- 904 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TARİHÎ HAFIZAMIZIN MİMARLARINDAN BİRİDİR MÜNİR ATALAR HOCA
Münir Atalar Hocanın adı, kendinden daha karizmatik gelir nedense bana… Belki “Münir” adının içerisinde gizlenen ışığın göz alıcılığından… Belki de “Atalar” soyadının dimağımda çağrıştırdığı görkemli mazinin buğusundan… Ne zaman “Prof. Dr. Münir Atalar” adını duysam, birkaç kuşak öncesinin irfan nesline ait bir isimle karşılaşmış gibi olurum. Sanki birdenbire Nurettin Topçu’nun, Süheyl Ünver’in, Osman Turan’ın nefes soluduğu zamanlara mensup bir mümtaz sima betimlenir ruh dünyamın derinliklerinde…
Oysa içinde yaşadığımız zamanların canlı ve candan hocasıdır o… Allah hayırlı uzun ömürler versin; hâli diri, ilmi iri biridir. Dahası bu yılın başlarında yaş haddinden emekli olduğu hâlde, birinde özel eşyaları diğerinde birbirinden kıymetli kitapları olan iki çantayı eline alıp sabahtan akşama kadar dostlarını ziyaret edecek kadar enerjik ve hayat doludur. Âdeta emeklilik kelimesi bile fazlalık gibi durur Münir Atalar hocamızın dinçlik ve aktifliğinin yanında… İlmin tatili olmaz, onca birikime sahip bilim insanları istedikleri zaman emekli olmalı diyesi gelir insanın…
DOKSANLI YILLARIN BAŞINDA TANIŞTIM ESERLERİYLE
Bizim memleket değişiktir. Nice ilim erbabı, titr ıtırının ve malumatfuruşluk gururunun dayanılmaz ağırlığı altında ezilir. Daha vahimi, makam ve mansıbı kaldıramayacağı kadar büyüterek unvanların kibir taşıyan kamyonlar olduğu zehabına kaptırabilir kendini. Ancak bu durum Münir Atalar hoca için geçerli değildir. Onunla ne zaman karşılaşsanız, sanki ortaokul sıralarında beraber oturduğunuz bir arkadaşınızla koyu bir sohbete tutuşmuşsunuz gibi hafif ve şen hissedersiniz kendinizi. Bilgeliğin, tevazuun, dopdolu oluşun insan doğasıyla ne kadar pürüzsüz bir senlibenlilik içerisinde bulunduğunun göstergesidir bu. Her söz şekerli bir yudum, her ifade muhabbet dolu bir adıma dönüşür âdeta onunla. Ve siz bu hoş sohbetin buram buram savrulduğu atmosferde son derece rahat ve komplekssizsinizdir.
İlk defa doksanlı yılların başında görmüştüm Münir Atalar ismini… Birinci baskısı 1991 yılında yapılan Osmanlı Devleti’nde Surre-i Hümayun ve Surre Alayları adlı özgün eserinin üzerinde… Belki bir zamanlar sık sık uğradığım Ankara Kızılay’daki Pınar Yayınevi’nde, belki de Necatibey Caddesi’nin hemen girişinde bulunan Diyanet Vakfı’nın o meşhur kitap satış yerinde… O gün bugündür bu ismi nedense içinde yaşadığımız zamanlardan daha yüksek bir rafa koyarım hep. Bundan yaklaşık dört yıl önce bizatihi kendileriyle tanışıp onurlanmış olsam da durum pek değişmez. Sanki birkaç kuşak öncesinin derinlik, gizem ve zarafet tütsülü perdelerinden çıkıp birdenbire adımlarını bugünlere atıvermiş zinde ve olgun bir delikanlıyı andırır o.
1949 yılında Tokat ilinin Zile ilçesinde doğar Münir Atalar hoca. İlk ve ortaokulu memleketinde okur. İlçede lise mektebi bulunmaması sebebiyle, Ankara Hukuk Fakültesi’nde okumakta olan ağabeyi daha sonraları onu Ankara’ya getirir. Önce Ankara Cumhuriyet Lisesi’ni, ardından ilahiyat fakültesini bitirir. Eğitim uzmanı olarak beş yıl kadar Diyanet İşleri Başkanlığı merkez teşkilatında görev yapar. Ardından Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından açılan sınavları kazanarak adı geçen fakülteye asistan olur. Burada İslam Tarihi Anabilim Dalı’nda doktorasını tamamlar, yardımcı doçentlik kadrosunu alır. 1987-88 yılları arasında alanıyla ilgili araştırma ve incelemelerde bulunmak amacıyla Tunus’a gider. Bir yandan akademik çalışmalarını sürdürür, diğer yandan Arapça ve Fransızcasını geliştirir.
Tunus günlerinin ardından tamamen Ankara’ya yerleşmeyi düşünür. Üniversite yıllarını Ankara’da geçiren hemen her öğrenci gibi, iyiden iyiye alıştığı, hemen her semt ve mahallesini bildiği veya işittiği, acı veya tatlı birçok anılar biriktirdiği başkenti çok sever Münir Atalar Hoca… Ancak kader, o her “Ankara” deyişinde âdeta “haydi başka diyara” diye karşılık verir sanki. Tam Tunus’tan döndüm, Ankara’ma tekrar kavuştum, öğretim üyeliği kadromu aldım der demez Harran Üniversitesi’nde kurulacak ilahiyat fakültesi için iki yıllığına Şanlıurfa’ya gönderilir. Ardından kendisine verilen görevi tamamlamanın huzuruyla Ankara’ya döner ama bir yıl sonra tekrar doğuya, Yüzüncü Yıl Üniversitesi tarih bölümüne hoca olarak görevlendirilir. Van’da üç yıl kalır, tarih bölümünü kurar, eğitim öğretime hazır hâle getirir. Derken bir gün memleketi olan Tokat’taki Gaziosmanpaşa Üniversitesi ile ilgili bir kadro ilanı görür. Biraz da doğup büyüdüğümüz ata yurdunda görev yapalım deyip aile kararıyla Tokat’ın yolunu tutar.
Tokat’ta yaklaşık yirmi yıl kalır Münir Atalar hocamız. Bu yirmi yıllık süre, akademik hayatının en verimli çağıdır onun. Profesörlüğünün ve tarih hocalığının büyük çoğunluğunu burada geçirir. Kitaplarının ve akademik çalışmalarının bir kısmını burada kaleme alır. Her şeyden önce tam ve bölümlü beş adet eserin müellifi olan bir hocadır o. Onun bu eserlerinden birkaçını Es-Seyyid Ahmed Er-Rıfâî’nin Hayatı ve Eserleri (Arapça’dan tercüme), Şerh-i Rumuzat-ı Hacı Bayram Veli (Lisans tezi, metin transkripsiyonu), Gazi Osman Paşa, Hayatı ve Eserleri (Derleme eser), Memlükler Döneminde Kullanılan Paralar ve Uygulanan Kredi Sistemleri (Editör: Semih Yalçın) şeklinde sıralayabiliriz.
Sadece bu kadar değildir Münir hocanın bilimsel çalışmaları. Binlerce öğrenciye hocalık yapar, onlarca ilmî ve idari görev üstlenir, yirmiden fazla mastır ve doktora öğrencisinin yüksek lisans tezlerinin savunmasını yönetir, yaklaşık elli ulusal ve uluslararası hakemli dergide ilmî makale yazar, bildiriler sunar, on beşe varan bilimsel kitabın tanıtımını yapar; konferans, sempozyum ve söyleşilere katılır. Şimdi onun değişik hakemli dergilerde yayınlanan ilmî makalelerinden birkaç örnek verelim: Şer’iyye Mahkemelerine Dâir Kısa Bir Tarihçe (Ankara İlahiyat Fakültesi İslam İlimleri Enstitüsü Dergisi, Ankara 1980.); Osmanlı Padişahları (Ankara İlahiyat Fakültesi İslam İlimleri Enstitüsü Dergisi, Ankara 1981.); Türklerin Kâbe’ye Yaptıkları Hizmetler (Ankara İlahiyat Fakültesi İslam İlimleri Enstitüsü Dergisi, Ankara 1988.); Hac Emirleri Tarihi (Diyanet İlmî Dergi; Ekim, Kasım, Aralık, 1996.); Arap Medeniyetinin Kökeni (Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, 1995.)
HER YÖNÜYLE DENGELİ BİR ŞAHSİYET
Ortaçağ tarihinin Münir Atalar hocanın akademik hayatında ayrı bir yeri vardır. O, Gaziosmanpaşa Üniversitesi’ne daimi kadroyla profesör olarak atandığı 1995 yılından yaş haddinden emekli olduğu 2016 yılının ocak ayına kadar binlerce öğrencisine yirmi yıl boyunca Ortaçağ tarihi okutmuştur. Ona göre bu çağ iyi anlaşılmalıdır. Bugün insanlığın büyük problemlerinin hâlâ çözülememiş olmasının, Ortaçağ’ın doğru okunamamasıyla yakinen ilişkisi vardır. Bundan böyle Ortaçağ, objektif ve duyarlı bir bakış açısıyla yeniden incelenmelidir. Birçok araştırmacıya göre daha çok karanlıklarıyla anılan bu çağ, aynı zamanda bilim ışığının en büyük kırılmalarından birinin yaşandığı vetirenin adıdır. Aynen güneş doğuyu gündüze çevirirken batıda gece olması gibi, Ortaçağda da bilim ışığı Doğu toplumlarını aydınlatırken Batı halkları da karanlıklar içerisinde yüzmekte idi. Bunun da böyle olması, aynen bir ucu aşağıya inerken diğer ucu yukarıya çıkan tahterevalli misali gayet doğal ve tabiiydi.
Bir tarih hocasıdır Münir Atalar üstadımız. Hatta onun yeri hocalıktan daha ötesidir. Yakın dostu Prof. Dr. Mehmet Çelik’in “Münir Atalar Armağanı ve Ortaçağ Tarihi Yazıları” adlı kitabın takdiminde ifade ettiği gibi, o “tarihî hafızamızın mimarlarından”dır. Bir de, aynen daha çok kendisine Ortaçağ tarihini okutmanın kısmet olması gibi, sanki her şeyin ortasına ve mutedilliğine talip olmak gibi bir yaradılışa sahiptir o. Hatta Yaradan dahi, orta boylu bir endam bahşetmiştir ona. Hâli, dili, edebi, kişiliği; hâsılı her yönüyle dengeli ve mutedil bir şahsiyettir Münir hocamız. Önyargıdan uzak, kişilikli, ilkeli bir büyüğümüzdür. Bugün o, kırk beş yıla varan bir ilim irfan hizmetinin ardından çok sevdiği Ankara’sına kavuşmanın, gönül ve vicdan huzuruyla yaşamanın mutluluğu içindedir. Rabbim yaşını ve ışığını çok daha ziyade eylesin.
Mesut ÖZÜNLÜ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.