DEKALOG : Tanrı bizim neyimiz olur? (Film eleştiri)
DEKALOG_ TANRI BİZİM NEYİMİZ OLUR
Siyaset Meydanı programının gündemimizi esir aldığı yıllarda ülkemiz Aziz Nesin’in ismini eserleri ile değil inancıyla tanıdı daha doğrusu inançsızlığıyla.
Aziz Nesin ateizmin sembol ismi yegane gladyatörü olarak arenaya (böyle bir programda vardı) yada meydana atıldı. Türkiye gündeminin TV programları özellikle tartışma programlarıyla şekillendiği gazetelerin de gündem belirlediği dönemdi.
Türkiye kabuk kırıyor, kısa yoldan zengin olmanın, döviz kaçakçılığı, bankerler, benim memurum işini bilirler çürümenin başladığının işaret fişekleriydi. Başbakanın tişörtüyle bilgisayar başında pozları ülkenin sivilleştiği ve değişime ayak uyduracağının sembolleri olarak aklımızda ki sahnelerdi.
Ülkemizde din ile bilim çatışması ve ateizmin tartışıldığı 80’li yılların sonun da aslında halkın görüşleri belliydi; Aziz Nesin mağluptu insanlar dinin gereklerini yaşamaz iken dini tartışma konusu yapmayacaktı. Allah vardı varlığı tartışılmazdı.
Bu yazının asıl konusu için uzun sayılabilecek bu girizgah Kieslowski Polonya’sı ve filmin kodlarını çözmede yardımcı olmaktan ibarettir.
Dekalog film serisi Polonya televizyonu için çekilmiş her biri 55 dakika süren 10 filmden ibaret. Bu ifadelerden dizi film olduğu düşüncesi sizlerde oluşabilir, fakat her bir film için ne dizi ne de sinema filmi diyebiliriz. Dekalog kelimesi kanun anlamını taşımakla birlikte Hz. Musa’ya verilen “On Emir” kastedilmektedir 10 filmden oluşması sebep yine aynı durumdur.
Orta metraj diyebileceğimiz filmlerin her birinde ayrı bir hikayenin işleniyor oluşu onu diziden farklı kılarken filmde rol alan karakterlerin başka bir bölümde figüran olarak gözükmesi her hikayenin aynı toplu konutta farklı evlerde geçişi filmi diziye yaklaştırıyor. Bu durumdan dolayı sinedizi tabiri bana uygun geliyor. Tevrat’ın on emri sinedizimizin ana temasını oluşturuyor. Her bir emir yani dekalog bir bölüm ile karşımıza çıkıyor.
Dekalog 1 Allah’tan başkasını ilah edinmeyeceksin söz temasından hareketle yola çıkılmış. Filmde babanın temel referans olarak bilimi aldığı tüm sorunların çözümü noktasında bilimin yeterli olacağı düşüncesi film boyunca işlenmiş. Örneğin bir buz kütlesinin sıcaklık koşullarına göre ne kadar yük taşıyabileceği bilgisayara girilen veriler ile bulunabilmektedir. Tam da ülkemizde din ile bilimin çatıştırıldığı dönemler akla gelmektedir.
Filmin genelinde durağan yapı dikkati çekmekle birlikte içeriğin nasıl dolacağını merak ediyorsunuz yönetmenin ustalığı tam da burda devreye giriyor. Karakterler bir bir belirir çocuğun ölümüyle sonuçlanacak olaya bizi götürür. Finalde baba bilimsel bilginin çalışmadığı durumla karşılaşmış oğlu ölmüştür. Yani bilim din önünde mağlup olmuştur. “Tanrı”ya inanan baba ile film sonlandırılmıştır. Filmde genel durağanlığın dışında sizi etkileyen aklınızda kalmasına neden olan dram unsuru söz konusu. Kimi soru ve sahneler ile sorgulatan düşündüren bir yapıya da sahip.
Film başında bazı görüntü parçalarıyla size sonu hakkında bilgi verdiğini bitiş ile birlikte algılarsınız. İlginç olan bilgi yönetmenin ateist olmasına rağmen filmle sizi Allah’a ulaştırıyor oluşudur.
Bahtiyar ARSLAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.