- 1352 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
'Türük Budun'a Betik
Madenciler garibandır.. iş güvencesizlikten ölürler!...
Fıtrata sayılıp "güzel ölüm" denilir, geçilir...
Sendikaların benzi sararmıştır.
Emekçinin emeğini; "Allah işvereni varsıllıkla, emekçiyi yoksullukla imtihan ediyor" noktasına getirmişlerdir.
Görev bu !
Yağma Hasansınız nereye yağacaksınız ?!
Sizi toprak kabul bile etmez...
Dördüncü kuşak, beşinci boyut. pardon kaptırdım gidiyorum; beşinci koldu, hiç öyle ajanlık-bozanlık kolay(!) değil !
Diğer bir kısmı temel (sınıfsal) çelişkiyi terkedip, etnikçil ve mezhepçil merkezli arsız-namussuz sendikacılık yapmaya başlamıştır.
Bir tuhaf din ve inancın, dibine kadar politikaya bulaşmışlık imamlığına tevekkül etmenin tevekkelliğidir
Bedava değil ha !
Börek katıklı ve çok yağlı.. gavur parası "proje bedeli- atölye çalışması"...
Yok sınıf.. yok diyalektik maddecilik.. yok halkların kardeşliği, sosyalistlik filan diye batınileştirip; emekçiyi etnik aidiyet veya mezhep merkezli solculuğa dönüştürme projesidir..
Söyledik ya çok iyi bedelle ...
Avro mavisi ve dolar yeşili.. adamı ki, baştan çıkaran !
Sonra yok-yoksul diğer bir kısmı, iş buldum umutlu gariban olanı hani; polis-uzman erbaş askerler filan olurlar.
Şehit haberi ocağına ateş düşürüp, evine bayrak asılınca; kahrolası fakirliği görür utancınızdan kıpkırmızı olursunuz !
Böyüklerin (zengin ve politikacı ekabir sınıf) kıymetlileri için ölürler !...
Şehit ve gaziler bile iki grupta te’vil olmuştur, artık !
Kız ve erkek balalarımız vardır bahar bakışlı.. güneş yakışlı, onbeş yıldır cemaatçı yobaz yeşilı kesif dinciliğe emanettir.
Ve Hüseyin Üzmez gibi hem anasına, hem kızına yanmışlık insafına(!) uğrarlar !
Yetmez.. yanmışlık dedik ya hani; yanar, yakılarak ölürler !...
Eğer sağ kalmışlarsa, ebeveynleri tarafından Kur’an-din-iman öğrensinler filan diye, bu kitab-ı İncil yobazlara el kadarken daha köle ve cariye edilirler.
Yobaz da fırsat ganimettir der, "imam nikahı" garantili taciz-tecavüz eder.
Anayasa Mahkemesi’den bile onaylı, boru değil !
Ayakları sandalyeye değiyorsa, "bademledim" der, o da...
Utanmaz, bir de bunu T.B.M.M’de yasal hale getirmeye yeltenirler !
Bilmiyorum, bunlara oy veren tüm Türkiye ama özelikle İç Türkiye Türkleri için, daha ne olması veya olmaması gerekiyor !?
Niçin bir gün dahi bu olanlardan dolayı vicdan muhasebesi yapılmaz ?!
Onca olan bitenden dolayı, acaba bizimde bu olaylarda vebalimiz olabilir korkunuzda mı yoktur sizin ?!
Bir-iki ton kömür.. üç-dört paket makarna-bulgur...
Ve üç otuz kuruş dilenci fitir-sadaka bedeli para yakışır için bunlara, sürekli oy verilir !
Herşeyin bir bedeli var ve kimsenin kalmaz kimsede ahı !
Birtengri’nin "mavi gök ve yağız yir" arasındaki türe ve tüzecisi olmak için, taşa betik vurdurmuş, Gökt(ü)rük Bilge Kağan gibi bitirelim.
"Ey Türük budun çok yanıldın çok öldün !"
Öyle ki; bu gerici, bölücü, mezhepçi pislikleri başında tutmaya devam ettiğin sürece daha da çok öleceksin.
Vebal diye bir şey varsa ve sen onca şer-bela işe rağmen bunları tepemizde tutmakla bunun vebalini ödüyorsun.
Daha da ödeyeceğin geride !...
Çok ağır, aklının almayacağı bir bedel hem de !...
Ahmet Kutlu Ayyüce
(Elde var büyük acı)
30 Kasım 2016
YORUMLAR
Göktürkmen
Bakın şimdi, ben Türkiye veya Türkiyeli solu'nun "Türk kavramı"na düşmanlığını; neden ve niçinsel anatomisiyle çözümlüyorum.
Sovyetler sonrası reel sosyalite yokluğu gibi, reel bir Türk solunun olmaması ya da sahte olması, Türk burjuvazisi ve proleterinin nedensel kadüklüğüdür.
Yeni değil, epeycedir takıldığım konudur.
Olgarşi-emperyalizm bağlamında muhtelif karalamalarım var, katkı adına pek rağbet yok...
Bunu Çetin Altan ve oğulları örneğindeki gibi, sayısız oligarşik rol modelle de basitleştirdim, genel kapalı (kripto) grupların yasasıdır.
Sonuç hep aynı, bizzat itiraf edenler var; Mina Urgani ve Suat Derviş gibi, onlar bile kriptolojinin raconunu yine de harfiyen yerine getirmişler...
Bunlar (sağ ve sol.. din, mezhep rol modeller) birbiriye kanlı-bıçaklı gibi görünürken, kasaba politik basitliğinde (devrimler basittir bu arada, sadece bir kuralı değiştirsiniz, başlar) davranıyorlar.
Ama, alttan alta da birbirleriye rant teorik ve pirimitif akümülasyonu zedelemeyecek, aksine sürekli güçlendirecek türde ticari ve cinsel birleşmeler (evlilik) yapmaya devam ederler.
Türk bunların kitabında yoktur, kültürel, fizisel, kimyasal, hiç bir aidiyet anlamında dahi yoktur.
Semtine dahi uğra(t)mazlar.
İstsinası, Türklüğün sadece med ve cezir dönemlerinden ileri gelir.
Yani med dönemselllikte Türk'ten fazla Türk görünme ve sonra bunun tersi cezir zamanlarda da Türk'ü aşağılamada, yağmalamada ve talan etmede ve ihanette sınır tanımamaya evrilimleri vardır.
Doğu (Kuzey de diyebiliriz) Türk-Tatar devrimciliğine en fazla zararı Stalin vermiştir.
Türkistan'ı minik Gürcistan ile eşitlemek için beşe bölmüştür, beş ayrı fabrike ulus yaratmıştır.
Oliver Roy başta, bir sürü global ve glokalistin ilham peygamberidir.
Emperyal kapiatlizme muhteşem esin vermiştir.
Multikültüalizm Lenin ve Stalinin teorik ve pratik tespitlerinin ters-yüz edilemsiyle emperyalizme, tutamak olmuştur.
Ama aynı Stalin'in kapitalizmin karşısında ikinci bir yaşayan (yetmiş yıl) model-yol olarak, sosyalist devlet modelini Lenin'e sadık kalabileceği en optimum noktadan kurumsallaştırdığı da realitedir.
Garbaçov'un "Glasnost ve Perestroyka"sı varsa, Stalin'in Lenin miras "Dognati peregnatı" vardır.
Gelelim piyasa, devlet ve değer maksimizasyon veya minimizasyon karşılaştırmalarına.
Kapitalizmdeki gibi, öncelikle (reel bir) ekonomi ve alt yapı olmadan, finans kapital birikimi olmaz...
Aynı kural sosyalist ekonomide de işler farkı, kamucu ve eşitçi ve toplumcu bir reel ekonomi olarak vardır.
Birinde sınifi, diğerinde ekonomik ortam, ilkeleri hakim..
İşte bunlar olmadan finans sermayesi olamayacağı için, iktisadi kural olarak sosyalizmin kendi şartları içinde de bir finans sermayesi ve yatırımları babında benzer kurallar işler.
Lenin, Marks'tan farklı neyi tespit etti?
Smith, Ricardo gibi iktisatçılardan beri kapitalist piysasının yasası eşdeğerlerin değişimi şeklinde kabul edilir.
Bilindik her ürün için harcanan ortalama toplumsal emek sorunsalı.
Bu da demektir ki, mallar "piyasa"da ortlama toplumsal "emek, değer"lenediliyor.
Piyasa farkı, standardizasyonunun göreliği burada (verim, azalan verimler yasası) olarak ayrışır...
Eşitsiz gelişim ve değişimde kapitalist bir devrim oldu, karşı devrim anlamında devrim..
Yani onu da devrim sayıyoruz.. bize eksileks oluyor, ama devrim.
Burada kesiyorum.
Çok uzasın istemiyorum.. böyle gidelim, size bunu anlatmayı önemsiyorum.
Göktürkmen tarafından 12/3/2016 9:26:24 AM zamanında düzenlenmiştir.
chaotica
Ortak düşündüğümüze sevindim.
Mültikültüralizm ve anarşizmin özgürlük ve kömünal demokratlık bağlamda örtüşüyormuş gibi göründüğü bir kör nokta var sanırım.
Benim "ulusal sorunu" Marksist bir diyalektikle "milli demokratk devrimler" ilintili açıklamamın, sizde ırk temel ulus- millicilik içeriği gibi görünüyor olması başka izahı olmayacağı gibi...
Mutlaka benimde anlatamama hatam vardır.
Zıtlaştırma diyalektiği, kültürel çelişkileri devletsizlik ve yasasızlık- kuralsızlık içinde çözme eylemliliğinden olabilir.
Anarşizm bir çok kural ve yasalı, çelişkileri (zenginlik olarak görme) birliği, ultra özgür komünal bir toplum düşüncesini bulabileceğini normalize edebiliyor.
Normatiflik ve normanizasyon eşitlemesi olmazsa, "sosyolojik dinamizm" eylemli olmazdı...
Bu nedenle evellece bahsettiğim, karşılaştırmalı devlet yönetselliklerini eklemek erekiyor.
Göktürkmen tarafından 12/1/2016 12:38:13 PM zamanında düzenlenmiştir.
chaotica
Fırtata fırtata alıyor canımızı zaten.Bir fırt bir fırt daha mesela. Tamamen yekünümüzü birden fırtatmaya az zaman kaldı.Bu fırtatı okuması çok güzeldi.Saygılar.
Göktürkmen
Esenlikle...