DÜŞ..??
Kadın gecenin karanlığında koşuyordu. Nefese nefese bir takip. Kadın bembeyaz elbisesiyle karanlık geceyi delerek ormanlık arazide hiç durmadan koşuyordu. Ciğerleri deliniyormuş gibi nefes alıyordu… Çok korkmuştu. Arada arkasına bakıyor yeniden koşmaya başlıyordu.
Defalarca tökezleyip düşmüştü. Elbisesi dallara takılıp yırtılmıştı. Karanlığı yaran bir ışık gördü. Seçemediği bazı gölgeler .. Durdu…. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Acaba bu onlardan biri olabilir miydi ? O yöne giderse kurtulacak mıydı ? Yoksa yoksa …. Donup kalmıştı. Bir kurt sesi …… Tanrım bu uluma… Artık dayanamıyordu. Oradan bir an önce kurtulmalıydı.. Işığın güvenli olup olmadığını bilemediğinden aksi yöne koşmaya devam etti..
Korkunç bir çığlık yankılandı sessizlikte… .Artık hem korkudan hem yorgunluktan gücü tükeniyordu. Sürekli düşüyor yeniden toparlanıp koşmaya devam ediyordu. Her yeri yara bere içinde kalmıştı. Canı çok yanıyordu.. Arkasına baktığında uzakta seçemediği gölgelerin hala takip ettiğini görüyordu. ‘Ohh Tanrım .Gelmeyin artık ‘ dedi soluk soluğa. Bir tanesi onun gölgesiydi… Öyle miydi? Dikkatle bakmaya devam etti ardına. Artık emindi birisi oydu gölgeler arasındaki ve diğer insan figürleri seçemediği..
Ağaçların arasında bir çift gözü fark etti ona doğru bakan . Tiz bir çığlık… Ağzını kapattı kendisi.. Bir baykuşla burun burunaydı… sürünerek geri hareket etti.. Elleri çok acıyordu. Kan her yerinde.. Kesikler ve diğer yaralar ..
- Katrina bir yere kaçamazsın . Hahahhaah . Hadi ama yeterince uğraştırdın.. Katrinaaa (yarı alaycı bir seslenme ) Hadi güzelim gel babana…
Artık emindi. O buradaydı ve ondan kurtulması neredeyse imkansız. Fişek gibi fırladı yerinden. Korku onu güçlendirmişti sanki. Hiçbir yarasını hissetmiyordu. Eskisinden daha hızlı koşuyordu. Uçurumsal yollar , çalılar kurtlar …. Hiçbir şey umurunda değildi. Sadece koşuyordu. Nefesi gece de yankılanıyordu. Öyle çok koştu ki Ormandan çıkıp bir göl kenarına ulaştığını sonradan far ketti.
Burası çok güzel bir yerdi.. Göl kenarından bir yol uzanıyordu. Yolun iki yanında kavak ağaçları sıralanmıştı. Göle yansıyan ayın görüntüsü şiir gibiydi.. Rüzgar hafif hafif esiyordu. Uğuldayan çayırlar ….Sanki bir mandolin sesi geliyordu kulaklarına.. Kısa bir an bu doğa harikası yerin güzelliğinde kayboldu.. Tıpkı tablo gibiydi…
Ayın yansımasını gözleriyle takip ediyor. .Gölün ışıklarla dansına hayranlık la eşlik ediyordu. Birden bir şeyi far ketti. Evet evet bu bir evdi. Küçük bir bağ eviydi … Uzaktan seçebildiği kadarıyla …. Gitmeliydi… O yöne doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı.. Kavak ağaçları arasından geçerken vücudunu yalayıp geçen rüzgar onu rahatlatmıştı. İçinde garip bir huzur vardı. Sanki her şeyi geride bırakmıştı. Artık onu asla bulamayacaklardı.
Koşmaya başladı yeniden. Hızlandı. Evet evet çok yakındı artık. Ama … Gülümsedi yaklaştığı şeyin ev değil de bir değirmen olduğunu görünce. Acaba kimse var mıydı ? Belki de iyi insanlar vardı burada ve ona yardım edeceklerdi .. Kapının önüne geldiğinde durdu. Elleri ve tüm bedeni titriyordu.. Heyecan ve korku birbirine karışmıştı.
Tüm cesaretini topladı ve kapıyı çaldı. Ses yoktu. Burada hiç kimsenin olduğunu sanmıyordu. Kapıyı açıp içeriye doğru yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Kapının gıcırdaması yeni bir korku dalgası başlattı içinde… Artık içerdeydi ve geri dönüş yoktu. Karanlıkta ay ışığının yardımıyla etrafı görmeye çabaladı. Ahşap bir masa ve üzerinde mumlar vardı. El yordamıyla bunları bulabilmişti. Peki bu mumu neyle yakacaktı. Aslında yakmasa daha mı iyi olacaktı ?
Üst katta bir ışık belirdi. Eski ahşap merdivenler gıcırdıyordu. Biri aşağı doğru iniyordu. Artık bu korku ve heyecana dayanamayan bedeni yığılıp kaldı. .
-Madam Katrina .. Madam Katrina.. Madam uyanın lütfen…
Gözlerini araladığında kendini yatağında buldu. Başında duran hizmetçisi ona şaşkın şaşkın bakıyordu. Gözlerini iri iri açmış onu seyrediyordu.
-İyimisiniz ? Sabah çoktan oldu ve siz sanırım yine kabus gördünüz. Çığlıklarınızı duyunca odanıza izinsiz girmek zorunda kaldım.
-Tamam … Şeyy… Evet iyiyim.. Bana bir bardak su getirir misin ?
Yerinden doğruldu ve bedenini inceledi .Ne kan ne de bir yara belirtisi vardı. Yataktan kalkıp pencereye doğru yürüdü. Narin bedeni çok yorulmuştu. Ama neden ? . Gür sarı saçlarını toplayıp tepesinde sıkıştırdı. Camdan bahçesini seyretti. Yemyeşil di. Çiçeklerle ağaçlardan figürlerle dizayn edilmiş bu bahçeyi çok seviyordu. Ve işte en sevdiği şey de ordaydı. Beyaz atı şımarık şımarık kişniyor ona ait koşu alanında seyisle beraber bir o yana bir bu yana koşuşturuyordu. Koltuğun üzerindeki sabahlığını üzerine geçirdi.
Hizmetçi suyu getirmişti. Teşekkür ederek suya uzandı. Suyu biraz içip elindeki bardağı inceliyordu. Sonra tırnaklarını fark etti. Elindeki bardağı yere düşürdü. Dehşet içinde ellerine bakıyordu. Tırnaklarının arasında çamur ve çimen…..
Deniz....
YORUMLAR
Gençlik yıllarımın "Alacakaranlık Kuşağı" başlığıyla TRT'de yayınlanan ve insanı tırtlatabilecek filmlere uzandım şöyle bir
Keyifli kalemi kutlarım
Nicelerine dilerim...
Den(iz)
Sevgilerimle.
Yazının girişi hikayenin katili oldu. Katilleri hiç sevmem. Ama onların yaratıcısı yazarlara; yazdıkları hikayelere bayılırım. Burada henüz bayılmadım. Kolonyaya ihtiyaç yok !
Den(iz)
sevgi ve saygılarımla.
Den(iz)
sevgilerimle ..
Golgeler..sanrılar gotik bir oyku olmuş..ve hayal dunyanı uçurmuşsun..hoşgeldin surrealistlerin dunyasına...
Den(iz)
saygılarımla..
Melek hemşireyi hastanede okumuştum, bu yazıyı ağaçlık bir yerde okumadım iyi ki :)
Yeteneğiniz konusundaki fikrim pekişti.
Güzeldi efendim. Merakta bıraktı.
Den(iz)
saygı ve sevgilerimle
''Hıhhh Bizim Deniz de rüya anlatıcıları arasına girdi.'' diye ne yalan söyleyeyim biraz da dudak bükerek okuyordum ki birden ''Zınk '' oldum ''Hizmetçi suyu getirmişti. Teşekkür ederek suya uzandı. Suyu biraz içip elindeki bardağı inceliyordu. Sonra tırnaklarını fark etti. Elindeki bardağı yere düşürdü. Dehşet içinde ellerine bakıyordu. Tırnaklarının arasında çamur ve çimen….. '' Cümleleriyle.
Helal olsun. Can-ı gönülden tebrikler.
Selam ve sevgilerimle.
Den(iz)
Sevgilerimle...