- 906 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
ONDAN SONRA
VEFASIZ YEŞİLÇAM
Yeşilçam’da vefa diye bir şey kalmadı. Meyve veren ağaçlar teker teker kurutuldu. Hepsi bizim seyredip eylenmemiz için emek verdikleri sinemanın nankjörlüğüne maruz kaldılar. Kimisi öldü gitti, kimisi yaşanaya çalışıyor…
Bazılarını şöyle bir hatırlayalım mı?
*ONDAN SONRA
YADİGÂR EJDER… O, çok tanınan fakat gerçekte kendisine dair çok az şey bildiğimiz bir karakter oyuncusuydu. 1966 yılındaYılmaz Güney ve Nebahat Çehre’nin başrolde oynadığı "Eşrefpaşalı" filminde figüran olarak sinemaya başladı. Çirkin ve iri yarı cüssesiyle Türk filmlerinin vaz geçilmez kötü adamı oldu. 200’ü aşkın filmde yardımcı rollerde yer aldı. Bazılarında ismi afişlere yazıldı, bazılarında yazılmadı. Onu rol aldığı her filmde filmin jönünden dayak yerken seyrederdik. O kahramanın gözümüzde büyümesi için dövülmesi gereken adamdı...
Karşımıza en çok da Kemal Sunal filmlerinde çıkardı. Hiçbir zaman evi olmadı. İstanbul’a geldiği yıldan itibaren hep otellerde kaldı. O yıllar Çamlıca Sokağının dengesinin bozulduğu malum yıllardı, erotik filmlerden başka çekim olmuyordu. işler iyice bozulmuştu. Onu cüzi paralarla bolca kullanan Yeşilçam’da iş bulamaz olmuştu. Parasız kaldı. Beyoğlu’nda kaldığı Büyük Otel’in patronu onu otelden attı. Bir arkadaşının yardımıyla Avanos Sokak’ta Uğur Film’in deposunda yatıp kalkmaya başladı. Birçok kimse onun durumuna düşmedi, çünkü kimse sinemayı onun kadar sevmedi.
İçki içmezdi, yüksek tansiyon ve şeker hastasıydı. Gittiği bir açılışta çevresindekiler limonatasının içine votka koymuşlar. Bir daha, bir daha, bir daha… Gırgır geçecekler ya! Limonata yerine ardarda votka içmiş. Galatasaray kulübünün karşısında ufak bir otelin tuvaletine giriyor. Tuvaleti alaturka. Oturuyor, kalkarken ayağı kayıyor, kafasını karşıdaki duvara vuruyor, beyin kanaması geçiriyor. Ve yaşamı Taksim İlk Yardım Hastanesinde son buluyor.
"Bir Yadigar Ejder Kitabı"nın yazarı Erhan Tuncer ise araştırmaları sonucu edindiği bilgileri şöyle aktarıyor:
"Yadigâr Ejder’in Taksim Parkı’nda donarak öldüğü haberi gerçeği yansıtmıyor. Yadigâr aslında 4 Mart 1991’de yemek yemek için girdiği bir lokantanın tuvaletinde beyin kanaması geçiriyor ve orada vefat ediyor. Cenazesini lokantanın önüne çıkarıyorlar. Onu orada gören insanlar da sokakta öldüğünü sanıyor. Bu kulaktan kulağa ’Parkta donarak öldü’ oluyor. Çünkü işsiz kaldığı dönemlerde gününü o parkta geçiriyor. Aslında öldüğü dönem ambargoyu kırıp iş bulmaya başladığı bir dönem. Öldüğünde 40 yaşında. Çok genç ama ileri düzeyde şeker hastalığı ve yüksek tansiyonu var." Yadigar Ejder 4 Mart 1991 yılında, bundan 25 yıl önce hayata veda etti. Kimsesizler mezarlığında yattığına ilişkin bilgi de yanlış Beyoğlu Kulaksız Mezarlığı’nda yatıyor ve mezarı Cemal Süreya ile komşu...
Öyle ya da böyle tertemiz bir sinema emekçisi kayıp gitmiş sinemamızdan, ardında bir dolu film bırakarak. Keşke şimdi “Mazlummmm!” diye bağırsak da başı önünde sallana sallana gelse. Dövmek için değil, koşup sarılmak için kalksak ayağa. Sinemamıza kattığı güzellikler için teşekkür etsek kendisine. Ruhun şad olsun Yadigâr.”
*ONDAN SONRA
BAYKAL KENT… Elli yıl tiyatro ve sinemaya çalıştı. Tam 25 yıl boyunca Ferhan Şensoy’un Ortaoyuncular kadrosunda sahneye çıktı. Sonra Bursa’da bir huzurevinde yaşamaya başladı. Kalp rahatsızlığı nedeniyle tedavi gördüğü Bursa Muradiye Devlet Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesi’nde 6 Şubat 2012’de sabah saatlerinde yaşamını yitirdi.
*
ONDAN SONRASITKI SEZGİN… 1973-1974 yıllarında Hürriyet gazetesinin Çocuk Kulübü Yarışması’nda Bakırköy Alibaba Tiyatrosu’na çocuk oyuncu olarak seçilmesinin ardından bir film setinde Fatma Girik’le tanışmasıyla filmlerde rol almaya başlamış, ilk filminin Pamuk Prenses ve Yedi Cücelerde ”Bilgin” karakterini canlandırmıştı. Yaklaşık 300 filmde rol alan, 40 yıl sinemaya emek veren, Sezercik ile oynadığı Öksüzler filminde bir sıpanın açık artırmayla satılma sahnesinde, ”Benim olacak fıstık, binecem üstüne, vurucam kırbacı, vurucam kırbacı, babam çok zengindir, çuvalla para verir” repliğiyle beyinlere kazınan, Adile Naşit, Münir Özkul gibi pek çok sevilen sanatçı ile onlarca filmde kamera karşısına geçen Şişko Nuri, Yeşilçam’ın ihtişamlı günlerini kaybetmesiyle sinemadan da uzaklaştı. “Şişko Nuri” lakaplı Sıtkı Sezgin de Yeşilçam’dan sonra sıkıntı yaşayanlardan…
Türk sinemasında canlandırdığı çocuk tiplemeleriyle tanınan Şişko Nuri 17 Ağustos Gölcük depreminde evini kaybettikten sonra sinemayı bırakıp memleketi Samsun’a dönmüş, Samsun Büyükşehir Belediyesi Huzurevi’nde yaşamını sürdürmeye başlamıştır. Sıtkı Sezgin (60), sinemadan uzaklaşmasına rağmen, kurduğu küçük tiyatro ekibi ile çocukları eğlendirmeye devam ediyor. Ana okulu ve ilk okulu çocuklarına yönelik tiyatro oyunları oynamakta.
*ONDAN SONRA
DENİZ AKBULUT…Film setinde çalışırken görme duyusunu kaybeden sinema ve ses sanatçısı Deniz Akbulut artık zorluklarla dolu bir yaşam sürüyor.
*ONDAN SONRA
MERAL ZEREN… “Salako”, “Hanzo” gibi birçok filmde oynayan Meral Zeren de sıkıntı çekenler arasında…
*ONDAN SONRA
NEVİN AKKAYA… Filmlere ses veren Nevin Akkaya gibi dublaj sanatçıları da geçim derdinden çok sektörün vefasızlığından dertli.
*ONDAN SONRA
CAHİDE SONKU… Bunların yanında kendini sinemaya adamış, ancak ömrünün son yıllarını yoksullukla geçirip, hayata gözlerini yuman sanatçılar da var. Türk sinemasının ilk kadın yönetmeni ve ilk kadın yıldızı olan, adı dillerden düşmeyen Cahide Sonku, şöhretten yoksul ölüme gidenlerin biri… Hayatı fırtınalarla geçen figüranlıktan zirveye ulaşan Sonku’nun kaderi güzelliğiyle zıt yönde gelişti. Alkol bağımlısı olduğu ileri sürülen Sonku, 1981’de 64 yaşında vefat etti.
*ONDAN SONRA
CEM GÜRDAP… Hababam Sınıfı’nın “Tulum Hayri”si Cem Gürdap, geçtiğimiz yıllarda sıkıntılı bir hayatın ardından yaşama gözlerini yumdu.
*ONDAN SONRA
DANYAL TOPATAN… Yaşamının son günlerini parasız geçiren oyuncu Danyal Topatan da 1975 yılında 59 yaşındayken bir otel odasında hayata gözlerini kapadı.
*ONDAN SONRA
SAMİ HAZİNSES… 1925 yılında Diyarbakır’ın Hançepek mahallesinde doğan Hazinses, ilkokuldan sonra çalışmak için İstanbul’a geldi. 1953 yılında Mahir Canova’nın yönettiği, Cüneyt Gökçer, Atıf Kaptan ve Muhterem Nur’un oynadıkları Kara Davut filmindeki rolle sinema oyunculuğuna başladı. Sonraki yıllarda çevirdiği filmlerle rolleri büyüyen Hazinses, Türk sinemasının unutulmaz komedi sanatçıları arasına girmeyi başardı. Hazinses, oyunculuğunun yanı sıra güfte ve beste çalışmaları yaptı. Sanatçının, "Bir Dilbere Müpteladır Deli Gönlüm" adlı eserini Zeki Müren seslendirmişti. En bilinen eserlerinden biridi de Müslüm Gürses ve İbrahim Tatlıses başta olmak üzere birçok sanatçının seslendirdiği "Derdimi Kimlere Desem" isimli klasikleşmiş şarkıdır. 23 Ağustos 2002’de vefat etti. Cenaze töreni Kadıköy Surp Takavor kilisesinde yapıldıktan sonra naaşı Hasanpaşa Ermeni mezarlığına defnedildi.
ONDAN SONRA Yazısına Yorum Yap
"ONDAN SONRA" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.