- 781 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
O KAPIYI AÇ
Hey yolcu!!! Dur!!! Gitme hemen!!! Sana söyleyeceklerim var, Burda dur! İki dakika, dinlen! Bi soluklan! Nerden gelip nereye gidiyorsun? Anlat. Pencereden gördüm, sen geçerken. Çok hızlı gidiyordun Yolcu. Ardından zor yetiştim. Nefes nefese kaldım. O yüzden kesik kesik konuşmalarım. Soluğum içime sığmıyor. Dur bir dakika Yolcu!
Ohh şükür... hele şükür...
Bu ne acele Yolcu? Ne acelen var Allah aşkına? Koştun koştun şimdiye kadar da ne elde ettin Yolcu? Hangi yarışı kazandın? Merak ettim ki hala koşuyorsun...
Buralardan geçerken tepenin az gerisindeki bağları gördün mü? Sazlıktaki kurbağaların şarkılarını dinledin mi? Şu ağustos sıcağında ne koşuyorsun be Yolcu? Uzandın mı salkım söğütlerin altına?
Farketmedin mi?
Ah Yolcu, aahhh... Farketmezsin tabi... O kadar hızlı gidiyordun ki, tabi ki farketmezsin! Neyi farkettin be Yolcu? Şimdiye kadar sana sunulan neyi farkettin de sazlıktaki kurbağaları farkedeceksin?
Sana hiçbir şey sunulmadı mı? Şaka yapıyor olmalısın, Yolcu? Ne söyleyeceksen söyle Yolcu. Ağzında geveleme!
Aslında O’na daha çok şeyler mi sunuldu? Eksik olanların peşinden mi koşturuyorsun?
O yüzden mi koşturuyordun böyle? Ha şimdi anladımmm, O’na daha çok şeyler sunulmuştu, sen de eksik olanların peşinden koşturuyorsun. Anladımmm. Daha hızlı gitmelisin ki kaçırmayasın sakın! Sende de hiç bi şey eksik kalmasın. Evet, evet şimdi anladım Yolcu! Seni daha iyi anladım.
İyi de Yolcu. Sana sunulmamış O’na sunulmuş şeylerin peşinden koşturuyorsun, anladımmm daa... Emin misin onlara ihtiyacın olduğuna? Yani şunu demek istiyorum. Belki de sana sunulanlar senin ihtiyacını görmeye yeterli. Neden daha fazla yük için kendini yoruyorsun?
Neden şaşırdın Eyy Yolcu? Daha önce sana kimse bunların “yük” olduğunu söylemedi mi? A Yolcu, bunu birinin söylemesine gerek var mı? Sen herşeyden önce bir YOLCU’sun. Yanına aldığın herşeyin sana yük olduğunu bilmiyor musun? O’na daha çok şey verildiyse O’nun yükleri daha fazladır demektir bunu bilmiyor musun?
Bu çok uzun bir yolculuk, Yolcu. Senden önce bu yoldan nice Yolcular geçti. Çok Yolcu gördüm ben. O yüzden nacizane tavsiyem yüklerini hafifletmendir. Böylece yolculuğun daha kolay geçer. Mesela iki saate ihtiyacın yok Yolcu! İki saatinde aynı amaca hizmet ediyor zaten. Birini bırak gitsin. Bir sürü güneş gözlüğü var kafanda, en iyisini al, diğerlerini bırak gitsin. Hatta bence güneş gözlüklerinin hepsini bırak. Güneşi, yağmuru, bütün bu güzellikleri filtresiz seyret. Perde ardından izleme öyle. Bu nimete eremeyen niceleri var, biliyorsun. Onların yerine de izle bu güzellikleri. İhtiyacın yok, bence bu güneş gözlüklerinin tamamına, at gitsin. Bırak yağmur yüzünü ıslatsın. Güneş tenini yaksın, yanaklarını gül gibi kızartsın.
Zaten gözünde güneş gözlüğü olmasa farkederdin değil mi yanından geçtiğin salkım söğütleri, sazlıkları... Kulağında kulaklık olmasa kurbağaların şarkılarını duyardın değil mi? Sahi bence o kulaklığa da ihtiyacın yok. At gitsin!
Bırakamaz mısın? O çok pahalı bir kulaklık mı? Ahh Yolcu ahhhh, beni yoruyorsun. Anneni de bu kadar yormuş muydun Yolcu?
Hele şükür Yolcu, biraz kalmaya karar vermene sevindim. Bak hiç pişman olmayacaksın. İyi ki durmuşum, uğramışım diyeceksin. Nasıl ağırlıcam seni... Neler neler hazırlamıştım senin için... Sanki geleceğin içime doğmuştu.
Hadi gel şöyle yürüyelim Yolcu, benim evim şu ev işte! Verandasında kamelyalar, begonviller, sardunyalar, portakal renkli kasımpatılar olan, işte o ev. Sahi beğendin değil mi Yolcu? Geçtiğimiz bu bahçede de çok emeğim var Yolcu. Bu bahçenin her köşesinde çok emeğim var inan. Çekinme al al lütfen! Çileklerim de enfestir. Eminim hayatında böylesini yememişsindir. Bu da küçük limon ağacım, beni hiç mahcub etmedi Yolcu. Beni hiç limonsuz bırakmaz. Hayat ağacım bana en güzel, en taze zeytinlerini sunar. Neden mi hayat ağacı diyorum? Bana O’nun yağı hayat verir çünkü... Damarlarıma her yıl hayat verir... O’nunla tekrar tekrar yaşarım. Benimle birlikte her misafirimi O da bilir ve tanır. Çokkkk çokkkk uzun zamandır birlikteyiz O’nunla Yolcu. Sanırım O hep burdaydı. Benden daha eski yani...
Gel şöyle verandaya oturalım seninle. Sen anlat ben dinleyim. Ben anlatayım sen dinle Yolcu. Hem taze çayım, fırında enfes kokusuyla tarçınlı elmalı kurabiyelerim var. Elmalar tabi ki kendi bahçemin... Sorulur mu Yolcu?
Neden mi kafeste kanaryalarım eksik? Çünkü, ben hiçbir canı hapsetmeyi sevmem Yolcu. O yüzden ne akvaryumda balığım ne de kafeste kanaryam var. Ancak bir kedim ve keçim var. Onları da daima özgür bırakırım. Kedim canı ne zaman isterse bana uğrar. Halleşir, dertleşiriz. Bazen, soğuk kış kapıyı çalar çalmaz kedim de peşinden gelir. Bazen aylarca uğramaz. Beni meraklandırmak hoşuna gider. Aklınca benimle oyun oynar. Bilir O’nu sevdiğimi, özlediğimi. Özlenmek ister de o yüzden biraz ortadan kaybolur. Keçim ise kırları bayırları dolaşır her akşam eve gelir. Bana taze sütünü sunar.
Bu arada kurabiyeleri unutmayalım Yolcu. Kurabiyeler pişmiştir. Bana iki dakika müsaade...
İşte kurabiyeler geldiii, enfes kokuyor öyle değil mi? Taze çay da koydum sana. Şimdi doğruya doğru Yolcu. Kurabiyem harika olmuş değil mi? Gerçekten kurabiye, yemek dedim mi üzerime yoktur. Övünmek gibi olmasın. Sevgiyle yoğurdum ben o kurabiyenin hamurunu Yolcu. O yüzden bu kadar lezzetlidir. Beğenmene çok sevindim. Söylemiştim, uğradığına asla pişman olmayacaksın. Burda neler neler hazırladım sana... Belki yolunu tekrar bulacaksın...
Ne demek mi istiyorum Yolcu. Konuşuruz daha çokkkk o konuları. Önce sen, etrafı izle, dinlen, çayını yudumla. Nasıl buldun burayı? Güzel manzarası var değil mi evimin Yolcu? Evet öyle, çok güzeldir benim evimin manzarası. Hele akşam güneş tepelerin arkasına saklanırken o kızıllığa bayılırsın. Kar yağdığında bir gelin gibi bembeyaz giyinir bu tepeler Yolcu. O zaman bir battaniyeye sarınır elimde bi kupa çayla pencerenin ardından izlerim. Baharı da ayrı güzeldir Yolcu. Bu bahçeyi çapalarım, hazırlarım, mevsimlik çiçeklerimi ekerim. Kirazlarım, elmalarım, eriklerim var benim. Budanması gerekenleri budarım.
Efendim Yolcu, ne dedin? Çok mu ıssız buralar? Çok mu yalnızım? Korkmaz mıyım? Neden korkayım ki Yolcu? Kimseye zararım dokunmaz benim. Asla yalnız kalmam ben Yolcu. Böyle ıssız göründüğüne bakma buraların. Benim kalbim panayır yeri gibidir. Daha önce evime uğrayan bütün Yolcuları, evimden kalbime uğurlarım. Asla kaybolmaz benim misafirlerim. Kalbimde daima yerleri vardır. Kalbimde onları tüllere, güllere sararım. Onlara sofralar kurar, davetler veririm. İçim cıvıl cıvıldır benim. Bir de onlardan daima yeri ayrı olan birisi vardır. Asıl “O” kalbimin ev sahibidir. Beni asla yalnız bırakmaz. Daima benimle konuşur. Benim yolculuğumun başından beri benimledir.
O varken hiç korkmam.
O’nu merak mı ettin Yolcu? Tabi ki bahsederim. Daha O’ndan çok bahsederiz. Zaten daima O’ndan bahsedip durmuyor muyuz? Buraya geleceğini de bana O söyledi. O yüzden ben hazırlıklıydım. Hadi kurabiyelerden bi tane daha al Yolcu... Kafan mı karıştı? Karışmasın lütfen. O’nu sen de tanıyorsun. Öyle yüzüme bakma Yolcu, elbette tanıyorsun. Seninle de konuşuyormuş. Daha doğrusu herkesle konuşurmuş... Hay Allah Yolcu, iyice şaşırdın değil mi? Neyse daha çok konuşuruz, biraz ara verelim, ben de çaylarımızı tazeleyim...
Bu arada ismini bağışlamadın, sürekli Yolcu diyorum sana. Ya da dur dur söyleme en iyisi. Sen de diğerleri gibi bir yolcusun. Zaten artık isimleri ve yüzleri birbirine karıştırmaya başladım.
Akşam oluyor Yolcu, şu gurubun güzelliğine bak. Sana söylemiştim. Böyle manzara bulamazsın diye. Dilersen bu gece seni misafir edeyim Yolcu. Burada kal. Önceki yolculardan bahsedeyim sana... Zaten çok geç oldu. Bu karanlıkta devam edemezsin. Gün ağarınca gidersin Yolcu, haaa ne dersin?
Harikasın be Yolcu. Kalmakla ne iyi ettin. Bak göreceksin. Çok güzel ağırlanacaksın.
Şöyle içeri buyur Yolcu. Akşamları biraz serin olur burası Yolcu. Şömineye iki odun atayım. Akşam dirliği olsun evime. Ateş de su gibi candır Yolcu. Can’dandır. Evimin güneşi gibidir bu şömine. Güneş dışarda batınca evimde yeniden doğar sanki. Gel şöyle baş köşeye otur lütfen. Acıkmışsındır, ben de sana sofra kurayım Yolcu. Gel. Kendi bahçemin çileklerinden hazırladığım reçelin tadına bak. Keçimin sütünden hazırladığım peynirden ye, erik kompostomdan iç. İç Yolcu, İç. İç de şifa olsun...
OOOOOO bi misafirimiz daha gelmiş Yolcu. Özletmişti kendini benim yaramaz kedim. E hadi gir içeri Yolcuyla tanış. Öyle herkese yanaşmaz Yolcu. Bak seni sevdi.
DEVAM EDECEK!!!!!!!!
Başlıkla, hikaye uyumsuz gibi görünebilir ama sonunu bağlıcam inşaallah. Bu konuda amatörüm. Dikkatimi toparladığım bir zaman devam edicem. Bu yazıyı internetten araştırdığınıda blogumda görebilirsiniz. Yani kendi bloğumdan alıntı yaptım. Devamının nasıl gelmesini istersiniz? Size de fikir sormuş olayım?
Fikirleriniz bana ilham verir inşaallah... Keyifli okumalar....
YORUMLAR
Başarıların daim olsun Allah yardımcın olsun insanlar hayalleriyle ayakta dururlar.Hayaller olmadan gerçeklere yaklaşılmaz..Hayallerimiz tutunduğumuz dallardır..Hayallerin içinde daima hamd ve tefekkür şükürse ne güzel. yaratanı bahşedeni hatırlamak hoş ....Selam ve dua ile
Yeganem tarafından 4/20/2019 12:46:16 PM zamanında düzenlenmiştir.
esma_sultani
ilk yorumcun ben olayım :)..çok şanslı bir yolcuymuş camdan baktığın kişi ... Misafirperversin ne güzel bir karekter ne güzel bir haslet ...Ben senin gibi değilim içine çok kapanık bir yapım var ...Güvenip kimseye gönül uzatamadık bakma şiirlerime .Limon ağaçları dedin ya Antalya canlandı gözümde...Sanki Antalyayı anlatıyordunuz biraz daha dağları anlatmış olsaydınız kendimi Toroslarda hissedecektim..Boydan boya Akdeniz esti yüreğimize...Hüzün vardı sayfalarda ..Hüzünlenme şu ölümlü dünyada herkes yolcu ve çok şanslısın kedin varmış ...Benim Akvaryumum var Balıkları izler dururum...
ve devam et ...güzel bir yazı..devamını bekliyoruz ..selam ve muhabbetle