VATANA ÖZLEMDİR PENCERELER !
Bazen hiç görmediğim diyarların hasleti oluşuyor içimde.
Gezip görmediğim diyarlar neden içimde bir yaradır ?
Her geçen günün telaşı,içimde ulaşamayacağım derin bir özlem yaratır.
Anlık sevdalara iter beni nefsimle boğuşurum.
Hiç tatmadığım sarhoşluğun çakırkeyfi iliklerimde gezinir adeta.
Gezinirde bir füsun bulamam bir yarin kaşlarında.
Bazen gönül pencereme konan küçük bir kuştan umarım medeti.
Kulağımda o zarif öten sesi, gözlerimde o çıpınan kanatlarının
ahengi, öğretir sanki bana hayatın en onmaz gerçeklerini.
Güzel sesli kuşum uçar gönül penceremden; uçar da dileklerim kırık bir
ayna gibi kalır hafızalarda.
Derin bir iç çekip,dikerim gözlerimi uzaklara.
Anılarımdaki bir buğu, bir sis gibidir dağların etekleri.
Gurbette hiç ettiğim yıllarımı ve yanlızlıklarımı düşünürüm, baktıkça dağların yamaçlarına.
Uzaklar ve içimde yeşerttiğim acılar zevk verir gibi,çöker de
yere,alırım başımı ellerim arasına.
Ses versem duyulurmu? Bir serin bakış süzülürmü bu gurbetin çocuğuna?
İkram edilirmi teselliden bir şerbet? Serinletirmi yangından divane
olmuş ruhumun derinliklerini?
Bir çare sessiz bir haykırış gibidir,içe atılmış bütün naralar.
Acılarıyla oynaşıp, kimseyle paylaşmamak, bir karakter iken ruhumun
derinliklerinde, kaleme aldığım bu çırpınışları meydana dökmekte var böyle.
Heyhat!
Nafile teselli bulunmaz bir yangından yanmış bu ruha.
Sessizliği yırtan bir sesdir, çığlıktır bazen saatler.
Gece yarısı saatin sesi. tik tak’larda. Gam yüklü kasevetinden
daralmış, bir savaştan yenik ve yorgun çıkmış gibi bedenim.
Süzme de süzgün bakışlı gözler uzaklardan beni.
Tartılacak, bağıra basılacak yanlarım var.
Beni içimden yaşadıklarında, nedense kaçacak delik ararlar.
Kanmam, yanmam bundan böyle baygın bir bakışa.
Ben ki kendi halinde bir olmazdan teselli arayanlardanım.
Bir kadın bakışı, yürekleri yakışı değildir aradığım.
Yanlızlığımın bende gezinen cevheri, bir sıcak dokunuş değil anladığım.
Kendiliğinden gelişen nefs terbiyeciliği var, başımı her secdeye vurduğumda.
Derin manalar yüklüyor bana zaman.Yüklendikce doluyorum,
doldukca içimdeki yangınla boğuşuyorum.
Tut ki uzaklarda, gurbette yaşamamdır bütün nedenleri acılarımın.
Ben sadece bu gün değil, çocukkende böyleydim.
Bu yüzdendir farksızların, divane yaşamına imrenişim.
Hiç bir şeyin farkına varmadan, çekmeden çilesini yaşamın, gayesiz
bir hayatı sürmek isterdim.
Boşlukta gezen, hoyrat, bir o kadar ukala, kuru kuru dallarda konmak
isterdim.
Yanlızlık ! kelimelerle oynatmayı öğretir insana, ruha zenginlik katmak için.
Yanlızlık! ümidi yeşertmeyi öğretir insana, kurutup elde soldurmak için.
Yanlızlık! acıyı öğretir insana, yudum yudum zevk almak için.
Yanlızlık! aramayı ve bulmayı öğretir insana ve bazen kaybetmek için.
ve öğrendikçe pişersin, piştikce alçalmayı öğrenirsin.
Uzak diyarlar içimde bir özlemdir. Olmayan kadınımın narin saçları gibi.
Gönül pencereme konan, benim gibi dertli kuşun verdiği ilhamdır
sadece gece yarısı beni deli eden.
Cinnet uykularından sıçradığım, hikayesi heba bir rüya değil yazdıklarım.
Birazdan açılırım yıkadığımda yüzümü, bulurum birazdan beynimdeki
her soruya cevabı, başımı secdeye vurup namaza durduğumda.
Her yangını dindiririm ruhumun derinliklerinde.
Kokusu burnumda diyar, gözlerimde buğu olan vatana özlemi dindiremem.
Gökte parlayan yıldız gibidir ve bazen sürme gözlü bir kız, bendeki
vatan sevgisi.
Beynimde cirit atan, efkara daldıran yanlızlığı yıkar yok ederim.
Ederim etmesine de bendeki gönül pencereleri hiç bitmez.
Döker kendini için için, her gece yarısı. Mizaçtır işte, bir sır
gibi saklanan en mukaddesleri, çırparsın milyonların eteklerine birden.
Gönül pençereleri bir yaradır insanların kendi iç dünyasında.
Kimileri döker, dökmesini bilmez. kimileri bulmasını o pencereyi.
Pencereler nefestir,ışıktır, açık teslim edilmiş saf bir kalp
gibidir okumasını bilene.
Vatan hasreti çekenlerin kavuşması, bir sürme gözün
peşinden koşanların buluşması dileği ile, gönül penceremin açılan
kapısından sevenlere sevgi, açlara bolluk dilerim.
Selam ve dua ile
Kaanhan Kurultay.