- 1111 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
CUMHURBAŞKANLARIMIZIN EŞLERİ VE KISA HAYAT HİKAYELERİ 2. BÖLÜM.
3-REŞİDE BAYAR ( Yer yer Kızları Nilüfer Gürsoy’un anlatımıyla... )
Reşide Bayar Bursa İnegöl’de 1887 yılında doğdu. Reşide Hanım’ın annesi Zehra Hanım Bulgar göçmeni, babası Refet Bey İnegöl’ün yerlilerinden ve eşrafındandır.
Reşide, rüştiyeden mezun olarak eğitimini tamamladı. Rüştiye Mektebinden sonra daha fazla okutmadılar. Zaten 16 yaşında iken Orient Bank’te genç bir memur olarak çalışan Mahmut Celal Bey ( Celal Bayar ) ile görücü usulü evlendi. ( 1903 )
Celal Bey ve Reşide Hanımın 1904 yılında ilk çocukları olan Refi dünyaya geldi. Daha sonra 1911 de Turgut, 1921 de ise kızları Nilüfer doğdu.
Mahmut Celal Bey, Reşide Hanım’la evlendikten sonra; bankadaki görevine devam ederken diğer taraftan da İttihat ve Terakki içinde aktif bir şekilde çalışıyordu. Celal Bey’in İttihat ve Terakki İzmir Katib-i Mes’ulü olarak tayini üzerine Reşide Hanım, eşiyle birlikte İzmir’e gitti.
İzmir’de siyasi hayat ve atmosfer oldukça karışıktı. I. Dünya savaşında Osmanlının mağlup olması sonrası, İzmir’in kozmopolit yapısına ilaveten İtilaf devletlerinin bölgeye belirgin bir ilgi göstermesi İzmir’de yaşayan Türk-Müslüman nüfusu daha fazla endişelendirdi. İzmir’de ki siyasi sorunlar Celal Bey’i önemli kararlar almaya itti. Annesinin ve eşi Reşide Hanım’ın onayı ile Efelerin arasına karışıp direniş hareketine destek oldu.
Celal Bey’in İzmir’den ayrılması üzerine Reşide Hanım İzmir’den Bursa’ya geri döndü. Celal Bey, 1919 seçimlerinde Saruhan mebusu seçilerek Meclis-i Mebusan’a İstanbul’a gittiğinde de Reşide Hanım Bursa’da kalmayı tercih etti.
Meclis-i Mebusan İngilizler tarafından basıldığı zaman Celal Bey, İstanbul’dan ayrılarak Ankara’ya gitmeden önce Bursa’ya ailesinin yanına geldi. Mustafa Kemal’den aldığı telgraf üzerine Anzavur’un saldırılarını önlemek için Bursa’da bir müddet kaldıktan sonra yeni açılan Meclis’e katılmak üzere eşi Reşide Hanım, annesi Emine Hanım, oğlu Turgut, henüz bir yaşındaki kızı Nilüfer ile birlikte Bursa’dan atlı araba ile Ankara’ya yola çıktılar. Celal Bey ve ailesi uzun ve yorucu yolculuktan sonra Keçiören yolu üzerindeki Atatürk’ün karargâhında kaldılar. Karargâh binası Ziraat mektebiydi. Ankara yoğun ve tarihi günler yaşıyordu. Şehrin imkânları oldukça sınırlıydı. .
Celal Bey ailesini Ankara Samanpazarı’nda bir eve yerleştirdi. İki katlı, avlusu olandar bir sokakta, oldukça mütevazi kiralık bir evdi. Celal Bey daha sonra ailesini Keçiören’de Ahmet Ağaoğlu’na ait bir eve nakletti.
Ankara’da, Büyük Millet Meclisinin açılmasıyla büyük bir değişim ve dönüşüm yaşanıyordu. Celal Bey, meclis içinde oldukça aktifti. Reşide Hanım’ı Ankara’da oldukça yoğun ve yorucu bir mesai karşıladı. Reşide Hanım, Celal Bey’in siyasetteki yoğun mesaisinde eşine destek oldu, ailesinin sorunlarıyla ilgilendi ve sosyal faaliyetlerde de aktif bir şekilde yer aldı. Reşide Hanım; Ankara’ya yeni gelen milletvekilleri aileleriyle yakın irtibat kurarak yardımcı olduğu gibi diğer taraftan yetim, öksüz ve fakir çocuklara yönelik çeşitli etkinliklerde de bulunmaktaydı.
Kurtuluş Savaş bittikten sonra Celal Bayar bir süre İmar ve İskan Bakanlığı dahi yapmış olsa da 1924 yılında Atatürk tarafından milli bir bankanın kurulması görevi ile görevlendirildi ve 26 Ağustos 1924 de kurduğu bankanın genel müdürü oldu. Haliyle Reşide Hamım da artık İstiklal Madalyası sahibi bir banka müdürünün eşiydi.
Celal Bayar 1932 yılına kadar bu görevde kaldı.
1932 de Celal Bayar Atatürk tarafından İktisat Bakanlığına getirildi ve 1937 yılına kadar bu görevde kaldı. Bu arada Mustafa Kemal ile Başbakan İsmet İnönü arasında bir anlaşmazlık oldu ve İsmet Paşa bu görevinden istifa etti. Ondan boşalan başbakanlığa da Celal Bayar getirildi. Böylece Reşide Hanım 1937 yılında Başbakan eşi olmuştu.
Reşide Hanım da önceleri başı kapalı, siyah çarşaflı hanımlardan biriydi. Hangi tarihte olduğunu bilemediğim ama tahminen 1923 ile 1937 yılları arasında bir tarihte İsmet İnönü’nün evinde verilen bir davette Mustafa kemal kendisine ‘’ Başınızı açmayacak mısınız hanımefendi’’ Diye bir soru sorar. Pek çok kadın gibi Reşide Hanım da başını açmak istemez. Olaya Celal Bayar müdahil olur ve ‘’Açacaktır paşam, açacaktır’’ der. Bazı yazarlara göre Reşide hanım hemen o gün başını açar ve bir daha da kapatmaz. Bazı yazarlara göre de o anda açmaz ama daha sonra açar ve bir daha o da Mevhibe Hanım gibi başını örtmez.
Atatürk’ün ölümü ve İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı seçilmesiyle Celal Bayar 1929 a kadar başbakanlık görevine devam etse de bu yıl istifa eder.Celal Bayar’ın başbakanlıktan istifası üzerine aile İstanbul’a taşınır. Bu arada büyük oğulları Refi yolsuzlukla suçlanarak yargılanır. Bu yargılanmadan beraat etse de 1941 yılında vefat eder. Bu olay Reşide hanım için ağır bir darbe olur. Aynı dönemde diğer oğulları Turgut hakkında bir darbe teşebbüsünde olduğu iddiasıyla tahkikat yürütülmeye başlanmıştır. Kısacası Reşide Hanım için çileli bir dönem başlamıştır ki zaten hayatı genelde hep çilelerle geçmiştir.
II. Dünya Savaşı yıllarında Celal Bayar tekrar milletvekili seçilse de önemli bir göreve getirilmedi. 1945 yılında ise hem millet vekilliğinden hem de CHP den de istifa etti. Ve CHP den ihraç edilmiş olan Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü ile birlikte 7 Ocak 1946 da Demokrat Partiyi kurdular ve Celal Bayar DP Genel Başkanlığına getirildi.
1950 seçimleri sonrasında DP’nin büyük zafer kazanması, Bayar ailesinde büyük bir sevince sebep oldu. Celal Bayar’dan kamuoyu büyük bir beklenti içine girmişti. Ülke yönetiminde etkin bir görev alması beklenen Celal Bey’in hangi göreve geleceğini bütün ülke gibi aile de bilmiyordu. DP grubunun teklifi ve TBMM’nin onayıyla Celal Bayar 22 Mayıs 1950’de Cumhurbaşkanı seçildi. Reşide Hanım Çankaya Köşkü’nün yeni sahibesiydi. Fakat Reşide Bayar bir ay Köşk’e çıkmadı, çıkmak da istemedi.
Köşke çıktığında ise Reşide Hanım uzun süredir ihmal edildiğini düşündüğü Köşk’e çeki düzen vermek için büyük bir çalışma başlattı. Daha evvel Afet Hanım’ın kullandığı odaya Cumhurbaşkanı Celal Bayar taşındı. Celal Bey’in odasının yanındaki odaya Reşide Hanım yerleşti. Bayar Ailesi Atatürk’e ayrı bir değer ve önem veriyordu. Atatürk’ün Çankaya’daki hatırasını yaşatmak amacıyla Atatürk’ün kullandığı odaya hiç girilmedi ve bu oda hiç bir zaman da kullanılmadı. Hatta Reşide Hanım; Afet Hanım ile Sabiha Gökçen Hanım’ı Köşk’e davet ederek Atatürk’ün odasının 1938’den önceki halinin tespitini yaptırdı ve odayı o şekilde yeniden düzenletti. Böylece odanın asıl hali ortaya çıktı.
Çankaya’da bulunduğu esnada Reşide Hanım herkese eşit ve kusursuz davranarak başarılı bir ev sahipliği yaptı. Yalnızca Yunan işgalini unutamamış ve Yunanlı devlet adamlarına karşı tepkisini kibarca göstermişti. Diplomatik kurallara aykırı hareket etmeden, nezaket çerçevesinde hareket eden Reşide Hanım, Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın Yunanistan ziyaretine iştirak etmediği gibi, Yunan Kralı Ankara’ya geldiğinde de Bursa’ya giderek resmi toplantılara katılmadı.
27 Mayıs Askeri darbesi Bayar ailesini her bakımdan olumsuz etkiledi. Müdahalenin gerçekleştiği gün Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve ailesi Çankaya Köşkü’ndeydiler. Radyolardan Albay Alpaslan Türkeş’in konuşması yayımlanırken Adnan Menderes yurt gezisinde olduğundan eşi Berrin Menderes Çankaya Köşkü’ne sığındı.
27 Mayıs sabahı askerler Köşke gelerek Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı tutuklayıp Harp Okuluna götürdüler. Reşide Bayar ve Berrin Menderes bir odaya kapatılarak denetim altına alındılar.
Ülkede belirsizlik ve aile üzerinde korku hakimdi. Kimse ne yapacağını ve ne olacağını bilemiyordu. Celal Bayar’ın yokluğunda sorumluluğu üzerine alan Reşide Bayar, aileyi teskin ve teselli etmek için büyük çaba gösterdi. Müdahalenin askerler tarafından yapılması ve işin içinde siyasilerin doğrudan bulunmamasından büyük bir rahatlık duyan Reşide Hanım, “Askerler dürüst insanlardır, haklıyı haksızı ayırırlar” diyerek aileye moral ve güç verdi. Fakat Bayar ailesi için zorlu bir dönem yeni başlamıştı. Bayar ailesine 27 Mayıs sonrasında Çankaya Köşkü’nün bir an önce boşaltmaları için büyük bir baskı yapılırken, ailenin Ankara’da ev arama çabaları da boşa çıkartıldı.
Ailenin 3 Haziran 1960’da sıkı bir kontrol ve tarassut altında İzmir Çeşme’de ki yazlığa taşınmalarına izin çıktı. Bir anlamda aile Ankara’dan uzaklaştırılarak İzmir’de mecburi ikamete zorlandı.
Siyasetteki sorunlar doğal olarak aileyi derinden etkiliyordu. Cumhurbaşkanı Celal Bey tutuklanmış, Nilüfer Hanım’ın eşi milletvekili Ahmet Gürsoy darbe esnasında yurt dışında bulunduğundan henüz tutuklanmamış ama yurda döner dönmez tevkif edilerek diğer DP milletvekillerinin yanına gönderilmişti. Reşide Hanım kızı Nilüfer Hanım’la birlikte bir yandan Çeşme’de ailenin karşılaştığı sıkıntılarla diğer tarafta eşi Celal Bey’e karşı yapılan haksızlıklara karşı büyük bir mücadele veriyordu.
Çeşme’de zorunlu ikamete tabi tutulan Bayar ailesi büyük bir tedirginlik içindedir. 10 Haziran’da Reşide Bayar askeri makamlara müracaatta bulunarak İstanbul’a taşınmak istedi. Reşide Hanım’ın arzusu dikkate alınmadı ve ailenin bir süre daha Çeşme’de kalması uygun görüldü. Basın-yayın organlarında Celal Bayar aleyhine çeşitli ithamlar neşredilmeye başlandı. İddialara cevap vermek ve basındaki yoğun eleştirilere karşı koymak için Reşide Hanım 23 Haziran’da bir açıklama yayınlandı. Reşide Hanım, o günkü siyasi atmosferi “Bu günlerde yalanın hürriyeti ziyade. Bizi asıl korkutan, bu kadar gözü kapalı yalan söyleyebilmeleridir” dedi.
Reşide Hanım daha yargılamalar başlamadan evvel adil yargılamaların yapılabileceğine olan inancını kaybettiğini söyledi. Siyasetteki belirsizliğe ve ülkedeki kaos ortamına dikkat çeken Reşide Hanım; “Eski zamandaki gibi ‘isterük’ veya ‘istemezük’le devlet idaresinin kurtuluşa gitmeyeceğini” belirterek 27 Mayıs müdahalesini yapan askerleri Osmanlı döneminin isyankar yeniçerilerine benzetiyordu.
Eşi Celal Bayar’ın dürüstlüğüne sonuna kadar kefil olan Reşide Hanım eşi için “Cumhurbaşkanı olmasın, üzülmem. Allah sıhhat ve afiyet versin, şeref ve haysiyeti kurtulsun, başka bir şey istemem» diyordu.
Reşide Hanım’ın bu açıklamaları ülkede hakim olan siyasi iradeyi rahatsız etti. Açıklama Reşide Hanım aleyhine, «hükümetin ve adliyenin manevi şahsını tahkir ve tezyif « kapsamında değerlendirilerek soruşturma açıldı. 25 Haziran’da ifadesi alınan Reşide Bayar, gazetecileri suçlayarak Celal Bayar’ın kesinlikle haram para yemediğini ifade etti.
Mahkeme Reşide Hanım için 2 Eylül 1960’da takipsizlik kararı verdi.
Reşide Hanım ve ailesi Ankara’dan gönderildikleri Çeşme’de oldukça zor ve sıkıntılı günler geçirdiler. Adeta yarı açık bir cezaevi şartları taşıyan Çeşme’deki evi; bir teğmen, bir başçavuş ve on sekiz erden oluşan bir birlik tarafından kontrol altında tutuluyordu. Aile pek çok temel özgürlük haklarından mahrum bırakıldı. Bayar ailesinin yakınlarıyla görüşmesine izin verilmedi, haberleşme oldukça zor, sürekli bir psikolojik baskı mevcuttu. Bu olumsuz ve ağır şartları çocukları için de geçerliydi. Örneğin çocukların denize girmesine, iskeleden denizde yüzen çocuklara doğru namluluları çevrilmiş ağır makineli silahların gölgesinde izin verildi.
Dört beş aylık bir tarassuttan sonra Yassıada mahkemeleri başlamadan evvel zorunlu Çeşme ikameti sona erdi. Ailenin 14 Ekim’de İstanbul’a dönmesine izin verildi. Artık Reşide Hanım ve ailesi İstanbul’dan Yassıada mahkemelerini daha yakından takip edebileceklerdi.
Bayar Ailesi mahkemeyi İstanbul/ Kadıköy- Çiftehavuzlar’daki evden takip ettiler. Aile adına yargılamaları Nilüfer Gürsoy’un izlemesine karar verildi.
Uzun ve yıpratıcı Yassıada mahkemeleri Reşide Hanım ve aileyi çok yordu. Mahkemelerin olağandışı tutum ve davranışlarına, Celal Bey’le görüşme imkânının yok denecek derecede sınırlı olması ve basında devam eden ağır ithamlar, Bayar ailesine oldukça zor günler yaşattı.
Celal Bey’den gelen en güzel hediye mektuplardı. İlk mektup 14 Haziran 1960 tarihini taşıyordu. Zaman içinde gecikmeli de olsa elli kelimelik mektuplar gelmeye başladı. Yassıada’nın fiziki şartları ağırdı. Bu şartlar Sayın Bayar’ın ilerlemiş yaşı ve sağlığı düşünüldüğünde daha da ağırlaşıyordu. Fakat Bayar’ı bütün bu olumsuzluklar ötesinde derinden üzen, Ada personelinin ve siyasi iradenin rencide edici tavır ve davranışlarıydı. Örneğin Yassıada şartlarının iyi olduğunu halka göstermek için tutukluları zorla filmde oynatma çabalarından rahatsız olan Celal Bayar, fazla katlanamayarak intihara teşebbüs etti. Son anda yapılan müdahaleyle Celal Bey kurtarılsa da bu durum öğrenildiğinde büyük bir şaşkınlık ve üzüntü meydana geldi.
Haber, üzüntüyü kaldıramayacağı düşüncesiyle Reşide Hanım’dan gizlenmeye çalışıldı. Celal Bayar’ın intihara teşebbüs ettiğini gazetelerden öğrenen Reşide Hanım kriz geçirdi. Derhal tıbbi müdahalede bulunulan Reşide Hanım’ın sağlık durumunun düzelmesi için büyük bir çaba sarf edildi.
Yassıada mahkemeleri tamamlandı. Bayar ailesi Celal Bey hakkında bir cezalandırma beklemedikleri gibi idam kararı verilmesini hiç düşünmüyorlardı. Fakat mahkemeden on beş kişiye -Celal Bayar da dahil olmak üzere- verilen idam cezası büyük şaşkınlığa sebep oldu. Haberi evinin salonunda ailesiyle birlikte alan Reşide Hanım, hiç bir şey söylemeden öylece sessizce dinledi, kesinlikle ağlamadı ve son derece metin karşıladı; odasına çekilerek yalnız kalmak için kimseyi odasına kabul etmedi
Reşide Hanım Yassıada’ya hiç gitmek istemedi ve gitmedi de. Celal Bayar’ın Kayseri’ye nakledilmesi üzerine Reşide Hanım, iki kez Kayseri’ye giderek Celal Bayarla görüştü.
24 Aralık 1962 tarihinde Reşide Hanım, Celal Bayarla üçüncü kez görüşmek üzere kız kardeşi Zafire Hanım’la birlikte İstanbul’dan trenle yola çıkmak için hazırlandı. Reşide Hanım, kalp ve tansiyon rahatsızlığı çekiyordu, sürekli ilaç kullanarak yaşıyordu. Sağlık durumu böyle bir seyahat içinde uygun değildi. Doktorların daha evvelki ikazlarına rağmen Reşide Hanım uyarıları dikkate almadı ve eşiyle görüşmek için ısrar etti. Yataklı trende üstte Zafire Hanım alt katta Reşide Hanım Haydarpaşa’dan Ankara’ya doğru seyahat ediyorlardı.
Reşide Hanım sürekli Kur’an okur bir vaziyetteyken, İzmit yakınlarında rahatsızlandı ve sabaha kaşı 03.00 sıralarında aniden gelen kalp kriziyle vefat etti. 11.07’de Ankara’ya getirilen Reşide Hanım’ın cenazesi, Ankara hastanesine kaldırıldı. Reşide Hanım’ın vefat haberi aynı gün Kayseri’ye Celal Bayar’a iletildi. Celal Bey önce titremiş, sonra gözlerinden yaşlar gelmişti. Celal Bey, eşinin Cebeci Asri Mezarlık’ta annesinin yanına defnedilmesini istedi.
27 Aralık 1962’de Reşide Hanım’ın naaşı Hacı Bayram Camii’nde kılınan cenaze namazıyla kaldırıldı. Hacı Bayram Camiinden, öğle namazınızdan sonra 13.30’da yola çıkan cenaze eller üzerinde 2,5 saatte mezarlığa ulaştırıldı. Cenaze arabasına konulmayan naaş, yoğun bir katılım neticesinde halkın omuzlarında taşındı. Cebeciye kadar büyük bir kortej oluştu. Yollar tıklım tıklım doluydu ve o güne kadar Ankara’da bir bayan için yapılan en büyük cenaze merasimi gerçekleşti. Reşide Hanım’ın naaşı, kayınvalidesi Emine Hanım’ın da bulunduğu aile kabristanına defnedildi.
Devam edecek.
YORUMLAR
Of!... İnsanlar neler yaşadılar.. Büyük acılar bunlar
Devamını bekliyorum.
Teşekkürler Sami hocam
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Değerli hocam, sade vatandaş, ileri gelenler hakkında açar ağzını, yumar gözünü, diline ne geliyorsa sıralar; "onun yerinde olmak ister misin?" dediğinde ise, azıcık kafadan noksan olanı "benim ondan neyim eksik!" diyerek, işin içinden çıkabileceğini sanır, mesela...
Mesela, oncağızlar 'Demoklesi'in Kılıcı' nedir, bilmezler...
'Büyük başın derdi büyük olur' atasözünü bildiğini sanırken...
İşte, oncağızlardır ki, günlük akıl, mantık ve muhakemelerinde de aynı zihinsel seviye ile var olmaya, komşuluk, arkadaşlık, dostluk, hatta politika yapmaya kalkarlar ki, söylemeye çabaladıklarının, muhalefet anlayışlarının kendi saygısızlıklarını, inançsızlıklarını, münkirliklerini, nankörlüklerini, kabalık ve kültürsüzlüklerini yansıttığını çoğunlukla farkedemezler...
'İlle de odunumun parası' derler...
Sadece bu kadar...
Burada bile!... Burada bile, elinin kalem tuttuğunu sanan numunelerinin cezbeye tutulmuş yobaz gibi aynı fikri sabitlikle dönüp durmalarından, halisinasyonlarından siz de az çekmediniz, çekmiyorsunuz, değil mi?...
Reşide hanıma ve onun şahsında çilekeş diğer kadınlara üzüldüm de, teessürümden yazdım bunları, değerli hocam...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Aslında Reşide Hanım bir vefa ve vatanseverlik abidesidir tabii ki anlayana.
Her ahval ve şerait altında hep kocasının yanında olmakla bir vafa abidesidir. Yunan heyeti ile görümeyi kabul etmeyip, daha düne kadar düşman olduklarımla el sıkışamam demesiyle de vatanseverlik.
Eli kalem tutan herkesin bir şeyler yazmasına hiç bir itirazım yok ama yazarken vicdanı, insafı, hakkaniyeti bir tarafa atmamak ve bol bol okuduktan sonra yazmak kaydıyla. Sizin de dediğiniz gibi ''İlle de odunumun parası '' dememek kaydıyla...
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve saygılar.
sami biberoğulları
Uzaktan bakınca koskoca bir cumhurbaşkanı eşi, yakından bakınca içi kan ağlayan bir kadın. Hüzünlü elbette. Allah rahmet eylesin.
Selam ve sevgilerimle.