4)İNSANOĞLUNUN BENCİLLİĞİ
-24 Mayıs 2014-
Sabah erken uyandım dokuz gibiydi. Bu gün Karadeniz’e yolculuk var, üç gün güzel bir tatil ve Toprak ile beraber. Her zaman ki gibi kahvemi yaptım, Toprak’ı aradım. Öğlen buluşacaktık, nerde buluşalım diye kararlaştırdık. Sabah ilk onun sesini duydum, bu mutluluğun tarifi olmaz.
Öğlen 1 gibi buluşacağımız yere geldim, heyecanlıydım. Toprak’ı göreceğim zaman sürekli bir heyecan, düzensiz ritimli bir kalple bekliyordum. Birkaç dakika sonra bana doğru geldiğini fark ettim. Üzerinde bej rengine bir bluz vardı, bol paçalı bir kot ve yine bej renginde babetleri vardı. Saçlarına maşa yapmıştı, bukleleri vardı. Ben onun düz saçlı halini çok seviyordum fakat bukleler ona çok yakışıyordu. Hafif bir makyaj vardı, zaten abartıyı sevmezdi. Gözlerinden bahsetmeme gerek yok yine bütün dünyamı toprak kokusu sardı.
Yanıma gelen kadar onun her ayrıntısını ezberlemiştim. Selamlaştık. Bana heyecanlı olduğunu söyledi, “ilk defa Karadeniz’e gideceğim” dedi. Ben söylemiştim Artvin’e gittiğimi, oraların ne kadar güzel olduğundan bahsetmiştim. “Ne yapalım” diye sordu. Benim sürekli gittiğim sakin bir kafe vardı, genelde akşamları canlı oluyordu. “Telephone’a gidelim” dedim.
Birer çay söyledik ilk defa orda öğrendim, çayı açık ve şekersiz sevdiğini. Her zaman çayın ilk yudumunu alırken çekinerek yudumluyordu; gözleri kısık, ağzım yanacak hissinden tedirgin bir yudum. En fazla iki bardak içerdi üçüncü bardak fazla gelirdi, yarısına kadar içebilirdi. Ben onunla geçirdiğim her anı ezberledim. Her saniyesi aklımda. Ben onu ezberlerken bir yandan da “Acaba o da beni ezberliyor mu?” diye düşünmüştüm.
Birkaç saat sohbet ettik. Saat 3’e geliyordu kafeden çıktığımızda. Evine bıraktım, hazırlanması gerekiyordu ve arkadaşının doğum günüymüş o gün. Nezaketen beni de davet etti, ben kabul etmedim. Biliyordu gelmeyeceğimi.
Saat 21:00 otobüsün kalmasına 1 saat kaldı. Belki yolcuların hepsi orda olsa yola çıkabilirdik. Üniversitenin kendi tuttuğu otobüslerdi, beş altı kişiyi bekliyorduk. Arkadaşlarımla beraber sohbet ediyoruz, tam yanımda bir sarılmalık yakınımda Toprak duruyordu. Kokusunda boğulabileceğim kadar yakınımdaydı. Sonunda beklediğimiz arkadaşlar geçte olsa geldiler ve yola çıktık.
Otobüste benim yanımda Sercan oturuyordu, beni davet eden arkadaşım. Ben cam kenarındaydım. Toprak ise Şeyma diye bir kızla oturuyordu, o da koridor tarafında. Toprak’a diyemedim sen benim yanıma otur diye, dilimin ucuna geldiyse de diyemedim. Yola çıkalı 15 dakika olmuştu en fazla. Sürekli onu görmeye çalışıyordum, sağ eline yaslanmıştı, muhtemelen müzik dinliyor gibiydi. Şeyma ile kanları kaynaşmadı herhalde deyip sıkıldığını düşündüm. Sercan’a sen git Şeyma’nın yanına otur, Toprak gelsin benim yanıma dedim. İlk önce itiraz etse de kabul etti. Toprak’ın yanına gitti, sessizce bir şeyler söyledi. Ardından Toprak hızla kafasını arkaya çevirdi, bana baktı koridorda ayakta duruyordum. Geldi, pencere tarafına oturdu ve “Sercan’ı kovmuşun, Toprak otursun benim yanıma demişsin” dedi. Başımı hafif koridora doğru eğdim Sercan’la göz göze geldik, içimden neler geçti tahmin edin. “Öyle şey mi olur. Senin sıkıldığını düşünüp eğer yanımda olursan sohbet ederiz sıkılmazsın dedim kendi kendime” diyerek toparladım. Gerçekten sıcacık bir gülümsemesi vardı. “Bende kalkıp Sercan’ı kovsam mı acaba diye düşünüyordum” dedi. İki yan yana koltukta karşı karşıya oturduk. Toprak cama yaslandı sol bacağını toparlayıp oturdu aynı şekilde bende sırtımı koridora verip sağ bacağımı toparladım.
Sohbet ettik yine uzun uzun. Onun edebiyatı çok iyiydi. O anlattı, ben dinledim. Nazım’ı sevdirdi bana o gece.
Saat 2 gibiydi gözleri yorulmuştu, uykusu gelmişti. Koltuğu hafif yatırdı, güzelce yerleşti, rahat olduğunu kabullendiği an bana baktı ve yüzü bana karşı uyuyordu. Çok güzeldi, ilk defa uyurken seyretmek nasip olmuştu. Uyurken dudaklarının aldığı şekil çok güzeldi, alt dudağı hafif dışarda üzgün bir yüz ifadesine benzer şekildeydi. Arada bir dişlerini gıcırdatırdı, arada bir de derin derin nefes alırdı. Bir süre öyle masum uykusunu izledim. Bende koltuğumu biraz yatırdım, rahat hissettiğim an Toprak’a baktım ve gözlerimi kapattım.
Onun kokusuyla, gözleriyle, saçının her teliyle uyumak. İşte bunu anlatacak tek bir kelime bile yok. İnsanoğlu düşünmemiş bunu, “Gün gelir bir adam bir Toprak’a aşık olur, onun varlığıyla uyuduğu zaman bunu nasıl anlatır” diye. İnsanoğlu böyle bir aşkın var olabileceğinden haberi yoktu belki. Belki var olacağını biliyordu da bencillik mi yaptı. Evet biz benciliz, varlığımız zaten bencillik üzerine kurulmuş. Mesela ben sadece bana baksın istiyorum, sadece bana konuşsun, sadece ben dinleyeyim, sadece ben seveyim. Bu kadar bencil yaratılmak, sanki onun varlığına tutunmasak yok olacak gibiyiz. Ben Toprak olmasa da yok oluyorum, yanımda olsa da. Yanımdayken Toprak Kokusunda huzur içinde yok oluyorum, yanımda değilse Toprak Kokusunun eksikliğinde yok olmaya yüz tutuyorum.
"Yaşanmış ve Geçmiş"
"Yorumlarınızı eksik etmeyin"
toprakveben.blogspot.com.tr
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.