi akşamlar saygıdeğer Mehmet Erbil beyefendi.
yazınız hem bilgilendirici hem de çok hoştu. kutluyorum.
Halkımızın, özellikle köylümüzün aydınlanma çabası içinde Köy Enstitülerinin saygın, destansı yeri bir başkaydı.
bu güzel kurumları kapatanlar için bir köy çocuğu ve emekli bir eğitim emekçisi olarak ne söyleyebilirim!...
aynı konu üzerine benim de son yazılarım.
selam ve saygılarımla.