Hayat bir oyundur aslında
Bir tutam mutluluk için oynadığın bir oyundur aslında hayat ...
Gözleri bağlarsın da yakalamaya çalışırsın göremediğin ancak etrafında olanları. Tıpkı, tıpkı körebe oynuyormuşsun gibi. Hava değişir, zaman değişir yine bir oyunun içinde bulursun kendini : Saklambaç. Sen, ebe olursun yine bulmaya çalışırsın etrafındakileri. Çocukken, sobeleyince mutlu olmak, hayatta ulaşmak istediğin bir insana ulaşmakla eş değerdir aslında. Büyüdüğünde fark edersin ki saklanılacak alan genişlemiştir sadece. Ebelemek, sobelemek yada yakalamak istediğin insan o kadar da yakınında değildir. Yine de vazgeçmeyi, o kişiyi gözden çıkartmayı istemezsin, çocukluktan gelen bir alışkanlıktır belki de …
Evcilik oynarsın ve çoğu zaman annenden kopartabildiğin bir domates, peynir bir dilim ekmek olur akşam yemeğin. İçinde çay olmayan o bomboş plastik bardaklardan keyifle çay içersin, içer gibi yaparsın. Yoktan var edersin şimdi olduğu gibi ve yoktan var etmeyi öğrenirsin o günlerde.
Şanslı dönemlerin çocuğuydum vesselam. İyi ki büyümedim bilgisayar ve televizyon karşısında; İyi ki düştüm ağaçlardan; iyi ki dizlerimde hala ‘’ ah çocukken ne yaramaz bir velettim ‘’ diyebileceğim yara izlerim var.
Tarif edemediğim bir çocukluk özlemim var içimde. Her ne kadar dolu dolu yaşamış olsam da, hala çok özlüyorum o günleri. Saklambaç oynarken herkesi sobeleyip, şimdi bunu yapamıyorum, mesafeler çok uzak geliyor aşamıyorum diye mi bunu yapıyorum bilmiyorum.
Niye büyüyoruz biz?
Bizden bir şeyler bekleyen bu hayata ne verebiliyoruz aldıklarımızdan başka?
Yıllar, hafta gibi ; haftalar, gün ; günler de saatler gibi kısalmış olsa da, zamanın bu kadar çabuk geçtiğinin bilincinde olsam da çocukluğumun sanki dün gibi arkamda durmasına akıl sır erdiremiyorum.
Sadece fotoğraflar kaldı geriye istersem yırtabileceğim. Sadece fotoğraflar …
23:58/26.08.08
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.