- 1014 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
-PİSA KULESİNDEN GÖRÜNEN DÜNYA-(*)
"İyi bir kadınla iyi bir erkek birlikte değildir. Çünkü kadınlar kötü erkeklere aşık olup iyi erkeklerle dertleşirler.." Sözü zihnimde aradığı karşılığı siyasette bulmaktadır.
Mitinglerde hep kalabalıklar vardır bilirsiniz. Hatta eski siyasilerden merhum Osman Bölükbaşı’nın bir Kayseri mitinginde kalabalığa "Ey sapı uzun başağı kısa Kayseri’liler" şeklinde hitabı pek meşhurdur.
Bu ilk bakışta garip, acayip durumun anlamına varabilmek için önce üstteki sözü bir inceleyelim mi, ne dersiniz?
Kadınla erkek arasında parametre farkı var. İki ayrı dünyaya pencere açılıyor da cereyanda kalanlar işin özünü kaçırıyor bence. Gerek erkek gerekse kadın ergenlik veya gençlik döneminde karşı cinste dış görünüme ağırlıklı değer veriyor. Hani yakışıklılık, güzellik, jönlük, artist gibi algısı, vs. Doğaldır da, küçümsemiyorum elbette. Bendeniz o gelenekten gelmiyor muyum sanki?
Fakat yıllar geçipte sıra evlenmeye gelince kadın daha mantıksal bakıyor meseleye. Genellikle yakışıklılığı ölçü almıyor ya da öne almıyor. Veciz sözü sarf eden zat-ı muhteremin kötü erkekler iyi erkekler ayrımında görmediği veya görmek istemediği bir nokta var. Kötüler zümresi ahlaksal bakımdan sınıfta kalabilir ama meziyetlerden yoksun bir zümre değiller bunlar. Üst düzey mesleklerden birine ve iyi bir işe sahip olabiliyorlar. Para, makam, mevki imkânlarını kadınlar ekseri göz ardı etmiyorlar. İyiler sakın bu hususlarda biraz da olsa ekside kalıyor olmasınlar. Yoksa böyle bir durum yokta reklamları mı zayıf?
Ne ki, iyilerin reklamda zayıf kaldıkları görüşü bizatihi kendi hayatımla da doğrulanmıyor. Elbette kendi kendimi iyi biri ilan edecek değilim. Sonuçta bunun değerlendirmesi başkalarına aittir. Ancak kötü biri de sayılmam hani! Şimdi, kendim yok Allah’ım var. Yiğidi öldürün hakkını verin canıımm!
Buna mukabil kendimi oldukça sorgularım da. Karşınızda yılları yemiş biri var. Rahmetli babam ki, nur içerisinde yatsın benim için az koşturmaz. Üstte kendime dönük tanımlamalarım latife idi kuşkusuz. Asıl kendi olmayıp da Allah’ı olan odur. Öğretmen olmasının da getirdiği bir sosyal çevresi ve çehresi vardır onun. Ortaokul ve lise yıllarımda zayıf derslerimde bana az özel ders aldırmaz. Hatta diyebilirim ki, benim kadar özel ders çoğu varlıklı aile çocuğu almamıştır. Peki, büyük çabalar göstermiş biri miyim ben, elbette hayır. İte kaka, kıt kanaat geleneğinin azimli temsilcilerinden biriyimdir. İyi de kardeşim merhum İsmet paşa dönemlerinde de yetişmedim ki denk bütçe diye tutturayım.
Bu çerçevede baktığımda iyiyimdir iyi demek kurtarmıyor, her şeyden önce mazim yakamı bırakmaz öyle dersem. Elbette işimden ve eşimden memnunum, Allah’ıma bin şükür. Bir sürü işsiz ve evlenemeyen insan var toplumda. Şükretmez isem ne kul razı olur ne Allah. Amma velakin kendime dönük sorgu ve öz eleştirilerim vardır her daim. Hele en başta verdiğim özlü söz gibi sözlerle yarama tuz basılmış tripleri benimsediğimi hiç söyleyemem. Kötüleri veya kadınları eleştirmek yerine sen iyi oldun da ne oldu, başın göğe mi erdi dediğim de olmuyor değil.
Evet, özlü söze dönersek kadınlar evlenirken yakışıklı iyilere değil de biraz daha yakışıklı olmayan ama dünyevi meziyetlere daha ziyade sahip kötülere meylediyor. Aslında erkekler de koca pozisyonunda konuyu ölçmeyip de baba noktasından baktıklarında kızlarının mutluluğu adına dişçide işçiye değil de dişçiye meyletmez mi sanki? Hani insafla hükmedelim.
Anlaşılan sözün sahibi ya da atfedildiği Victor Hugo’da toprağı bol olsun hayattan epey darbe yemiş bir amcamız. Zaten başka türlü de dünyaca ünlü romancı zor olunur azizim. Kaldı ki, devir de müsait buna. 19’uncu asır Avrupa’sı geniş toplum kesimlerinin iki yakasının bir araya geleceği dönem değil. Sistem ha bire sanayi ve sanayiciye ağırlık veriyor da geri kalan tabakalar için battı balık yan gider. Gemi ha bire su almaya mahkûm. O kadar sosyal mücadeleler babasının hayrına mı oldu, denmez mi? Hugo’da kaç köprünün altında yatmış olmalı. Dediğim gibi büyük romancı olmanın da bir bedeli vardır elbet. Kaç siyasi dönemde elbise değiştirir gibi görüş değiştiriyor. Demek hayatı hep arayışla geçmiş. Özel yaşamında da mutluluğu elde etmenin ufuk çizgisine bağlı olduğu durumlarda bunaldıkça, ah lanet kadınlar! Diye sokranıp durmuşa benziyor.
Oysa kadınlar ne yapsın kardeşim? İyilerle evlenip kötülerle mi dertleşsinler? Üstelik iyiler kadınları nazik karşılar her daim. Kötü onu da yapmaz. Duygularına karşılık vermeyen kadını yıllar sonra dertleşmek için karşısında görse sempatiyle mi karşılar sanırsınız? İnceden inceye iğneyi sokmaz mı acep?
Tam da bu noktada bir başka hususun altını çizmekte fayda görüyorum. Kadınların tekniklerini sorgularım, tartışırım. Şöyle ki, kadında eğer kötü erkekle evleniyorsa, hedeflerini para, makam, mevki üzerine kuruyorsa, dahası kimi zaman kocam bana istediklerimi versin de kendisi nerede ne yaparsa yapsın diyorsa kendisi de sağlam pabuç olmasa gerek, yanlış mıyım acaba? Ne ki, seküler dünyada trafiğin işleyişi ve bunun gerçekte siyaset dünyasının parametrelerini tarif etmeye uygunluğu üzerinde duruyorum açıkçası. Evlilik müessesesinin inşasında ahlakiliği öne almamam bu bağlamda açıktır ki.
Peki, vecizeyle siyasetin bağlantısı nerede? Dedik ya! Mitinglerde çok kez kuru kalabalıklar vardır ve onlar sandıkta çoğu partiye kabalık yaparlar usulca. Mitingleri coşkuyla izleyen, gerçekte kime oy vereceği sabit kitleler. Mesela toplum olarak son yıllarda seçim sonuçlarına içerliyoruz kimi. Öyle demeyin arkadaşlar, iktidarı savunuş biçimimiz bile son dönemde bağnazca bir hal almadı mı? Yolsuzlukta yapsalar hizmette veriyorlar şerefsizim demeler. Millet nankör kardeşim tripleri karşılar bizi. Ülkemizde bir kesim nankör diğer bir kesim kör mü yani? Bilin bakalım hangisi Habil hangisi Kabil? Bu kördüğümü çözebilmek kabil mi o da tam bir meçhuller abidesi ya.
Hiç kuşkunuz olmasın hangi iktidar olsa eleştirilir. İş yapan eleştirilir. Efendim! Bu iş yapmayı illa ki, müspet almayın. Pozitif veya negatif, icraat hataya ve sorgulanmaya açıktır. Oysa muhalefette icraat yok. Dolayısıyla risk de yok vesselam. Halbuki bu, madalyonun bir yüzüdür. Muhalefette olmanın da zorlukları, meşakkatleri yok mudur? Etkin ve yapıcı muhalefet hem önem arz eder hem de o denli müşkül meydana getirir. Haliyle başarısız ve etkisiz muhalefette eleştiriye açıktır.
Şimdi mirim, sözü çok uzattım toparlayayım desem; aa! Canını yerim senin ben, kurban olurum seni verene bile dersiniz.
Sözün özü, kanımca toplumumuz mitingleri parti ayırmadan kalabalığa boğup seçimde muhalefet partilerini makûs talihiyle karşı karşıya bırakıyorsa, -hani böyle yapıyorlarsa o anlamda diyorum- demek ki iktidarı namıslı namıssız ya da becerikli kötüler olarak görüyor olmalılar. Beceriksiz, iş bilmez dahası basiretsiz muhalif siyasiler de hep avcunu yalıyor olmalı.
O değil de dostlar! Sakın toplum kötüleri iktidara taşıyıp iyilerle dertleşmek istiyor olmasın?
L.T.
(*) Eğri oturup doğru konuşmak misali.
YORUMLAR
levent taner
Saygı ve selamlarımla...
Saygılar
İpekyildiz tarafından 5/15/2017 1:50:20 AM zamanında düzenlenmiştir.
levent taner
Şuna inanırım
Kadın, konulara farklı bir dokunuş yapar
Kuşkusuz iyi kötüde izafi
Gerçekten de saf, temiz eli erkek eline değmemiş diye tabir edilen genç kızların kötü bir evlilik yapması görülen bir durum
Buna karşın toplumun gözünde çok fena bu kız diye tabir edilen bayanlarında kendi beklentilerini karşılayan evlilikler yapması an meselesi olmalı
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Saygı ve selamlarımla...
levent taner
yediğiniz içtiğiniz sizin olsun, gezip gördüklerinizi anlatın
kuşkusuz teşbih de
benimsemediğiniz hususlara açığım
öyle ya
bir hanıma kadınlar hakkında ahkâm kesecek halim yok ya
gerçi içeriden bazen net görülmez
ya da "mum dibine ışık vermez" sözü de pek meşhurdur
ancak "tereciye tere satmak" sözünün hükmü altına girmekte istemem hani
nihayet
katılımınızla şeref verdiniz
saygı ve selamlarımla...