Bayramlar çocukken güzel...
Bayram sevincini hangi dilde anlatmaya kalksam yalan olur şimdi. Körpecik hayatında hiç yeni elbise giymemiş gibi o yeni bayramlıklar çocuksu bir heyecanla uyumadan önce askıda sevilirdi. Ayakkabılar baş ucumuzda bizimle birlikte beklerdi sabahı. Aynı evde sabaha uyanan aile itina ile giyinir, mis gibi kokar ve babanın bayram namazından dönüşünü beklerdi. O el öpmeler, yanak öpmeler, sarılmalar, harçlıklar.. O sevgi ve saygının içimizdeki coşkusu.. İşte hiç bir yerde böyle harmanlanamaz bu duygular. O hissiyatı arasan hiç bi yerde bulamazsın. O gün zaten baklavanın bile tadı başka...
Benim için bayram dedemlerin eviydi. Amcalarım, halalarım, yengelerim, kuzenlerim hâsılı bütün ailem o evde olmadan bayram olduğunu hissetmezdim. Hepimiz ütülü elbiselerimizle kolonya kokan ellerimizle o salona doluşacaktık. Kete kokusu eşliğine doldurulan demli çayların, karıştırılan bardakların, kaşıkların sesiydi bayram. Dedemin her zamanki verdiği gofretin kokusuydu. Baba-annemin kınalı elleriydi. Demir paraların cebimdeki şekerlere karışmasıydı bayram. Çocuklar bayramda hep zengindi, önemliydi. Kimse yamalı veya eski elbise giymezdi. Hiç bir anne ne kadar şeker yediğinin hesabını tutmazdı. Şangur şungur eden kuruşların sesleriyle ceplerimizde hayaller taşırdık. Kimse kimseye küsmezdi, kimse çalışmazdı, bayramdı adı üstüne. İçimiz çiçek, dışımız çiçek, ruhumuz bayramlarda hep ilkbahardı.
Dedem vefât ettiğinde bayram sessizleşti. Herkes yine o salondaydı ama çok eksikti. Ağzımızdan kelimeleri çalmıştı ölüm. Harçlık alma yaşını geçince şekerde azaldı ağzımdan. Tadım eksildi, dünyayı anlamaya başlamıştım ne yazıkki. Mâlesef büyümüştüm. Baba-annemin göçünden sonra o salon bir daha kete kokmadı. Kına kokmadı. Doluşmadık bir daha o salona, çay bardaklarımız bile sustu. Benim için sonra gelen her bayram o bayramların anma törenlerine dönüştü. Sevinçlerim buruldu. Âh diyerek, iç çekerek yudumladım çayımı. Gözyaşlarımı saklayarak öptüm sevdiklerimi. Şükür ettim, bin şükür ettim halime, fakat vicdanımda savaşları, yetim ve öksüz kalan çocukları, aç ve çaresiz insanları hatırlayarak, ölen insanlığı unutmayarak. İşte o kadar büyüdükten sonra artık ’bayram’ demeye dilim varmadı hiç. İsrâf edilecek yemekler yapmak gelmedi içimden. Başkaları muhtaçken kendime yeni elbiseler alamadım. Unutanlar, unutulanları unuttukca neyin bayramıydı bu? Vicdanımızda elbiselerimiz kadar temiz olduğu gün, işte o gün bayram bence. Temiz mi, rahat mı peki..? Hayır...
O yüzden bayramlar hep çocukken güzel..
Dedemin elinden tutup gittiğim oyun parkı geldi aklıma. O sokakta ıhlamur ağaçları öyle güzel kokardı ki.. Hala geçtiğimde ıhlamurlar döker o ağaçlar. Orası hep çocukluğum kokar, bayram ve dedem kokar. Koku hafızama şükür ediyorum o zamanlar. Beni ansızın çocukluğumdan yakalıyor burnuma geldikçe. Şimdi öğrenci evi olan dedemlerin eski evinin önünden geçerken bazen duraksıyorum. Salondaki bayramı duyar gibi oluyorum. Bayram benim çocukluğum. Bazen açmaya kıyamadığım renkli bir bayram şekeri. Avuçlarımda sımsıkı tutuyorum. Bu masalı hep hatırlamak istiyorum. Büyümek unutturuyor çünkü.. Bayram o yüzden hep çocukken güzel...
✒T.Y.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.