- 556 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AŞIK OLDUĞUNUZ KIZI AİLESİ VERMEZ İSE…
AŞIK OLDUĞUNUZ KIZI
AİLESİ VERMEZ İSE…
"Gayr-ı meşru (Onaylanmayan) bir muhabbetin (Sevginin) neticesi,
merhametsiz azab çekmektir."
‘Bediüzzaman’
Bir kız görüyorsunuz ve ilk görüşte aşk dedikleri heyecana kapılıyorsunuz. Kızın güzelliği yüreğinize hançer olarak saplanıyor. Güzellik nasıl oluyor da tehlikeli bir hançere dönüşüyor, değil mi? Hançerin yüreğimize saplandığı yer kanamaya başlıyor. Canımız acıyor. Nefesimiz sıkışıyor. Yusuf Peygamber misali; kendimizi çıkmaz bir kuyunun içinde buluyoruz. Peki, nasıl çıkabiliriz bu kuyudan? Hançeri saplandığı yerden daha fazla canımızı acıtmadan nasıl çıkarabiliriz?
Cevabı, zor sorular. Acizane cevap vermek icap eder, bize söz düşerse şunları söylemek isteriz. Aşkın bir tedavisi yoktur. Bunu cümle âlem bilir. Ama tedavisi yok diye de kuyuda ömür boyu kalamayız ki… Yüreğimize saplanan hançer ömür boyu orayı kanatamaz ki… Bir çıkış yolu bulmalıyız. Ama nasıl. Tabii ki, usul ve kaide ekseninde.
Öncelikle karşımızdaki kişiyle olan niyetimiz halis, Allah rızası için evlenmek olacak. Değil midir ki her sevginin başı Allah rızası içindir… Akabinde ailemizi ilk görüşte aşık olduğumuz kızın evine gönderip usuller dahilinde isteyeceğiz. Buna cesaret edeceğiz. Aşk adımının en uygunu her zaman ailelerin bilgisi dahilinde olanıdır. Hani kız istemelerinde bazı büyükler derler ya – Kız ile oğlan birbirini sevmişler, bize de vermek düşer. İşi bu noktaya getirmemek lazımdır. Çünkü ‘Yaya gözü ile at, bekar gözü ile avrat alınmaz’ der, büyüklerimiz. İlla ki büyüklerin bu konuda onayı olacak. Var sayalım ki kızı vermedi aile. Kızı kaçırırım düşüncesi asla olmamalıdır erkeklerde. Genelde kız kaçırma yöntemi ile evlenen gençler ailelerin hazmedememesi sonucu; mutlu olamamakta ve ayrılmaktadırlar. Ailelerin rızası olmayan bir ilişkiye, muhakkak ki Mevla da razı olmaz. Eğer aile kızı verir, ikili frekanslar tutarsa, işte o zaman Yusuf kuyudan çıkar. Hançer saplandığı yerden çıkar ve güllere dönüşür. Ama vermezlerse kızı… İşte o zaman aşk kalbe gömülür, hançer saplandığı yerden çıkar ve atılır. En azından kanama durur ve yaraya kül bastırılır. Şu olur; en azından şansınızı denemiş olursunuz. İleride pişmanlık duymazsınız. Böyle durumlarda ‘nasip değilmiş’ demek lazımdır. Akabinde erkek duygularını hemen atamaz ise psikolog desteği alabilir. Genelde bu yönteme pek başvurulmaz. Psikologa gitmek ‘ Ben deli miyim’ gibi yanlış bir düşünce düşünür erkek. Esasında aşık olan kimse normal bir kimse değildir. Âşık olan kimse bir nevi aklını kiraya verir, ya da aşık olduğu kıza kaptırır. İşin latife kısmı tabi şu söylediklerimiz. Tabi diyordur aşık olan mecnunlar – Uzaktan konuşmak yazmak kolay, biz ateşin tam ortasında yanıyoruz. Bizde mecnunlara deriz ki bizde sizin geçtiğiniz yollardan geçtik. Saçımızı değirmende ağartmadık. Mevzumuza dönersek; bu kriz durumunda en yakın bir arkadaşımız ile duygularımızı paylaşmalı ve içimizi boşaltmalıyız. Çünkü insan bedeni bazı ağır duyguları taşıyamaz. Maneviyat da çok önemlidir. Sürekli abdestli durmak ve ibadetlerde dua yoluna da başvurulmalıdır. Son sözümüzü Tapduk Emre’nin güzel iki kıtası ile söyleyelim…
“Aşk ile yürüyen sırtında dünyayı taşır. Aşksız yürüyen, beden diye bir ceset taşır!”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.