- 1157 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
HİZMET BÖYLE Mİ OLMALI?
Efendim Merhaba!
Ben, emekli bir öğretmenim.
Bugün sizlerle iki fotoğraf karesi üzerinden bir sohbet arzu ediyorum.
İnsan olarak toplu yaşama ihtiyacında olan yaratıklarız. Toplu yaşarken de her ferdin huzur içinde olmasını temin için bir takım prensipler geliştirir, hizmetler üretir, hizmetleri paylaşırız. Tabiidir ki bu hizmetleri üretme ve paylaşmada da bir işbölümü kaçınılmazdır. İşbölümü, iş alanları oluşturur. İş alanlarının sorumluluğunu yüklenmek için kurumlar oluşur. Kurumları yönetmek için bir hiyerarşi gelişir. Bu, toplumsal bir zincirdir. Böyle bir girizgâhtan sonra sohbet konusuna geleyim.
Efendim,
İki gün önce evimden çıkıp yürüyerek semt pazarına alış-veriş için gittim.
Yolda gördüğüm manzara: Caddenin bir tarafından diğer tarafına çaprazlama olarak asfaltı keserek ince bir kanal açmaya çalışan bir ekip vardı ve ben bu ekibin çalışmasını birkaç dakika izledim. Kaldırımdaki kilit taşı parkeler sökülmüş, bir çukur açılmış, caddenin karşısında da aynı şekilde kaldırım taşları sökülüp bir çukur açılmış; iki çukurun arasında kalan kısım kanal ile birbirine bağlanmaya çalışılıyor. Açılan çukurlara yerleştirilecek düzenek ile kanala yerleştirilecek iletişim kabloları birbirine bağlanacak. Bu, “iletişim çağı” dediğimiz bu çağda telefon, internet ve televizyon yayınlarını evlerimize ulaştıracak olan yer altı kablo ağı inşası. Pazardan alış-verişimi tamamlayıp dönmekte iken aynı yere baktım çukurlara yuvarlak rögar benzeri yapılar yerleştirilmiş, açılan kanallara kablolar yatırılmış ve üzerinden ince beton harcı dökülerek kabataslak iş tamamlanmış. Kanalların içindeki betonun kurumasından sonra da sıcak asfalt dökülerek asfalt seviyesi tamamlanacak. Bu ameliye yaz aylarında benim evimin bulunduğu bölgede yapılmıştı. Şimdi komşu semtin ağı hazırlanıyor. Lâkin, sözün burasında durup yapılan işin sağlıklı olup olmadığı konusunda örnek fotoğraf göstermek istiyorum.
Buyrun; bu fotoğraf, benim ikâmet ettiğim apartmanın önündeki kaldırımdan çektiğim fotoğraf. Yaz aylarında yapılan işin ne derece özenli yapıldığını gösteriyor değil mi?
(Yazı arasına yerleştirme imkânı olmadığı için fotoğraflara numara koyarak ekleyebildim. 1 numaralı fotoğrafa bakınız)
Şimdi de iki gün önce çalışılan bölgenin benim ikâmet ettiğim yere en yakın noktasındaki hizmet sunumunu görelim:
(Şimdi de 2 numaralı fotoğrafa bakınız lütfen. Bu fotoğrafı, düzenleme yapılır belki diye iki gün bekledikten sonra, bugün, cuma namazı dönüşünde çektim.)
Manzara bu…
Hizmet böyle mi olmalı?
Denetim mekanizmasının başında olan kıymetli bürokratlarımıza sesleniyorum:
“3 Aralık Dünya Engelliler Günü” Biliyor musunuz?
Engelli bir vatandaşımızın bu kaldırımda yürüdüğünü düşünün lütfen. Ve o engelli ferdin de sizin herhangi bir yakınınız, kardeşiniz olduğunu düşünün. Yakınınız olmasa bile, sizinle aynı haklara ve özgürlüklere sahip bir “insan” olduğunu düşünün lütfen!
Ve, hizmet üreten insanlar! Size sesleniyorum:
Yaptığınız işi, kendinizin de o hizmetten aynı şekilde yararlanacağını veya zarar göreceğini düşünerek, sonuçlarına katlanıp katlanamayacağınızı düşünerek yapın lütfen! Bu empatiyi yaparsanız sadece insanlığınız artar.
Ben, beni rahatsız eden bir uygulama hakkında düşüncelerimi yazdım. Umarım ki tesiri olur da insan olarak daha insanca yaşamamıza katkısı olur.
Saygılar sunuyorum efendim.
Mustafa KÜTÜKCÜ
Emekli Öğretmen
02 Aralık 2016 – Denizli.
YORUMLAR
Hayret yıllardır yurt dışındayım böyle görmedim.Hem onarıma açılsın hemde yazı konmasın etrafı çevrilir o günde bir kaç saatte biter işleri ..Maaşları aksasa kıyameti koparırlar işlerini neden düzgün yapmıyorlar ki.Allah vicdan merhamet versin çocuklar engelliler takılıp düşseler incinirler..Selam ve dua ile.
Üstadım;
Orhan Veli, Ankara Belediyesi'nin açtığı bir kaldırım rögarına düşmüş, ertesi gün gittiği İstanbul'da vefat etmişti. Maalesef, BELEDİYE BAŞKANLIĞI OKULU yok. Maalesef usta-çırak ilişkisi bu alanda da yok. Ustalık belgesi hiç yok. Koskoca ülkemin şehirleri kaldırım ve yol yapmasını öğrenemedi. Her taraf aynı... Kalbî selâm ve saygılar sunuyorum...
muhacir bozkurt
"Gavur" dediğimiz adamların ülkesinde ben altı yıl öğretmen olarak görev yaptım. İkâmet ettiğim binanın 50 m. uzağında yoldaki bir içme suyu şebekesi tamiratına tanık oldum. Tamirat tamamlandığında inanın ki yolda tamirata dair hiç bir belirti kalmamıştı. Ve toplam olarak 4 saatte tamamlanmıştı işlem.
İmrenmemek elde mi?
Siz bir mühendissiniz. Kendi alanınızda ve sorumluluğunuzda olan bir iş için olması gereken yapılmadıkça onay imzası atar mısınız?
Belediyecilikte maalesef kim kime, dum duma bir durum var. Şehrimizde yollarımız köstebek yuvasına döndü son bir yıldır. O yollarda seyreden motorlu araçların uğradığı zarar, millî bütçemizin zararıdır. Bunu hiç hesaba katan yok maalesef.
Gidiyoruz bir yerlere amma gittiğimiz yerin hiç de hayırlı bir yer olmadığını içimiz yanarak görüyoruz da elimizden gelen bir şey yok. Zira, sözümüz muhatap bulamıyor.
Rabbim, hayr eyleye...Kalbî selâmlarımla...
Sevgili Mustafa KÜTÜKCÜ Ustam...
Belediyeciler, eski ve işini bilen ustaları; kendilerine, yerlerine rey getirebilecek yeni ve işten anlamazlar ile yer değiştirdiler ve emeklilikleri dolduğundan faydalanarak, emekliği dolanları tezden; emekli olmak istemeyenleri ise, her hafta başkave uzak bir göreve sürerek bezdirdi ve emekli ettiler!.
Bu söylediğim insanlar; yakînen tanıdığım ve efendiliklerinden, işbilirliklerinden ve işlerine samîmice bağlılıklarından çok emînim. Çünkü, çalışma alanları bana yakın ya da edebiyatla ilgili işlerde çalışıyorlardı. Bir kardeşimi, çalıştığı yerde, yaptığı ve anlattıklarından dolayı(bildiğime, ek bilgiler verdi) alnından öpmüşlüğüm de var.
Bizim Kavakmeydanı'nda antika bir bakkal var(Çalköylü); belediye, bu kaldırım taşlarını müteahhit aracılığı ile yaptırıyormuş; bilmem, bu bakkal anlatıyor; Abi, dedi bana: “Bu işlerde kimleri çalıştırıyorlar biliyor musun?... Gürcü işçilere; burayı, bu kaldırımı dizmeye çalışan, bir emekli memur imiş, sordum öğrendim.” dedi... sonra ilâve etti: "Kadir Abi, aldım elinden yapacağı yerin işini, (sen dur, iskemle verip- otur dedim) kapımın önündeki kaldırım taşlarını kendim dizdim; bak, bir tâne çöken, yerinden oynayan taş var mı?."
Bu arkadaşın, kapısının önünden haftada en az üç- dört gidiş dönüş yol yürürüm... taşlar yerine sanki betonlanmış gibi duruyor... öbür tarafları merak ettin değil mi?... Sende fotoğrafları var ya be kardeşim.
Haydi hoşça kal...
Başka bir Vatan derdinde buluşmak ve yazışmak ümîdi ile...
kadiryeter Kadir Yeter. 02.12.2016 CUMÂ.
Kavakmeydan Mah. Yıkılacak şehir stadı yanı. TRABZON.
w.edebiyatdefteri.com/159842-hizmet-boyle-mi-olmali/
Mustafa KÜTÜKCÜ'YE
muhacir bozkurt
Dertlerimiz bir, derman da bir. Amma... akıl ayrı. Ne diyelim?
Vicdanlar da bir olmayınca ayrı akıllar ile maalesef ayrı yerlere gidiliyor işte.
Sonumuzu pek hayra yoramıyorum amma Rabbimden ümidimi de kesemem. İmanımın muktezası...
Kalbî selâmlarımla...