- 1098 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
CUMHURBAŞKANLARIMIZIN EŞLERİ VE KISA HAYAT HİKAYELERİ 4. BÖLÜM.
6- EMEL KORUTÜRK.
6. Cumhurbaşkanımızın eşi olan Emel Korutürk ( Kızlık soyadı ile Cimcoz) 1915 yılında İstanbul’da doğdu. Babası, sanatsever kişiliği ile tanınan siyasetçi Selah Cimcoz, annesi Moralı Müşir İbrahim Paşa’nın torunu Hasene Hanım’dır. Ailesinin dördüncü çocuğudur ve Çocukluğu İstanbul’un Moda semtinde geçmiştir.
Babası Malta sürgünündeyken Dame de Sion’de başladığı lise eğitimini Lozan’da tamamladı. Yurda döndükten sonra Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdi. İbrahim Çallı atölyesinde çalıştı. Akademiyi 1936’da bitirdi.
Çok iyi bir ressam olmasına karşın sanata ve sanatçıya duyduğu saygı nedeniyle kendisine ressam denilmesini hiç istemeyen Emel Hanım henüz 18 yaşındayken yani 1933 yılında Cumhuriyetin 10. Yıldönümü şerefine düzenlenen bir resim sergisine katılır ve resimleriyle Atatürk’ün hem dikkatini çeker hem de ondan iltifat görür.
1944 yılında müşterek dostları vasıtasıyla bir deniz subayı olan Fahri Sahir Korutürk ile tanışır ve Fahri Beyin evlenme teklifini kabul ederek 1 Mart 1944 de onunla dünya evine girer. Bu evlilikten Osman, Salah ve Ayşe adında üç çocukları olur. ( Osman Fahri Korutürk’ün babasının adı, Salah ise Emel Korutürk’ün babasının adıdır aynı zamanda. )
Daha sonraki dönemlerde Fahri Korutürk Donanma Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve nihayet Moskova Büyükelçiliği görevlerinde bulunur ve emekliye ayrılarak eşiyle birlikte Moda’da eşinin köşkünde yaşamaya başlarlar.
Emel Korutürk tam bir eski İstanbul Hanımefendisidir. Artık nesli tükenmiş olan eski İstanbul hanımefendiliğinin en son temsilcilerinden biridir. Öldüğü ana kadar her zaman şık, kibar ve zariftir. Aynı zamanda eski İstanbullularda kalmış olan, günümüzde artık pek rastlanmayan âdâb-ı muaşerete son derece önem verir. Mesela Moskova’da Büyükelçi eşi olarak bulunduğu sırada bir Türk gazetecisinin kendisine ‘’ Sizinle tanışmaktan mutlu oldum ‘’ demesini görgüsüzlük olarak kabul eder ve ortada mutlu olunacak bir şey varsa bunu bir gazetecinin değil, büyük elçi hanımının söylemesi gerektiğini dile getirir.
1973 yılında İhsan Sabri Çağlayangil Fahri Korutürk’e telefon ederek ‘’ Acele frakını al ve Ankara’ya gel’’ Der. Bu telefonun anlamı ‘’ Seni cumhurbaşkanı yapacağız’’ dır. Fahri Korutürk’ün cevabı ise açık ve nettir: ‘’ Eğer üç parti aralarında mutabakat sağlamadılarsa gelmem ‘’ Kendisine tüm partilerin mutabık olduğu söylenince Emel Hanımla birlikte Ankara’ya giderler.
6 Nisan 1973 günü, saat 15.00’teki TBMM oturumunda, Fahri Korutürk’ün Cumhurbaşkanı seçildiği oylamayı locada izler Emel Korutürk. Akşam 20.00 sularında ise, tam yedi yıl gerçek bir ev sahibeliği yapacağı Köşk’e gelir ilk kez; Fahri S. Korutürk ile Camlı Köşk’te buluşurlar. Emel Korutürk, eşinin Cumhurbaşkanı oluşunun yarattığı duygu ve düşünceleri yıllar sonra şöyle ifade edecektir:
"Çok gurur verici olan bu görevin sorumluluk itibarıyla bir o kadar da meşakkatli olacağını biliyorduk. Fakat yaşayış tarzı olarak çok uzak olduğum bir olay değildi. Babam da çok itibarlı bir insandı. Atatürk kendisini aratır, çağırtırdı. Deniz motoru gönderirdi babamı aldırmak için, buraya ve Florya’ya. Bu nedenle öyle çok fazla bir heyecan duymadım ben kendi adıma"
Emel Hanım ailenin samimiyetini korumak biraz ev sıcaklığı getirmek için önce köşke kendi deyimiyle "hafiflik" getirdi. Annesinden kalan büyük kristal avizeyi Çankaya salonlarına taktırdı. Bu arada da Çankaya’ya yerleşirken kendisinin getirdiği eşyaların bir listesini çıkararak köşkün emektarı Yusuf Efendi’nin envanter defterine kayıt ettirdi. Bir gün Yusuf Efendi’ye, "Belki hayret edersin, neden böyle yapıyor diye.. Ama arkamdan bir şey söylerler diye korkuyorum" dedi. Yusuf Efendi güldü: "Hanımefendi siz ne yaparsanız yapın. Gene de söylerler" diye cevap verdi.
Emel Korutürk ile birlikte Çankaya Köşkü Atatürk döneminden sonra tekrar sanat ve sanatçıya açılmış oldu. İlk kez onların döneminde sanatçılar için köşkte resepsiyonlar verildi ya da resepsiyonlara davet edildiler.
Paris’te ölen ve mezarı Paris’te olan ressam Fikret Mualla’nın mezarını Türkiye’ye getirdi. Türkiye’nin en buhranlı dönemlerinde Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesinin açılmasına öncülük etti. Kendi tablolarından ‘’Gaziye Şükran’’ tablosu hâla bu müzede sergilenmektedir.
Emel Hanım 1978’deki hareketli ortam içinde, sosyal olaylara da ilgisiz değildi: Kadınların sosyal hakları için kendisiyle görüşme talebinde bulunan Devrimci Kadın Dernekleri Federasyonu yönetim kurulunun görüşme talebini kabul etmiş ve yönetim kurulu üyelerinden Nadire Mater, Ayşegül Devecioğlu ve Nihal Uygur’u Köşk’te ağırlayarak kadınların taleplerini gerçekleştirmek için elinden geleni yapacağı konusunda söz vermişti.
Emel Korutürk, Cumhurbaşkanı Korutürk ile birlikte pek çok etkinliğe katıldı, eksiksiz yabancı dili ve tavırları ile diploması çevresindeki dünyanın da sevdiği ve takdir ettiği bir kişilik sergiledi.
Üç çocukları olmasına karşılık onların çocukları yok zannedilirdi. Bu durumu bakın nasıl anlatıyor Emel Hanım:
‘‘Geçen akşam bir televizyon kanalında Semra Özal ile söyleşi yapılıyor. Semra Hanım ‘Bizden öncekilerin çocukları yoktu, bizimkiler ondan bu kadar dikkat çektiler’ diyor, gazeteci de ona, Atatürk hariç ki o en büyüktür, Cumhurbaşkanlığı ile sınırlanamaz, tüm cumhurbaşkanlarının çocuklu olduğunu söyleyemiyor. Benim üç çocuğum olduğu hala bilinmez. Hiçbir zaman onları protokole sokmadık. Çankaya’da sanatçıların da davet edildiği çok büyük bir yılbaşı resepsiyonu verdik, o davette bile çocuklarım yoktular. Çocuklarla devlet işini titizlikle ayırdık. Çankaya’da 7-8 araba olmasına rağmen oğlum üniversiteye araba ile gitmek isteyince biz ona araba aldık.”
Kısacası Çankaya’ya yepyeni bir soluk getirmiştir Emel Hanım ve First Lady denince Mevhibe Hanımdan sonra ilk akla gelen isimdir.
Fahri Korutürk’ün görev süresi 6 Nisan 1980 de sona erdi ve anayasa gereğince tabii senatör olarak görevine devam etti. 1980 ihtilalinden sonra ise bu görevi de sona erince İstanbul Moda’daki Cimcoz Apartmanına yerleşerek hayatlarını burada sürdürmeye devam etti aile.
Fahri Korutürk’ün 12 Ekim 1987 de vefat etmesi üzerine yine aynı evde yaşamını devam ettiren Emel Korutürk 98 yaşındayken 8 Mart 2013 Tarihinde rahatsızlanarak Kadıköy’de özel bir hastaneye kaldırıldı ve 11 Mart 2013 de bu hastanede vefat etti. Cenaze namazı Teşvikiye Camiinde kılınan Emel Korutürk 12 Mart 2013 de Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi.
Hayatı boyunca içinde kalan tek ukde sanırım çılgınlık özlemiydi. Zira hayattayken ‘’Hiç çılgınlık yapmadım ama çılgın insanlara bayılırım’’ Derdi.
7- SEKİNE EVREN.
Cumhurbaşkanı eşleri içinde en ilginç hayat hikayesine ve davranışlara sahip olanı Sekine Evrendir.
Evet..Sekine Evren’in hayatı ilginçtir çünkü onun ‘’Dersim’in Kayıp Kızları’’ndan biri olduğu iddiaları oldukça yaygındır.
Pek çok kaynakta 1922 de Manisa’da dünyaya geldiği ve soyadı Muslu olan bir ailenin kızı olduğu belirtilen Sekine Evren hakkında ‘’ Hayır, onun kızlık soyadı Kankotan’dı ve Dersim’den Manisa’ya getirilip zengin bir tüccara verildi, o zengin tüccarın kızı olarak tanıtıldı’’ iddiaları vardır. Ancak bu iddialarda da ilginçlikler ve tuhaflıklar bulunmaktadır çünkü Dersim olayı 1937-1939 yıllarında olduğuna ve, Sekine Hanım’ın ise 1922 yılında dünyaya geldiğine bakacak olursak ya doğum tarihi yanlış verilmiştir ya da Manisa’ya getirildiği tarihte 15-17 yaşlarında olması gerekmektedir. Dolayısıyla böyle bir durum varsa çok iyi hatırlaması gerekmektedir ama bu konuda kendisinden herhangi bir şey işitilmemiştir. Bu arada hemen şunu da izah edelim ki Manisa – Alaşehir’de Şeyh Sinan Mahallesi diye 4-5 bin kişilik bir mahalle varmış ve bu mahallede ağırlıklı olarak Dersim olaylarından sonra Tunceli’den göç edenler yaşarmış. Onlar içinde ‘’ Olabilir’’ Diyenler olmakla birlikte ‘’ Kesinlikle doğrudur’’ Diyen yok.
Ancak bir husus daha var : Manisa Alaşehir’de ilk okulu bitirdiği söylenen Sekine Evrenin bu ilçede hiç bir ilk okul kaydına rastlanmamıştır.
1980 ihtilali sonrasında Aziz Kankotan adlı bir kişinin ( Sekine Evren’in Amcası olduğu iddia ediliyor) Kenan Evren’le konuştuğu ama daha sonra konunun tamamen kapatıldığı da söylentiler arasındadır.
Çok ilginç olan bir başa husus. ( Kenan Evren anlatıyor bizzat ) ‘’ Sekine Hanım çamaşır yıkayacağı zaman Çarşamba mı, Perşembe mi bir günde çamaşır yıkamazdı. El ve ayak tırnaklarını kesinlikle aynı günde kesmezdi.’’ Diyor ki bu davranışlar Alevi geleneği imiş (İmiş diyorum, çünkü bildiğim bir konu değil )
Ve son olarak Sekine Evren’in ölmeden önce Tunceli- Hozat’a helikopter ile bir kadını ( Muhtemelen kızı ) gönderip ailesi hakkında bilgi edinmeye çalıştığı iddiaları da var.
Evet gerçekten de ilginçtir Sekine Hanım. Mesela evliliği: Ailesi Kenan Evrenle evlenmesini istememiş, bu evliliğe rıza göstermemiş. Sekine Hanım tam ifadesiyle kocaya kaçmış ve 1944 yılında Kenen Evren ile Dünya evine girmiş. Bu evlilikten Şenay, Gülay ve Miray adında üç çocukları dünya gelmiş.
Sekine Hanım’ın hiç de kolay bir hayatı olmamış:
Sinemaya nikâhtan sonra, yanlarında akrabaları ile gidebilmişler... Düğünden sonra, tam baş başa kalmayı hayal ederlerken, Evren’in görevli bulunduğu tümenin lağvedilmesi emri üzerine yine ayrı düşmüşler... Hayatının büyük bir bölümünü taşınmalar, yokluklarla geçirmiş. Hep yoktan var etmeye çalışmış, elbiselerini bile kendi dikmiş. Kıyıda köşede gelecek için para biriktirmeye çalışmış, kooperatif evlerinin taksitlerini ödemekle geçmiş ömrü. Biraz rahat etmesi ancak Evren’in Kurmay Başkanı olduğu Konya’da ve Kolordu Komutanı olduğu Trabzon’da olmuş. Ne var ki, meşakkatli yılların acısı biraz rahat ettiği zaman ortaya çıkmış. Önce şeker hastası olmuş, sonra da enfarktüs geçirmiş. Bunu felç geçirmesi izlemiş... Sonrası hep hastalıklarla boğuşmak olmuş.
Ve asıl önemli konu:
Bu yazı dizisinde en başından beri Çankaya Köşküne ev sahipliği yapan Cumhurbaşkanı eşlerinden bahsediyorum ama Sekine Evren aslında bir Cumhurbaşkanı eşi olamadı. Cumhurbaşkanı eşi olamadığı gibi Çankaya Köşküne de hiç çıkmadı. Nasıl mı? Kızı Şenay Gürvit’ten dinleyelim:
“12 Eylül olmuş, annem felçli, Genelkurmay Başkanlığı lojmanlarında kalıyorlar. Ev birkaç katlı olduğu için annem inemiyor, dolayısıyla odasından çıkamıyor. Babam ‘Sekine, Çankaya’ya taşınalım mı? Orası düz ayak’ diyecek oldu. Konuşamayan annemin boğazından çığlık gibi bir ‘Hayır!’ koptu ve ‘Darbe yapılıp gelindi, bizim taşınmamızın resmi olması gerekir. Referandum yapılmadan, halk istemeden asla gitmem’ dedi. Gururlu kadındı, laf söylenmesini kabul edemezdi. Referandumu göremedi, lojmanlarda öldü.’
1980 İhtilalinden sonra Kenan Evren’in tüm ısrarlarına rağmen ‘’ Seni halk seçmedi. O bakımdan ben köşke çıkmam’’ demiş ve köşke çıkmamıştır Sekine Evren. Öte taraftan maalesef eşinin Cumhurbaşkanı olduğunu da görememiş , 3 Mart 1982 Tarihinde bir yurt dışı seyahatinde Kalp krizi geçirerek vefat etmiştir.
Damadı Erkan Gürvit, kayınvalidesinin CHP li olduğunu, DP lilere dayanamadığını, bu yüzden dünürleri ile sık sık siyasi münakaşalar yaptığını ve onlara küstüğünü anlatır. Ayrıca 12 Eylül döneminde Konsey’in aldığı bazı kararlar yüzünden Kenan Evren’e sık sık çıkıştığı ‘’ Bunu neden böyle yaptınız?’’ diye sert eleştirilerde bulunduğunu, Kenan Evren’in ‘’ Gazetelerin uydurması, biz öyle bir şey yapmadık’’ Diye kıvırmak zorunda kaldığını ancak Sekine Hanım’ın kocasına değil, gazetelere inandığını da söylemektedir damatları Erkan Gürvit.
Kenan Evren de eşini aşırı tutumlu ve kişilikli bir kadındı diye anlatıyor: `Çok sadeydi, gösterişi sevmezdi. Evimizde hiç koltuk kullanmadı. Bir şeyi isteyince ona ulaşırdı. Bir gün Kapalıçarşı`ya gittik. Halı almak istedi, ben istemedim.Münakaşa ettik.Kızdı, kolundaki bilezikleri sattı, halıyı aldık.`’
60 Yaşında hayata gözlerini yuman Sekine Evren 5 Mart 1982 de Ankara’da toprağa verildi.
RESİMLER
1-2-3- Emel ve Fahri Korutürk
4- Emel Korutürk ve Zeki Müren
9- Emel Korutürk’ün ‘’Ata’ya Saygı ‘’ tablosu.
5- Sekine Evren
6- Sekine ve Kenan Evren
7- Sekine Evren’in Kenan Evren tarafından yapılan tablosu
8- Sekine Evren’in cenaze töreni.
YORUMLAR
sami biberoğulları
Evet..Aslında İnternette haklarında her şey var aşağı yukarı ama oldukça dağınık. Elimden geldiği kadar toparlamaya çalışıyorum.
İlginize tekrar teşekkürler.
Selam ve saygılar.