- 441 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Keşke daha çok sevip daha çok acılansaydım...1
Biz seninle hiç kimseyiz şimdilerde...
Koyu bir pazartesi, biraz kırılgan,
biraz kırık
veya
hiç kimsesiz gibi sessiz ve yalnızdı dolu yüreği…
Hiç ardına bakmıyor her bekleyiş,
Salı gününün gelmesi ile hüznüydü…
Yalnızdı gene, günleri sıralayarak geçti haftalar ve de yılları besleyen ölgün aylar, biraz buruk, çoğunda öfkeli, ardı arkası sıkıntı, kimsesizdi, günleri ayları sayarken yıllara ulaştı...
Kaç yıl ertesiydi bu günkü sevgili özlemi…
Aslında garip bir yalnızlaşma zamanıydı, içinde öfkeliği tutsak etmiş, kimsesizleşmişti farkında olmadan…
Kendine göre kalabalıklarıyla yaşamın içindeydi ama artık kalabalıkları kaybolmuş kendine göre hiç kimsesiz, kimse olmuştu…
Yaşam sevdaya dair olmakla çok sertti, geçmişti, yaşamın tüm anları acıya dayanmış, acı ile tutunmuş nefeslere, adına çok sevdim denmiş ama aslında çok dert yaşamış oldu.
Çoğu zaman küskün, çoğu zaman tutarsız, içinde yangınlar, sözlerinde patlayan yanardağ sıcaklığı ve öfkesi, kendine küs, yaşama düşman bir ömrün içinde var oldukça, nefeslerini hep öfke ile aldı…
Sevgi hep dar zamanlar yaşattın bana, hep tek nefesler aldım derken gözlerini zorlamasına yumdu, bir ertesi gün ışığı ile acılanmalara açılacak kapıdan geçmek üzere derin soluklar almaya başladı…
Son sözleri aklında kalmıştı rüyalarına doluşan, “ben sana çok emek vermiştim sevgili” derken kapanmıştı yorgunlukla ağırlaşan göz kapakları…
Yaşam çoğu yerde başkalaşırdı… Hem senin hem de benim için…
Kuşlar da sever vurulmadan önce...
Sonra vurulurlar bir yerde, sesleri, ötüşleri biter, sonra ölürler…
Niçin öldüler, niçin vuruldular bilmezler, sadece son nefeslerinde ben de sevmiştim derler o iç burkan nazlı ötüşlerinde…
Her geçen günün, her saniyesiyle dayanma gücümüzü delen acıların içinde yaşıyorum…
Aslında ne kadar acı çekersem, O kadar çok sever oluyorum…
Tüm geçen zamana göre yaşamımı dara sakarken sevmek adına, dayanılası çok zor acıların altında hâlâ eziliyorum...
Sen sevgili, benim acılarımla, kanının kızıllığını arttırdıkça, bizim yarınlarımız dar sokaklarda dolaşır olduk...
Keşke daha çok sevip, daha çok acılansaydım...
Böylece yaşamımdaki dar nefeslerle daha çok acılanmış olacaktım sevgim uğruna
Bazen bir bulantı ile kan kusası geliyor, tüyleri diken diken ederek.
İnsanın içinden gelen bu dağılmalar, yaşamın içinden düşürür bu ayrılık adı verilen düş yorgunlukları…
Aslında sevmek kelimesini çağrıştıran bir insandır, tüm yaşamımıza acı damgası vuran…
Çözümsüz bir düştür aslında… Giden sadece arkaya bakmadan gittiğini bilir, kalansa sadece ömrüne yamadığı bu ayrılık acısının söylemini yapar “neden gittin ha” derken sadece kendine acılanır artık…
Bundan sonra ise zaman ömre uzanır bu düşüncelerle…
Sana konuşuyorum, sen duymuyorsun biliyorum. Sesim çıkmıyor, dudaklarımda hiçbir kıpırtı yok, yüreğim kıpır kıpır, bakışlarımdaki donukluğu fark ediyorum. Göğsüme damlayan hafif ılık, biraz esnek, akışkan, sonradan donuklaşan, bakışlarımdaki anlamsızlık, içimden yangınlarla fırlıyor, gün ışığı sonu gece başlangıcına.
Sadece düşüncelerde savaş halindeyim, uzaktan gelen türkünün cümlelerini, anlamak istemiyorum, sadece türkünün tınısı deliyor bakışlarımı…
Uzaklar için konuşuyorum, uzaktakine anlatmak istediklerimle boğuluyorum…
Kendime öfkeli ve acizim sana işte kırgın ve küskün, sadece nefret ettiğim geleceğe yönelik, hiçbir kararım yok, belki de bu kararsızlık, canımdan can çıkarıyor…
Nedir bu kadar şaşkınlık ve kararsızlık yalnızlığın çaresiz nefes alınmaları ile canı çıkası kalabalık duygular içimde baskılar oluşturuyor…
Kendi kendimle, her şeyle, herkesle hesaplaşıyorum…
Verdiklerimi geri alma çabası değil bu tüm verdiklerimden aldığım nankörlük bu…
Bitimsiz bir öfke bu farklı şartlara ve farklı yüzlere dönüşen, boğucu bir kızgınlık bu…
Aslında sana konuşuyorum sessizlikle, seslerin heceleri duyulmuyor, sadece bütününe öfkeli bir duygu birikimi bu hisler…
Belki de kendime küskünlüğün bu, seslerin boğazıma tıkanma sebebi…
Neden sevgiye dair öfkem birikti kendimi yitirinceye kadar öfke çılgınlığı veya çaresizliği?
Söylediğin cümleden yola çıktım bu anlar…
“Bana hep konuş, ben senin sözlerinden,, canının sıkılmasını hissederim ,” dediğin anlardaki düşüncelerimle titriyorum…
Mustafa yılmaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.