Her sabah bir dakika Dünyaya baktığında görülenler “diyor ki,
KAPİTALİZM DÜNYANIN İÇİNE...
Dünyanın kapitalist sermayeleri, banka-tekel devletleri, sömürdükleri ülkelerdeki küçük azınlık olan zalim ortaklarıyla baraber insanlara yaşamı bir işkenceye dönüştürdüler. En acımasız ditktatörleri ve onların işkence güçleri -ordu-polis-öldürme timleri- propaganda makineleri ile yaşamı zehir ediliyorlar. Yüzlerce küçük ülkeler büyük kapitalist devletlerin çöplüğüdür. Yani, yokluk, açlık ve savaş, ölümler, kaçışlar, ağzına kadar dolu hapisaneler, ve her yerde insana işkencenin her türlüsü yapılırken. KARŞI SES ÇIKARTAN HER CANLIYI YOK EDEREK, pislik kokan rejimlerni ayakta tutmaya çalışıyorlar. Besledikleri kudurmuş köpekleriyle yaşama her alanda saldırmaktadırlar.
Sahnede hep de o kemik yalayıcıları, beyaz gömlekli gülümseyen ve espiri yapan şirket sahibi katiller, cahilliğe dönerek, ne kadar da güçlü ve haklı olduklarını, "ötekiler’in" ölümü hakettiklerini haykırıyorlar her yerde. cahillik ve bilgisizlik onların tek sığındığı şeydir.
Basit gibi başlarsak, bir çok insanın da duymuş olabileceği gibi: iki milyar insan açlıkla başa çıkmaya çalışıyor. Bu nasıl anlaşılıyor?. Tek tek insan nasıl bir sorumluluk duyuyor, ya da hiç duyuyor mu?. En önemlisi, açlığın ve yoksulluğun sebepleri nedir. Haberlerde bu durumdan pek bahsedilmiyor. Unutuyorlarmı acaba?. Yoksa dünyayı yöneten kapitalizm basın-yayın işlerinide mi, kontrol ediyor. Evet! Dünya çapında insanlar yanıltılıyorlar, bilerek ve kasıtlı...
Kaldığımız yerden devam edersek. Birkaç saniyede açlıktan bir çucuk ölüyor. Bundan başkla elli küsür yerde savaş var. Ölümden ve savaştan kaçan insanların durumları ayrı bir trajedi. Nerdeyse yarım milyar insan sürekli göç halinde; dünyanın her yerinde.
Bir başka istatistlik ise şöyle. Her bir dakikada 1,9 milyon dolar silah üretimi için harcanmakta. Bu, iki saatte 230 milyon dolar yapar. Mayınlardan haftada 800 insan ölüyor.
67 milyarder ailenin serveti, 3,5 milyar insanın gelirine eşittir.
İşte kapitalizmin dünya çapında adaleti bu.
Hala kapitalist devletler, onların dev tekelleri, bankaları kar etmeye büyümeye çalışıyorlar. Bu nasıl olacaksa?
Kapitalist devletin politikacıları, yazarları, dünya genelinde basın ve yayınları, partileri, bütün bu durumları insanlara bir yaşammış gibi sunan dalkavukları; bu durumu, yani kapitalizmin çöküşünü görmezden geliyorlar. Gelecekler de. Tam çökene kadar da bu tutumlarını değiştirmeyecekler. Aldıkları yağlı kemiğin karşılığıdır bunlar. Evet. Yalaka sınıfı olmaksızın kapitalizm yürümezdi zaten. Bunu kapitalistler de biliyorlar. Bu yalaka sınıfı yağlı ekmeğini devamlı almalı. Bu yüzden onlar, insanlığa “bu insan olmanın kaderidir” der gibi, başka bir çıkış yolu yok gibi yansıtıyorlar. Bundan başka, olası her farklı görüşü farklı anlayışı hem düşman gösteriyolar hem de ama imkansız gibi...
Yüz yıllardan beri her altenatif “düşman ve kötü”.Kapitalizmi savunan demagoglar her alanda insanlığı yüzyıllardır yanıltmaya çalışıyor. Dünya çapında her tür inancı da insanları yanıltmak ve onlara boyun eğmeyi kolaylaştırmak için kullanılıyor.
İnanç işlerini organize edenler ile kapitalist devlet içiçe çalışmaktalar. Orda da imtiyazlı bir sınıf oluşturulmuş, onlar bu imtiyazın karşılığı olan hizmetlerini sisteme sunmaktalar.
Geçmiş kültürlerden de görüleceği gibi, yozlaşmış, çürümüş ve insanların ilerlemesine engel olmuş hakimiyetler -devlet gücü- sonuna kadar o hakimiyet aracını kendi istekleri ile bırakmamışlardır. Malesef. Tarih bunu kanıtlıyor...
Kapitalizm kar temeline dayanan ekonomik bir sistemdir. Her zaman kar, ve devamlı artmalı. Savaş çıkartmak, savaş ortamı hazırlamak, salgın hastalık korkuları yayılması, çeşitli darbeler hazırlanması, ırkçılığın kışkırtılması, daha eklenecek bir çok şey vardır.
Pazar ekonomisinin ilk gelişme zamanı feodalizm üretim ilişkşleri içinde başlamış yüzyıllar sürmüştür. Her şeyin alıp satılması ve kar getirmesini serbest kılmak için feodal üretim biçimi ve devletin yıklması gerekiyordu. Feodalizmde üretim, ihtiyacı ve iç pazarı hedefliyordu, sınırı vardı her isteyen istediği kadar üretemezdi. Büyük ölçüde üretim ve dağılım kontrol altındaydı. Dışa dönük olarak da daha çok değişim temel alınıyordu...
Kapitalizm her şeyi alınıp satılır hale getirdi. Burda kar en temel olgudur.
Aile, insan emeği, zekası, onun gücü, gerektiğinde insanlığı, onuru da satlık hale getirdi. Sonunda gelişmiş kapitalist ülkelerde insanın satmadığı, satamadığı hiç bir şeyi kalmamıştır. İnsan iç organlarını, karısını, çocuğunu, “şerefini, onurunu, etik olan” her şeyini de satmıştır. Satıyordur. Kar kültürü kapitalizmle birlikte gelişmiştir. Bu yüzden bütün insan yaşamını etkisi altına almıştır. İnsanlar yaşamlarını bu prensip temelinde sürdürüyorlar. Evlenmek, tanışmak, arkadaşlık, çocuk, ispiyonculuk, yalan söylemek, inancı kullanma, kar etme ve alan kazanmak için savaş çıkartmak. İnsan bilincini körelten, insanı yanıltan yayınlar, eğitim alanları kapitalist devlet tarafından denetlenir.
Eğer insanlar dünya çapında bu kadar zehirlenmemiş olsaydı, belki kendi geleceği konusunda daha iyi şeyler yaparlardı. Kapitalizmin eşitsizliğinde dünyaya gelen insan bu durumları anlayana kadar -hiç anlayabilirse elbet?- çok uzun zaman geçmektedir. Hatta büyük çoğunluk hiç bir şey anlamadan hayata veda etmekte. İnsanların anlamaması için, abartısız yüzlerce hatta binlerce yöntemler metotlar uygulanmaktadırlar. İnsanın gözünü açtığı andan itibaren başlayan bilinçli zehirleme ile uyanması ve durumları anlamsı nerdeyse imkansız hale getiriliyor.
Dünya çapında ve tek tek ülkelerde, hatta en küçük en yoksul yerlerde bile olan ve olmakta olan şey; küçük bir azınlığın yaşamını konu alan filmler, onların zevkleri için defileler, onların günlük çılgınlıkları, evlenip ayrılmaları, mal varlıkları, kadınların takıları ve günlük harcamaları, hizmetçileri gibi uzayıp giden durumları, kültür gibi örnek alınması hatta kıskanılması için, genç kuşakların motif kaynağı olması için gece gündüz çalışılmaktadır. Diğer yandan yağlı kemik ile yaşayan politik kesim de üzerlerine düşen, kanun ayarlamalarını ve düşünsel olarak insanları yanıltmayı sürdürüyorlar.
Böyle uzayıp gidiyor.
Tarihin de gösterdiği gibi, kesin olan, yozlaşan ve çürüyen kapitalist kültür de kendi kazdığı çukura düşecektir. Bu nerdeyse kesin sayılır. Bütün insanlığı da kendi karanlığına çekiyor. Bu sonun zamanını kestirmek kolay değil. Hatta bu çılgınlıkla büyük bir nükler savaş da olsılık dışı değil. Bu planet tamamıyla bütün canlıların da yok olacağı bir zamana itilebilir. İnsanlık tarihinde on bin yıl geriye doğru gidersek, sayısız kültürler çıkmış gelişmiş ve hatta bin yılı aşan kültürler de sonunda yok olmuşlardır. Bilimsel incelemeler bunu kanıtlamıştır. Çağımızın en önemli farkı ise, tektonolojide gelişmişlik durumu atomun bulunuşu ve kullanımı. Bu yüzden insanlık topluca yok olmaya doğru ilerliyor denilebilir. Bu toplu intihar sayılacak gelişmelerin hız kazanmış olmasıdır.
Bütün buluşlar nükler teknoloji de dahil askeri alanda sömürü ve hakimiyete ayarlı baskı aracı olarak TEPEMİZDE TUTULUYOR....
İnsan olmanın sevinecek bir yanı var mı...???