Kentli Adam
Kentin sisli sokaklarında uzanan yalnızlıkları yüreğime gömerek, hırdavat atölyelerin tahta pencerelerinden odalara sızan gün ışığının titrek gölgelerinde izi aranan bir adam oluyordum. Gün bitiyor, sarı kızıl yapraklar derin bir uykuya hazırlanıyordu.Bin türlü anlamlar eklediğim dünyanın körüklü yaralarında,ürkek bir güvercin sessizliğiyle sağır bir gecenin dökülen tarafları siyahın derinliklerine usul usul inerken hecesiz sözcükleri dilimin beyaz sayfalarında hüzünlü aşk cümlelerine dönüştürerek esmer tenimden hesapsız ve külfetli kalabalıkları söküp atan bir adamın masalıydı bu.
Kaldırım taşlarından cadde başlarına seriliyordu duvarlar,yağmur yağıyor ve koyu lacivert bulutlar şehrin yamaçlarına kibirli bir üstünlük taslıyordu bakır bulurlar,metruk binaların çatı katlarında hayat sürüyorken kimsesiz kadınlar, ummalı bir sığıntı arıyordu devlet binalarının soğuk tel örgülerinde.
Uzak denizler keskin kara yeller estirirken kentin girişlerine,bütün duvar yazılarında sessiz harfler üşümeye başlıyor ve birer birer kelimelerini terk ediyordu.böylece bütün alfabem suların sessizliğinde boğulmaya başlıyordu.
Kasketini beş parmağıyla defalarca başının etrafında döndüren bir adam kendi fil dişi kulesinde saatlerce evinin tavanına boş gözlerle bakıyor, sanki pusulasıyla bulacağı bir noktanın tüm umutlarını gerçekleştireceği ümidiyle derin derin soluk alıp veriyordu.
Ah bulsa o noktayı neler neler anlatacaktı, dertleşecekti, demediklerini,diyemediklerini ona söyleyecekti.,bağıra bağıra içini dökecekti.Dudaklarını ısırıyor,dişlerini birbirine değdiriyor,bekliyor,bekliyor,bekliyordu.
Dakikalarını saniyelerine kaptırmış bir saatin son faslında puslu bir sağanak çöp konteynerlarını teslim alırken geceyi soysuz bir yalnızlığa yastık yorgan yapan his yoksunu bu adam okkalı bir bekleyişin son nefesini,istasyon bitişiğinden sahile vuran esaretine, kimliksiz lambaların izdüşümüne haykırarak kara kaplı saman kağıtlarına fütursuzca şiirler besteliyordu ki ben mahalleyi hızlı adımlarla eskitirken gölgemin suda yankısını ateşin yokluğunda yakmayı sınıyor, incecik parmaklarımdan tütün kokusunu yudumlarken bile sigara içmeyi özlüyordum..
Haydar Şahinbay-Yitik Angut Masalları
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.