Anne : çocukluğumdan haber ver...
Dünyanın her yerinden ürüyor bütün köpekler, eski düşmanlar
Öç almak için sıraya dizildiler, yüzyıllık öçlerini almak istiyorlar
Yurdumuza yıllardır akın akın mülteciler geliyor. Günden güne
Daha çok fakirleşiyoruz. Göçmen kuşlarla ekmeğimizi, aşımızı ,
işimizi yurdumuzu paylaşıyoruz.
Ne yapsaydık! Yani: elinden mi alsaydık, bize sığınan insanların
somunlarını bu muharrem müberek günlerde olsun! Bu ateş,bu
kavga dursaydı. Dizi dizi her gün şehit düşmeseydi. yurt evlatları
anaların babaların yürekleri
yanmasaydı. Ocakları sönmeseydi. Anlamıyorum bu nedensiz kavgayı
sen anlat bana anne:
Dağlarda kızılcık zamanı: kan kusup kızılcık şebeti içiyoruz. Kan kusuyor
şehit anaları, çocukları öksüz, eşleri dul kalıyor. Genç yaşta kim dolduracak
kimsesizliğin yerini bana söyle.. Ah! Anne zamansız bırakıp gittin beni
öksüz kaldım. Şimdi ben derdimi kime anlatayım.
Beni kimse anlamıyor.
Bu sebeble çok kırgınım, hayata belki yanımda olsan!
Derdimi, kederimi sana anlatırdım. Omzuna yaslanıp, ağlardım. Sana derdimi
anlatamasam bile, sen beni anlarsın. Çünkü beni hayatta en iyi tanıyan sensin!
Yaşım ilerledikçe sana daha çok yaklaştığımı hissediyorum. Son zamanlarda
kendimi sensiz düşünemiyoru. seni özlüyorum.
Zaman zaman çocukluğumdaki mutlu günleri anımsıyorum. İçim burkuluyor.
Meğer o günler ne güzel günlermiş. Anne , şimdilerde o günlerle bu günleri
karşılaştırma fırsatını bulduğumda, insanların huyları, suyları çok değişti.
İnsanlar birbirleriyle konuşamıyor, acılarını ve sevinçlerini paylaşmasını ve bu
paylaşımın güzelliğinden yoksun! Öylesine çabuk öfkeye kapıyor ki; insanlar inamazsın!
Ben sana yanmışım anne: seni naifliğine, benzersiz sabrına hayranım.
Bazen kendime bile inanamıyorum. Kendime şaşıp kalıyorum. Öyle çabuk öfkeleniyorum.
Öyle kolay incinip, öyle kolay incitiyorum belkide kendimizden ne çok uzaklaştık. Bizim kültür ve sanata
önem vermemiz gerek toplumca kendimizi geliştirebi!memiz, değişen dünyaya karşı yenilenmemiz
ve bunları örf ve adetlerimi, geleneklerimizer bağlı kalarak kuşaklar boyu nesilden
nesile biz anlatabilmeliyiz. Bizim tek sıkınmız kendimizi ifade edememizden, suskunluktan
derdimizi anlatamıyoruz.
Bir yanımz kışkırtılırken, bir yanımız bastırılıyor.
Yüzde ellinin insandan bile sayılmadığı bir devlet bizi yönetiyor. Yönetiyor dedimsede yönetemiyor.
Anne her gün onlarca şehit geliyor. Ülkemizde, uzun zamandan beri: çevremizde hiç dost bir ülke kalmadı.
Bu gidişle üçüncü dünya savaşı başlaması içten bile değil.
Herkeste bir yavru ceylan gibi ürkek, ülkede güvensiz herkes gölgesinden korkuyor. Kim dost,
kim düşman belli değil. Korku saldılar, kardeş kardeşi düşman edip birbirine düşürüyorlar, insanları
ayrıştırıyorlar. Düşüncelerinden ötürü yargılanıyor insanlar, hemde yargıların en büyüğü önyargılarla ve
hukuksuz bir hukukla:
Onun için insanlar, iç seslerini konuşturamıyor. İnsanların duymak istediğini söylüyor. Herkes
düşündüklerini ve hissettiklerini söyleyip yaşayamıyor...
Anne çocukluğumdan bir heber ver...
Nurten Ak Aygen
16/10/2016