- 1327 Okunma
- 9 Yorum
- 4 Beğeni
MAFYA-ŞİİR-AŞÜFTE ÜÇGENİ 2. BÖLÜM
Şiir bittikten sonra Ayı Müştak ‘’Ula ha pu pok yiyenun Hacisi Aşüfte’ye asildi sanırım’’ Diye şüphe etmeye başlamıştı. Bir taraftan ‘’ Yok ula onda ha poyle bir cöt yok, korkar penden ‘’ Diye düşünse de Mafya dünyasında ihtimallere yer yoktu. Ya gerçekten de asılmışsa?
Daha geçen gün kendisine ‘’Çok sempatiksiniz Müştak Bey ‘’ Diyen bir kariyi ‘’Sempatik’’ kelimesinin manasını bilmediğinden, ‘’belki de kötü bir manası var’’ düşüncesiyle vurmamış mıydı? Teyzesinin oğlu diye Hacı Sami’ye torpil geçmek ise mafyanın kitabında yazmıyordu
Sehpanın üzerinde duran on dörtlüyü eline aldı ve bir saat önce tüm şarjörü Aşüfte boşalttığı için yeni bir şarjör taktı.
Aşüfte , Ayı Müştak’ın niyetini anlamıştı. Heyecanla fırladı.
-Duuuuurrr. Vallahi onu vurursan kendimi intihar ederim. Hayatımda ilk kez bir insan benim için şiir okuyor ve sen de onu vuracaksın ha?
Müsleheddin de şaşkınlık içindeydi . Böyle buram buram ulvi duygularla yüklü bir tasavvuf şiiri okumuş olan bu mübarek insanı mı vuracaktı Müştak baba? Maazallah Allah tüm organizasyonu çarpardı. Sadece Müştak Babayı değil.
Her ne kadar ‘’Ulvi, tasavvuf’’ gibi kelimeler Müsleheddin’in lügatinde olmasa da o da heyecanla sarıldı Müştak Baba’nın ayaklarına.
- Agam pohuni yiyem. Onu vurma. Kıyma bu nuraniye.
Müştak Baba adeta dondu kaldı ‘’Haçan ne deydi bu misır goçani gafalı? ‘’ Öfkeyle bağırdı.
-Ula kafayi mi yedun sen? Şiir seri katili Hüsmen Nurani içun baa niçin yalvaraysun?
Müsleheddin her zamanki gibi yanlış anlaşılmıştı yine. İki dizinin üzerine çökerek yalvardı.
-Yav baba. Hüsmen Nurani demiyrem. Onu vur gitsin. Hatta gördügüm yerde ben de vuracagım zaten. Ben diyrem çi Hacı Sami Efendi kimi nur yüzlü bir evliyayı vurma. Vallah oni vurursan Allah’ın gücüne cider de bütün organizasyonumuz çöker.
Mafya dünyasında mermi namluya sürülmüşse o tabanca mutlaka ateşlenmeliydi. Aksi takdirde racon bozulurdu.
Ayı Müştak ‘’Haçan madem oyle seni furayum’’ Diyerek tüm şarjörü Müsleheddin’in kafasına boşalttı ve tabii ki yine Müsleheddin’e hiç bir şey olmadı. Kısacası Hacı Sami Efendi yırtmıştı kefeni.
Ayı Müştak tüm mermileri harcadıktan sonra Aşüfte’ye döndü.
-Haçan sen peğendin mu ha bu gaybananın okuduğu şiiri?
Kalbi bir kelebeğin kanatları gibi pır pır etmekte olan Aşüfte Hacı Sami Efendinin ellerine sarılarak cevap verdi.
-Hacım, başımdaki tâcım. Gitme ben sana muhtacım.
Hacı Sami Efendi’nin bir yere gittiği yoktu. Gitmek gibi bir niyeti ise hiç yoktu. Hele de Aşüfte’ye bu kadar yaklaşmışken.
Ayı Müştak ‘’Ula n’oooliiiy’’ diye hayretini dile getirdiği anda Müsleheddin kendisinden umulmayacak bir akıllılık ederek Müştak Baba’ya bir teklifte bulundu:
-Baba ! Hazır Haci emmi ohumaya başlamışken bir de sene ohusa ha? Ne dersen?
İşin doğrusu bu şiir işi Müştak Baba’yı da sarmaya başlamıştı. Öyle ya madem ki o koskoca bir babaydı o halde şiirlerde de yaşamalıydı ve Bu Hacı Sami Efendi olacak teyzesinin oğlu hiç de fena değildi bu konuda. Hatta herif bir deryaydı adeta. Hacı Sami’ Efendinin -ağzından akıttığı sularla sırılsıklam olmuş olan- Aşüfte’nin ellerindeki ellerini tutarak seslendi.
-Ula Müslehediin haklı diy. Bi dene baa oku pakayum.
Hacı Sami Efendi saksıyı zorladı ve nihayet tam Ayı Müştak’a uygun dörtlüğü buldu:
Fahr-ı alemsin velakin fa sı yok.
Gevher-i kânsın velakin ra sı yok.
Dilerim Mevladan bunu rûz-u şeb
Sana bir merkeb versin ki ba sı yok.
Elbette ki Müştak Baba bu dörtlükten bir b.k anlamadı. Aşüfte ve Müsleheddin’in bir şeyler anlaması zaten beklenemezdi. Ama neticede şiiri okuyan Hacı Sami Efendi olduğuna göre mutlaka hayırlara tebdil bir şeyler söylemişti
Oysa dörtlüğün manası şuydu: ( Arap alfabesinin harflerini bilir okuyucular mutlaka )
Fahr- ı alemsin: Alemin iftihar ettiğisin. Ama ba sı olmayınca Hâr-ı alemsin. Yani alemin eşeğisin
Gevher-i kânsın: Sen bir mücevher kutususun. Ama ra sı olmayınca Gevh-i kan yani kan emicisin ( yarasa)
Dilerim Mevladan rûz-u şeb: Allah’tan gece gündüz dilerim.
Sana bir merkeb vere: Sana bir eşek versin. Ama ba sı olmayınca merk yani kabir versin.
Kısaca bu şiirde şair aslında şunu demişti:
Sen alemin eşeğisin
Sen kan emici bir yarasasın
Allahtan senin için gece gündüz dileğim şudur ki
Sana bir kabir versin ( Geberip gidesin )
Müştak Baba bir şey anlamamıştı ama ‘’ Ula ha pu nedur?’’ Diye sormak da olmazdı. Hafifçe Müsleheddin’in kulağına eğildi ve fısıldayarak sordu.
-Ula ha bu heruf ne dedu. Sen anladun mi?
Müsleheddin anlamıştı (!) Gururla göğsünü şişirerek Müştak Babanın kulağına eğildi?
-Vurdugun gol olsun diyir baba.
Hacı Sami Efendinin şair yönünü o güne kadar hiç bilmeyen Aşüfte bu engin şiir dehası karşısında adeta büyülenmişti. Gözüne o güne kadar hep uyuz bir tefeci olarak görülen Sami Efendi şimdi Bedirhan Gökçe gibi görünmeye başlamıştı. Hatta öyle ki çoktan başlamıştı bir türküye:
Dağ başında bir gül gibi
Boynu bükük kalan yarim
Dikenleri yüreğime
Acımadan salan yarim
Bir kez sana bağlanmışım
Ben kendimi avutmuşum
Aşkın ile kavrulmuşum
Sevdan beni kül eyledi
Bedirhanım, Bedirhanım
Köy kokulu dağ ceylanım
Diye…
Her ne kadar Türkünün aslı ‘’Berivan’ım’’ olsa da de Aşüfte onu Bedirhan olarak değiştirmişti. Neticede o bir lezbiyen değildi. Berivan’la ne işi olabilirdi ki? Hacı Sami Efendi gül kokulu bir ceylan olmasa da süründüğü hacı yağı ile bayağı da güzel kokuyordu aslında. Eh ceylan olmasa da maşallahı vardı(!) tam bir aslandı(!)
Ayı Müştak, Aşüfte’nin gözlerinden fırlayan kalp ikonlarının farkında değildi ama netice itibariyle sevgilisi mutlu göründüğüne göre demek ki Hacı Sami Efendi’yi getirtmesi iyi olmuştu. Şimdi bir karar vermek zorundaydı. Az bir şey düşündükten sonra kararını açıkladı.
-Ula teyze oolii. Pundan boyle senu pizim Mafya ailesunun sanattan sorumli baba yardımcusu ilan edeyrum. Her turli resum, heyçel, şiir, roman, şarçi, turçi işlerine sen pakacasun. Pu arada ellemaden, tokinmadan, hele hele de minciklamadan Aşüfte’ye şiir dersleri da verecesun.
Hacı Sami Efendi daha ağzını açmadan Müsleheddin atıldı:
-Baba, bah bu göne gaden senden heç bir şey istemedim. Öl dedin öldim, vur dedin vurdim. Ama şimdi ben de bir şey istiyrem. Hacı Sami Baba bene de şiir örgedsin.
Allah Allah… Şiir, Mafya’nın ikinci adamı durumundaki birini bozardı yahuuu. Nereden çıkarmıştı şimdi bu şiir işini Müsleheddin? Yoksa? Ulan yoksa herif insanlaşmaya mı başlıyordu?
Bütün bu düşünceler Ayı Müştak’ın kafasından şimşek hızıyla geçtikten sonra konuştu.
-Ula hemsi gafa. Sen ne anlarsun şiirden. Bu cune kadar furduğun herufler yuzunden mezarluklarda yer kalmadi da Mezarlıklar Mudurluğu ‘’Yeter artuk ula’’ Diye bize karşi bir başka Mafya organizazyoni kurmadi mi? Ula senun hayatunda bir şiir yazmişliğin mi var çi haçan şimdi şiir dersu alacasun.
Müsleheddin gözünden inen iki damla göz yaşıyla karışık cevap verdi.
-Ah baba ahhh. Beni hep yanliş anliyirler.
Hacı Sami Efendi Müsleheddin’i severdi aslında. Çünkü her nedense Erzurumlulara karşı ayrı bir sempatisi vardı. Ama öte taraftan Aşüfte ile yalnız kalarak mercimeği fırına vermek istiyordu. Dolayısıyla da Müsleheddin’in pişmiş ya da pişmek üzere olan bir aşa su katması işine gelmiyordu. Ayı Müştak şimdi ‘’Tamam ula sen da al ders’’ derse gelecekle ilgili kurduğu tüm planlar bozulabilirdi. Bir saniyeden de az bir sürede bunları düşünen Sami Efendi hemen devreye girdi.
- Müsleheddin Efendi oğlum. Halisane niyetini anlıyor ve bu ulvi duyguların için seni kutluyorum ama şiir zor iştir. Bu güne kadar hiç şiir yazdın mı sen?
Evet…Müsleheddin gibi birinin bir şiir yazmış olması mümkün değildi nasılsa. Bu durumda ‘’Hayatında hiç şiir yazmamış birine şiir dersi veremem’’ Diye sepetleyebilirdi onu.
Ayı Müştak, Aşüfte ve hatta Hacı Sami Efendi , Müsleheddin’in ‘’ Hiç yazmamışam’’ Diyeceğinden çok emin ama yine de onun vereceği cevabı merak ederek yüzüne baktılar.
Müsleheddin tüm dikkatlerin üzerinde toplandığını görünce konuştu.
-Bibimin oğlina yazmış idim bir tene. O olir mi?
Allah Allah…Müsleheddin ve şiir? Olacak iş değildi. Hacı Sami Efendi merakla sordu.
-Halanın oğluna şiir yazdın demek. Konusu ne?
Müsleheddin cevapladı:
-Beni hep yanliş anliyirler Sami Baba. Bibimin oğlina da işte bunu anlattım şiir olarah
Herkes merak içindeydi. Ayı Müştak emreder bir sesle konuştu:
-Ula oku pakalum o zaman.
Müsleheddin 23 Nisan Çocuğu gibi hazır ola geçti ve başladı şiirini okumaya:
YANLIŞ ANLİYİRLER BENİ
Ne gızıyirsen ola bibim oğli
Ham bu poh yiyenin kavalyesi yüzindendir hep.
’Kavalye’ degil ’klavye’ mi?
Hah işte ondandir vallah.
Ula ben yaziram ’kutlarım’
O gidip yaziyir ’kıtlaram.’
Sen de anliyirsen ki seni kıtlayacagım.
Ula niye, delirmiş miyem ben?
Köpek mi olmişam seni kıtlayam?
Ben yaziyiram ’ Duyarlığını ayahta alhışlıyiram’
O gidip yaziyir ’ Hıyarlığını ayahta alhışlıyirem’
Ula gardaş ne küsiyirsen?
Ben sene hiç hıyar dermiyam ula gavat?
Bah yine aynı pohu yedi bu kavalye.
’Kavas’ demiş idim gitti ’gavat’ yazdi.
Göriyirsan işte kusur benim degildir.
Ula o degil de geçende öyle bir halt etti ki sorma.
Birsu diye bir gariya yaziyirdim.
’Selam Birsu’cuğum’ yazdim ben.
O ne yazsa iyi?
’Selam Bir sucuğum.’
Gari açti ağzini , yumdi gözini.
’Sen bene nasıl sucuk dersin’ deyi?
Bir başha gari şiir yazmiş idi
Diyirdi ki ’ Mayıs ayı gelende
Çayır meee meee sesleriyle doldi’
Yazdim yorimi:
’ Meee meee leriniz ne kadar da gözelmiş, bayildim’
Namussuz kavalye ne yazsa eyidir?
’ Memeleriniz ne kadar da gözelmiş, bayildim ’
Durduh yerde al başina belayi.
Vallah gardaş göriyirsan işte.
Hep bu namissiz kavalyenin yüzindendir.
Gusura galmiyasan.
Hoşt çakal.
Yav vallah ’ hoşçakal ’ yazmişam
Ah kavalye ahhh.
Klavye mi? He ondan işte.
Vallah benim bir gusurum yohtur bibim oğli.
Hep yanliş anliyirler beni.
Herkes dehşet içinde kalmıştı. Olur şey değildi. Müsleheddin son on senede yazılmış olan tüm serbest şiirlerin en güzelini, en anlamlısını yazmıştı. Hacı Sami Efendi ‘’Olamaz…Şu betimlemeler, şu imgeler, şu armoni, şu uyum..Hepsini geçtim şu derin anlamlar. Sen bir dahisin azizim’’ Diyerek Müsleheddin ile musafaha eyledi ( Yani tokalaştılar)
Sonra?
Yahu sonrası da gelecek bölüme kalsın yoruldum daaa…
YORUMLAR
Değerli hocam, Müsleheddin'e bir "Sehen ne!" (Sana ne!) ile "Olursuksa" (Olursak) dedirtirsiniz dedim, ama demedi...
Sonra "Seni Ele Sevirem ki" şiirini hatırladım, nette var mı diye baktım, varmış...
Seni Ele Seviremki
Diyecahsan Niye? Bennam İşde Ele.
Seni Görende Yüregim Bir Hoş Olir,
Yanir,Yanir Dutuşir.Diyirsenki Niye? İşde Ele.
Ahşam Olir,Davar,Nahır Mal Gelir.
Sayiram Sayiram Biri Ekşik.Birde Dönirem Sen Yohsan.
Gine Diyirsen Ki Niye? Ne Bilim İşde Ele.
Sekide Ekmek Yiyirem.Lavaşi,Civili Dürüm Edirem.
Kıtliram.Boğozumda Dügümlenir.
Sen Ahlıma Gelirsen.Gine Diyirsen Ki Niye? İşde Ele.
Anam Örtüleri Sarir.Yataceyıh,Mahcuplaniram.
O Da Gidirya Külli Beçare Galiram.
Sahın Deme Niye? Bennam, İşde Ele.
Guşluğa Doğri Daliram.Hayal Gurmuş,Rüyada Görmüşem.
Sen Bennensen.Sevinmiş,Sevinmiş,Tergan İçinde Galmışam.
Birde Uyaniram Yasdığa Sarılmışam.
Ama Deme Niye? Ne Bilim İşde Ele.
Sabağınan Horozlar Ötir,Gahiram.Bir Cigara Yahiram
.Tavuhlara,Culuhlara Yem Verirem.Tutduğumi Öpirem.
Seni Culuhlara Bile Benzedirem.
Diyecahsan Niye? Ne Bilim İşde Ele.
Babam Beni Gapiya Goymir Diyirsen.Ey Helt Yiyirsen.
Ahşama Geder Goni Gomşiyi Gezirsen.
Ezen,Bibin,Emin Gile Gidirsen.İsdesen,Bene Görünürsen.
Madem Ele Gapiya,Cama Hatta Tırhıca Çıh.
Yüzün Görim.Görimde Orda Ölim.
Diyirsenki Niye? Ne Bilim İşde Ele.
Şair: Zinnur Tiryaki
Selam ve saygılarımla.