- 1060 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
AŞKINA KURBAN 3.Bölüm
AŞKINA KURBAN -3.Bölüm
AŞKIMIN GÜLÜ
Şiir:Hülya ASLAN
Sevdanı serimde bildim bileli
Mecnun’un çölünde delinim- deli
Saklan yüreğimde dermesin biri
Aç gönül bahçemde aşkımın gülü
Törenin kuralları ile yüreği arasında kalan Kadir çok sıkıntılı günler yaşamaktadır,düğün günü gelmiş çatmış, Kadir hâlâ Periza’ya yüreğini açamamıştır,Periza’nın duyduğun da ne tepki vereceğinden çok korkmaktadır. Allah korusun sevdiğine inme falan gelirse, ya aklını oynatırsa , Kadir çok uzun zamandır namazda ve dualarında Rabbinden çare ve aydınlıklar dilemektedir ,ancak söylemelidir ,Kadir Palangada pancar tarlasında Perizayla buluşmaya ve ailesinin; O’nu beşik kertmesi olduğu amcası kızıyla evlendirmek istediğini anlatmaya karar verir.
Kadir- Ahmet benim Palanga da tarlada bir işim çıktı, kavaklığa gidip bakmam lazım sende gelirsen barabar gidek.
Ahmet –Yine ne düşündün gardaş dalıp dalıp gediysin valla halını begenmiyim haberin ola.
Kadir-Perizayla onların tarlada buluşup görüşecem,böyük anamın alaca çadırınıda yanıma alıp tarlaya yaklaşınca başıma örteceğim .
Ahmet-Yav sen ne dedigünü duyuymusun olum alaca çadır örtünüp garımı olacan? nedir senin bu romantik işlerin? Perizamıdır,perimidir ,melekmidir! saçından duttuğun gibi at atın terkisine, zati bir gün duyulacak bari erkekliğin şanına zeval getirme.
Kadir-Irgatların beni tanımalarını istemem Periza için dikkatli olmam lazım gızın adını çıkarırsam bana tüh olsun.
Harman zamanı altın başaklar arasında tırpan çeken,orak sallayan,pancar toplayan ırgatlar arı gibi çalışmaktadırlar, sulak bir ova olan Palanga’ya tabiat ana cömert davranmış, dereler sularıyla ovayı bereketlendirip,yemyeşil cennetten bahçelere çevirmiş. Güneş buğday başaklarını sarartmış şifalı nimetlere dönüştürmüş. Fakat böylesi güzel bir ovada,tarlanın şeker pancarından daha tatlı olan bir şey varsa oda Kadirle Perizanın sevdasıdır.
Periza- Ninesini ırgatların gölgelendiği mola yerine götürüp; Ninem sen dinlen, ben biraz yemlik toplayıp gelecem .
Hatice Nine-Bastık gızım sen aluşuk degülsün gün vurur başına güneş geçer, aha şo benim alaca çadırımı başına ört önlüğümüde beline bağlada eyle get.Tarlanın tumbundan yeriyesin ekinlerin arasında yılan çıyan olur dikkatli ol bir hışırtı duyarsan hemene oradan gaçasın .
Periza da alaca çadır denilen yöreye ait beyaz kareli çarşafa bürünmüştür,Kadirde aşkı uğruna aynı çarşafa bürünmüştür,ikiside henüz biçilmemiş ekin tarlasına doğru yürür buğday başakları arasında kaybolurlar .
Kadir_ Yaşadığım sürece sen benim yüreğimde yaşayacaksın, kavuşamazsak bilki ben ölmüşüm, yada ölüm kadar uzaktayımdır. Eğer beni seviyorsan sabret ,dua et seni çok sevdiğimi bil.
Periza’nın dili varmaz, yüreği dayanmaz sormaya çekinir bu konuşma vedamıdır,elvedamıdır? sımsıcak Ağustos gününde ılık- ılık esen rüzgar birdenbire karadağdan esen karayel gibi ikisinide üşütür.Ekin başakları dalga- dalga salınırken, gelincikler boyun büker, pancar tarlası acı biber gibi gönlünü yakar kavurur.
Periza- Yoksa askere gerimi çağrıldın bu kadar ümitsiz konuşman neden halbusaki beni isteteceğin günü dört gözle beklemekteyim.Zaman hızla geçmiş bize geldiğin gün daha dün gibi, bu gözler senden başkasını görmez, her yerde hayalin karşımda,bu eller senden başka el tutamaz.Allah şahittir ben seninim ,senin helalinim hemen şimdi al beni ister dağlara kaçır ,ister bilinmez uzak köylere götür, kimseler bulamasın izimizi.
Kadir- Teslimiyetini aldım kabul ettim Allahın huzurunda yemin olsun ki helalim olarak kalbimde kalacaksın sonsuza kadar, ancak ben seni telinle duvağınla atlas yorgan, ipek çarşaf içinde rüya gibi bir gecede sarmak isterim, sen en güzeline layıksın Perigülüm.
Periza kimi zaman derin hülyalara dalarak eline batan iğnenin acısını duymamış parmağından damlayan kan demse ipliği kıpkırmızı boyamış, adeta kanayan kalbini mendilin köşesine kızıl bir gül gibi nakşetmiştir.işte günlerdir lamba ışığında işlediği o ipek mendili Kadire uzatır.
Kadir mendili koklayıp, gömleğinin cebine ,yüreğine saklar..Sırtını toprağa yaslamışken masmavi gökyüzüne dalar, asker arkadaşı Ahmet’in sözleri şimşek gibi beyninde çakar . ‘’Kadir ne dert ediyorsun arkadaşım seni zorla evlendiriyorlarsa ,bir zaman sabret,sevdiğini kuma getir,böyle kavuşamamaktan iyi değilmi?demişti.
Kadir beşik kertmesi olduğu amca kızıyla hemen evlenmesi gerektiğini,ailesinin onu zorladığını Perizaya nasıl söylemelidir ki,kızcağız törenin katı kurallarını anlayamayacak kadar kendisine aşıktır, sevgisini paylaşamaz. Perizanın da gözleri enginlere dalmış bulutlanmış içten içe gönülleri yağmurlanmıştır, fakat ikiside ağlayamazlar.Aşkları ; sinelerine düşen yağmurlarca berrak,gönüllerine düşen gözyaşlarınca edeplidir Kadir’in yüreği daralır, hemen Perizanın elini tutar,’’ellerine sağlık canım,bu mendil senin kokunu ,yüreğini bana getirecek aşkımın gülü ‘ demekle yetinir.
AŞKIMIN GÜLÜ
Sevdanı serimde bildim bileli
Mecnun’un çölünde delinim- deli
Saklan yüreğimde dermesin biri
Aç gönül bahçemde aşkımın gülü
Uyutup sinende göğsüne sarıp
Yağmur ikliminde benle ıslanıp
Mevsimler geçse de ,baharda kalıp
Aç gönül bahçemde aşkımın gülü.....
Gün doğmaz günüme gittin gideli
Değmesin elime yabancı eli
Yalnızım neyime bu dünya evi
Aç gönül bahçemde aşkımın gülü
Düşmesin dillere kalbimde sevgi
Taşmasın göllere gözyaşım seli
Yazdım şiirlere Ömrümce seni
Aç gönül bahçemde aşkımın gülü
Hülya ASLAN
O hafta Kadir evlilik arafesindedir ,Periza günlerce pencerenin önünden ayrılmaz fakat Kadir evlenmiş cami ve çarşı güzegahı da değişmiştir. Periza ayrılık rüzgarları estiğini anlar ancak kimselere soramaz,haber alamaz,gizli sevda, karasevdaya dönüşür yakar yüreğini de hasta olur zavallı , artık Kadir’i göremeyecektir,geceleri uyku tutmaz,gündüzler zaman geçmez, olmuştur.Periza Leyla olur geceleri bahçelerde,sokaklarda gezer durur. Adı da deli Perizaya çıkmıştır, geceyarısı evden çıkıp herkes kan uykudayken o Kadir’in konağının önünden geçip kapalı cumbaların gölgesinde Kadir’i arar.
Periza’nın sevda hastalığını; komşu kızları Nahide ile Naciye ve Hatice ninesi birde küçük ağabeyi Hafız Halil bilmektedir,zaten bu aşk dört kişi arasında saklanıp unutturulmaya çalışılıyorsa da kara sevda yüreğe sığmamış taşmış ve ayan beyan olup gün yüzüne çıkmıştır..
Yine bugün Periza hasta, ninesi’ Soğuk suyla yıkayın, Arap babaya (Yatır) götürün,ağzına yüzüne o mübaregin toprağından sürün gız nazara geldi’ diye çırpınıyor.
Hatice Nine- Evde tütsü yakın, sadaka dağıtın, haber edin yoharı mahlede bir dul avrat varmış , o gelse de gurşun döktürseydük.
Periza’nın annesi kocasından çok çekinmektedir,her ne kadar Periza evin tek kızıysa da sonuçta eksik etek, kız çocuğudur. Törelere karşı gelinemeyeceğine ve olmayacak işe âmiin denmeyeceğine göre, bu iş ört bas edilmelidir. Memleketteki itibarları malum kocası muhtar, oğulları hafız, hemi de Kuran okuyarak, bir nohut tanesini duvarın yüzünde tavana doğru yürütecek kadar derin hafızlar, nefesleri tesirli.
Hemen Periza’ya musga yazdurmalı hamayliyi boynuna takmalı diye karar verir kadıncağız.
Hatic nineyle ,perizanın annesinin tüm bu yaptıklarına rağmen Periza günden güne sararmakta solmakta geceleri kendini dışarı atmaktadır. Periza’nın annesi bu durumu yardımsız halledemeyeceğini anlar komşunun yaşlı kadınlarından yardım ister, kimisi ;
Safiye hala_Vah vah zavallı çocuk geceleyin bir gören olsa içeri çekerler başına çökerler, bacım kızına sahap çık, gardaşlarına söyle, bağlayın gece dışarı çıkamasın.
Periza’nın ağabeyi hafız Halil bu işi yapacaktır. Periza ‘nın gece dışarı fırlayıp, Kadir’in evinin önünden geçmesine engel olacaktır,Kendir denilen ince ipi(sicim) alır bacısının ayak bileğine kördüğümle bağlar ,ucunu da kendi sağ koluna bağlayıp yatarlar.
Periza gece yarısı ağabeyine yalvarır beraberce dışarı çıkıp Kadirin evinin önünden geçmelidirler. Halil tüm duaları okumakta kız kardeşinin sakinleşip uyumasını sağlamak için çaba göstermektedir. Ve Periza peri kızı ,Kadirin ceylan gözlüsü artık geceleri ayak bileğine prangalar vurulmuş bir sevda mahkumesidir.
Gündüzleri evde Perizaya kocakarı tedavileri devam etmektedir ,mahallenin yaşlı kadınlarından (Gavur Bedriye) lakaplı Ermeni dönmesi nine Periza için çok ilginç ve o kadarda acımasız bir yol göstermektedir.
Gavur Bedriye -‘’ Bu kızı PERİLİĞE(Peri Kayalıkları) götürüp bırakın, bir gece orada kalsın ya korkar ödü patlar ölür, yada düzelir sabahtan gider alursuuz’ demektedir.
Peri Kayalıkları(şeytan şehri) olarak adlandırılan bu yer kasabanın uzak köylerinden Maltepe köyünde olup,eski zamanlarda kasabanın ermeni papazının kızını bir Türk beyine aşık olması sebebiyle buraya hapsettiği etrafına da muhafızlar diktiği söylenmektedir.O hikayede ki kız periler şehrinde ölmüş, fakat ruhu geceleri hep o kayalıklarda kendisini bekleyen muhafızların ruhuyla beraber gezerlermiş.Zaten geceleri kasaba halkı o peri kayalıklarından geçerken hep o gölgeleri görürlermiş.İşte yaşlı komşu teyze de ; çivi çiviyi söker misali Periza o şehirde ya ölür ya da iyi olur diyerek kızı bu sevda mezarlığına sürgün etmektedir.
Hatice Nine-Oğul otu çek köküne bak,boşuna söylememiş böyüklerimiz herkes aslına çeker bunlar papaz soyundan helbet bunların dini imanı para sevgüden ne anlarlar bu Ermenilerde kadın gısmına günahkar olarak bakarlar , ya rahibe olacak, ya melek insan olarak degeri yok. Ben çağamı oralara şeytanlıklara atduramam gendileri getsinler.Haydı şurdan gancık govur!
Ailesi evin kıymetlisi Periza’yı şeytan şehrine atmaz fakat bir başkasıyla evlendirirlerse, kızın düzelebileceğini ,Kadiri unutacağını ümid ederler. Ancak bu aşkı duymayan kalmamıştır. geceler, sokağa çıkıp deli ,divane mecnun gezen. Aşık bir kızı kim alır ki. Çevre köylerden iç güveysi aranmaktadır..Bu duruma karşı çıkan küçük kardeş Halil aileden tepki almakta Periza’ya verdiği destek yüzünden horlanmaktadır.
Periza-Gönül halımdan bilmezler,Gardaşımı hoş görmezler,Her daim dua da dili,Söylesinler hafız gülü ,Oyyy oyyy hafızım Halilim gardaşım….
Periza’ya bir yandan koca aranırken, diğer taraftan da mahallenin yaşlı bilirkişi hatun ninelerinden derman aranmaya devam ediliyormuş..Ninelerden biri öyle tesirli bir ilaç biliyormuş ki yalnız bulması ve uygulaması çok meşakkatliymiş.
Selvi Hatun- Kızınıza bu sevdayı unutturacak tek bir ilaç var ki şu bacalara , yüksek ağaçlara yuva yapan , yavrusunu yiyen, acımasız Leylekler var ya işte kızınızın aşırı sevgisini yok edecek DERMAN bu leyleğin b.....pisliğindedir.
.Periza nın gardaşları bir araya gelip yüksek ağaçların tepelerinde leylek yuvası aramaya koyulmuşlar, leyleğin pisliğini getirip hem periye yedircekler, hem banyo suyuna katıp çimdirecekler,ve hemde evde tütsü yapacaklarmış,işte o günlerde Periza’nın dilinden şu ağıt dökülüyormuş.
Periza
Gavim gardaş gelsin ilac eylesin
Kara sevdamıza leylek baba neylesin
Zalım sebeplerinde yüzü gülmesin
Oy gara Gadir ay oldu bedir nerdesin.
Duyulmaz sesin düş gördüm uzak yerdesin
Vardım Iğımbat dağına adaklar ettim yoluna
Hayalını yar eyledim gündüz geceler goynuma
Bu ayrılık vebali de olsun hasımlar boynuna
Oy gara Gadir ay oldu bedir nerdesin.
Duyulmaz sesin düş gördüm uzak yerdesin
Periza sevdiğine, sevdasına ağıtlar yaka dursun abisi Halil de bu duruma çok üzülürmüş,kız kardeşinin sevmediği biriyle zorla evlendirilmesine içi elvermezmiş.
Hafız Halil-
Tırmanırım selvi boyu
Ben istemem gardaş yolu
Töre etti bacım deli
Bağlı gezer eli golu
Oyyy oyyy Perizam oyyy
Periza-
Hamayli taktım boylama
Kar etmez kara sevdama
Gardaş babama söyleme
Verirler beni yabana
Oyy oyyy Halilim,gardaşım oyy
Kadir, evleneli sekiz ay olmuş,Periza sekiz ayda deli olmuş, yollara düşmüş yapılan ilaçlar kâr etmemiş.Kadir de töreye karşı gelememiş evlenmişse de yüreğindeki sevdasına da söz dinletememiş oda hastalanmış.
KARA SEVDAYA DÜŞENİN,GÖNÜL GÖZÜ YAĞMURLANIR
Çaltı akar çağıl- çağıl
Giden duymaz bağır çağır
Dağlar taşlar yeğni kalır
Ayrılık ölümden ağır
Kara sevdaya düşenin bağrı yüregi dağlanır
Hasret çeken gül,gülşenin gönül gözü yağmurlanır
Palanga düzlügü harman
Bulunmaz bu derde derman
Töre vermiş katle ferman
Gayır bizi gadir mövlam
Kara sevdaya düşenin bağrı yüregi dağlanır
Hasret çeken gül,gülşenin gönül gözü yağmurlanır
Hülya ASLAN
DEVAM EDECEK
SÖZLÜK
Yeğni : Hafif
Yemlik Otu : Vitamin ve mineral bakımından zengin olan,çiğ yenebilen,yemeği yapılabilen ekin tarlalarında yetişen şifalı bitki.
Zeval getirmek : Çökertmek, zarar vermek demektir.
Tump : Tarla kıyılarında ekilmeyerek bırakılan dar yer,toprak yığını, tümsek.
Beşik kertmesi : Erkek ve kızın daha beşikte bebekken, gelecekte evlenmesine dair verilen karar.
Alaca çadır : Bir kumaş türü Manisa alacası, Tire alacası, Kaşan alacası, Dapul (Hint) alacası, alaca basma, divar izarî. Alaca dan bir çok eşya yapılırdı: Alaca kaftan, alaca heybe, iplik alaca kaftan, alaca çarşaf, alaca minder, alaca kilim, alaca atlas, mak ad (minder), alaca peşgir.
Çadır :Divriği yöresinde kadınların başlarına örtündüğü çarşaf için kullanılan ad.